Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Beynimizdeki Sanal Dünya

Beynimizdeki Sanal Dünya
 

Birini tanımak için gözlerini görmek gerekir, size ne gösterdiğine bakmak ve baktığınızı anlayabilecek donanımda olmak ve bakmayı bilmek gerekir.

Bakmayı bilmek…. Kısaca bütün hikaye bu. Ne anlatırsak anlatalım bakmayı bilmek. İnsanlara da görmelerini istedikleri şeyi değil olduğumuz şeyi göstermek gerekir.

Kızdığında o gözden nasıl kaçacağınızı, üzdüğünüzde nasıl gönlünü alacağınızı bilmek gerekir. Sevindiğinde o göz, onunla sevinmek, ağladığında ağlamak.

Göz teması olmadan kurulan dostluk, çıkar ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri altı doldurulmamış  tetris oyununa benziyor..

Nasıl olduğunu bilmeden GAME OVER oluyorsunuz.

Bu yüzden muhakkak göz teması gerekir ilişkinin ilk aşamalarında. Şimdi artık buna –elektrik alma- diyorlar. Kişi telefon veya internet üzerinden ilişkisini belirliyor adını koyuyor. Aşk mı, dostluk mu, sevgili mi,aldatma mı.Bu ilişkiden beklentileri, istekleri, artıları ve eksileri ile birlikte masaya yatırılıyor ve en son gelişme –elektrik alma-- . Eğer bu olursa her şey doğru ve gerçek.

Ama, her şey yalan. Doğru ve gerçek diye bulduğumuz olgular aslında yaşadığımız sistemin bize dayattığı doğrular. Genel geçer doğrular değil.

Sanal dünyada kişilerin, arkadaşlıkların ne kadarının gerçek ve ne kadarının doğru olduğunu bilmek gerekir. O dünyada kişi istediği profili veriyor veya karşısında ki kişinin olmasını istediği kişi olabiliyor. Daha zayıf, daha kaliteli, daha yakışıklı, daha kültürlü, daha iyi yaşıyor, daha……..

Çok daha kibar, çok daha konuşkan, çok daha karizmatik, çok daha sır saklayan, güvenilir.

Böylece kendine yalan söyleyebilecek ve niçin yalan söylediğini de bilmeyecek duruma geliyor farkında olmadan. Kendinden uzaklaşma ve kendinden uzaklaşmanın getireceği sorunun yanı sıra kendi yaşam standardının dışına da çıkmaya başlıyor bir süre sonra.  Ekonomik ve sosyal olarak olmak istediği ve  şu anda olduğu yer arasındaki uçurum çok ciddi boyutlarda olabiliyor. Kişi sanal dünyada, bilmem hangi ilçede çok önemli görevde oluyor.. Kitaplar yazıp bitiriyor. Çok iyi spor yapıyor... Çok şu veya oluyor. Ve bunu yapmak için de bir efor sarfetmiyor. 

Sistemin insanlara dayattığı apolitikleşme;bireylerin kendine, çevresine doğru sormasını engelliyor ve bireyleri önce kendinden uzaklaşma ve yabancılaşma, sonra da çevresindeki yaşadığı gerçek dünyadan uzaklaşma ve yabancılaşma belki beğenmeme olarak geri dönüyor farkında olmadan.

Bunun ayrımını yaparken de eğitimli veya eğitimsiz diye ayırmıyorum bireyleri. Bu sadece buz dağının görünen kısmı..  Ben şu cümleye bile karşıyım özelde…

Sanal dünya. Sanal arkadaşlıklar.
İyi de arkadaşlar o dünyanın yaratılmasında burnundan kan gelen bizler başrol oynadık. Sanal dünyada burnumuz kanamıyor ama kanayan kısımlar gerçek dünyada bize para, eksilen manevi değerler, yaralı insanlar olarak geri dönüyor. Bu sadece önde giden koyunun uçurumdan atlayıp sürünün geri kalanının heba olması gibi. Uçurumun dibini boylarken geride bıraktıklarımız bize bakıyor olacak yukarıda.Bir de kendimize söylediğimiz iğrenç yalanlar kalacak geriye.. –Sanal Dünya- diye  bir şey yok.

Sadece internet var. Bilgi alışverişinde bulunulabilecek bir dünya. Dedikodunun ve bilginin hızla paylaşıldığı ve düşüncenin hiçbir şekilde ölmeyeceği bir dünya.

Birde bu dünyanın ne olduğunu bilmeyen bireylerin –eğitimli veya eğitimsiz diye ayırmıyorum-  kendi içsel dünyalarında yarattıkları bir başka dünya..

Aklımızdaki SANAL DÜNYA ile internet üzerindeki GERÇEK DÜNYAYI  birbirine karıştırıyoruz. Ve esas sorun burada, hangisinin gerçek olduğunu bilemeyecek kadar kendi gerçeğimizden uzaklaşıyoruz .

BENCE…

SEVGİLERİMLE AYRIK OTUM. YASEMİN YENİL 

 
Toplam blog
: 96
: 369
Kayıt tarihi
: 05.09.07
 
 

Size hikayeler anlatmamı beklemeyin, halen büyümek istemeyen birisiyim. Daha çocuk, daha yaramaz ..