Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Biat kültürü nedir?

Biat kültürü nedir?
 

Ortaokula ilk başladığımda sınıfımız 3 şubeydi. Her şubenin yabancı dili farklıydı. İkinci sınıfa geçtiğimizde -kalanlar yüzünden- mevcudumuz azaldı. (O zamanlar tek dersten bile sınıfta kalınabiliyordu.) Bizi de iki şubeye bölüştürdüler.

Sanırım ilk yıl Almanca grubu iki sınıfa dağılmıştı. Daha sonraki yıllarda bu yüzden sınıf arkadaşlarımız sürekli değişti. Yani bir kısmıyla aynı sınıfta (aynı salonda) 1, 2, 3, 4, 5 hatta 6 yıl bir arada bulunurken, bazılarıyla aynı sınıfı hep farklı şubelerde okuduk.

Lise son sınıftayız, öğrenci başkanı seçeceğiz. A şubesinden bir arkadaşımızla -aynı şubede en çok birlikte olduğumuz arkadaşlardan biriydi- bizim B şubesinden bir arkadaşımız aday oldular. Doğal bir rekabet var ama, samimi olarak ikisini de seviyoruz. İyi ve lâyık arkadaşlar.

Bizim adayımız mümessilimiz. Tam altı yıldır onu seçiyoruz bu göreve. Çünkü onu seviyoruz, beğeniyoruz ve işini iyi yaptığına inanıyoruz. (Daha sonraki yıllarda uzun süre Lise Müdürlüğü görevinde bulunan bu arkadaşımıza sağlık ve mutluluklar diliyorum.)

A şubesinde aday gösterilen arkadaşsa, her yıl iftihara geçen çalışkan bir öğrenci. (Şu anda Erciyes Üniversitesinde profesör olan bu arkadaşımı da sevgiyle anıyor, kendisine sağlık ve mutluluklar diliyorum.)

Ben de sınıfın Basın sözcüsü… Aynen şimdi olduğu gibi, dersten çok lüzumsuz işlerle uğraşan biriyim.

Seçime bir gün kala sınıf arkadaşlarıma bir nutuk çektim. “Arkadaşlar iki adayı da tanıyoruz, biliyoruz, seviyoruz. Doğrusu birini diğerine tercih etmek için bariz bir sebep yok. Sadece, başkan bizim sınıftan olsun, diye gönlümüzde bir arzu elbette var.

Bizim mevcudumuz 41 kişi, A şubesi ise 39 kişi. Demek hepimiz oyumuzu kendi adayımıza verirsek seçimi kazanacağız. İçimizde şu veya sebeple oyunu bizim arkadaşımıza vermek istemeyen veya öbür arkadaşımıza vermek isteyen varsa, şimdiden söylesin, biz de o zaman adayımızı çekelim ve o arkadaşımız destekleyelim.

Yani seçime girip de kazanacağımız bir yarışı kaybetmiş duruma düşmeyelim.”

Sınıfa bakıyorum, “evet, evet” diye beni destekleyenler çoğunlukta…

“Tamam mıyız arkadaşlar, söz mü. Söz…”

Hepsinden topluca söz alıyorum ve gönül rahatlığıyla seçime giriyoruz. Tabii ki kaybediyoruz. 38-43.

*****

Son günlerde siyasi literatürümüze giren ilginç bir deyim var: “Biat Kültürü...” Pek çok arkadaşımız da yazılarında bunu bir silah gibi veya bir kurşun gibi kullanmaya çalışıyor.

Karşınızdakine, “siz zaten ‘Biat’ kültürüne bağlısınız” diyebildiniz mi, tartışma bitmiştir, artık onun size söyleyecek sözü kalmamıştır, gibi bir sonuç çıkıyor ortaya…

Bu arkadaşlara. “Peki biat nedir?” diye sorulsa, ısmarlama yükledikleri anlam dışında, kelimenin etimolojisi, nerde, ne zaman, nasıl kullanıldığı konusunda bilgileri olmadığı rahatlıkla görülür.

Aslında benim 41 sene önce yaşadığım deneyim de, bir anlamda “biat”tır. Çünkü biat bağlılık demektir, söz vermek demektir,

Biliyorum, çoğumuzun gerçek bilgiye ulaşmak gibi bir niyeti, bir çabası yok. Ama yine de hem kendi bilgilerimi tazelemek, hem de sayıları çok az da olsa meraklılarıyla paylaşmak için biraz kitap karıştırmaya karar verdim.

*****

Evvela şu tespiti, bir kere daha yapmakta fayda var. Hayatta her şeyin istismarı mümkündür ve istenirse her şey 180 derece zıt olarak algılanabilir, yorumlanabilir, uygulanabilir ve fikir olarak savunulabilir.

Lise çağlarındaki münazaraları hatırlayınız. Birbirinin tersi konuları nasıl da savunurduk. Hepsi için de malzeme bulmak mümkündü. Çünkü insan beyni, bağımsızca düşünebilen, imkânlara ve şartlara göre çok farklı sonuçlar üretebilen mükemmel bir yapıdadır.

Böyle olunca da, hemen her konuda söylenmemiş bir şey yok gibidir.

Ne var ki bu söylenenlerin bir kısmı, ya siyasal iktidarların baskısıyla yayılma fırsatı bulamamış, ya da çoğunluk tarafından faydalı ve yararlı bulunmadığı için tutulmamıştır.

*****

Biat, Müslüman toplumlarda, genel olarak “devlet başkanını belirleme, seçme ve yasal çerçevede ona bağlılık gösterme” anlamına gelmektedir.(1)

“Tamam işte, daha ne olsun, dinî bir terim” deyip hemen yafta yapıştırmaya kalkmayınız lütfen. Dinin temelinde genel olarak, yanlış, baskıcı, çağdışı, genel ahlâka aykırı, hele insan tabiatına ters hiçbir şey yoktur.

Olamaz, çünkü gerçek din, insanı yaratan yüce varlığın, onun dünya ve âhiret mutluluğunu temin etmek için gösterdiği yoldur.

Şimdi bir ürün çıkaran firma, kullanım kılavuzunda o ürüne zarar verecek şeyler yapılmasını tesviye edebilir mi?

Ha, sonradan bazı insanların din adına yaptığı yanlışlar yok mudur derseniz, elbette vardır. Bunun için dini değil o yanlış yapanları suçlamalıyız ve yine bunun için dini değil, o yanlışı yapanları yargılamalıyız.

Evet, Hz. Muhammed zamanından başlayarak daha sonraki halife dönemlerinde “biat” yapılmıştır. Ancak dini hiçbir kural başıboş değildir ve en önemlisi hukuksuz da değildir.

Biat yapılabilmesi için öncelikle iki taraf olması gerekmektedir: Seçenler ve seçilen kişi.

İki tarafın da sahip olmak zorunda olduğu bazı şartlar vardır. Seçilecek kişinin âdil olması, ehil olması, bilgili olması, ruh ve beden sağlığına sahip olması, bu şartların en başında gelir. Keşke bugün de seçilenlerin bu şartlara hâiz olması koşulunu getirebilsek…

Seçenlerin ise, temyiz gücüne sahip olması ve hür olması öncelikli şarttır.

Eğriyi doğruyu bilen ve ayırt etme gücüne sahip olan, aklı başında bir insanın, kendi hür iradesiyle karar vermesi şartı, baskı ve zorla bir biat olamayacağının en önemli kanıtıdır.

*****

Doğruyu savunmak adına hükümetin yaptığı iyi işlere “iyi” dediğim zaman, bugüne kadar hiçbir siyasi partiyle organik bir bağım olmamasına, hiçbir siyasi partiden sağladığım 1 kuruşluk menfaat de bulunmamasına rağmen, arkadaşlarım çekinmeden damgayı vuruveriyorlar..

Milliyet Blog’a da siyasi yazılar yazmayı planlayarak girmiş değilim. Ancak gündemdeki konular, ne yapıp edip bizi siyasetin içine çekiyor, hatta oradan çıkmamıza bile izin vermiyor.

Geçenlerde Ümit Culduz bey bir yazısında, Blog’da siyaset yazanlar listesini verirken, “başta Ahmet Yılmaz olmak üzere..” diye bir cümle kullanmış. Doğrusu bu kadar politik bir yanım olduğunu ben de bilmiyordum.

Demek ki insan kendini aynada iyi göremiyor.

*****

Zaten yaptığımız yanlışların en belirginlerinden biri de bu… Kendi yaptıklarımızla söylediklerimiz veya başkalarının yaptığı arasındaki benzerliği, farklılığı iyi seçemiyoruz.

Elimizde tek bir ölçü var, “benim dediklerim, benim düşündüklerim.”

Günümüzde “biat kültürü” bilinçli olarak itelenir ve ötelenirken, kime nasıl oy vereceğini bilmeyen cahillerin, baskıyla bir kişiye veya bir partiye oy verdiği ima edilmekte ve Ak Parti’ye taş atılmaya çalışılmaktadır.

Demokrasinin en temel haklarından ve kurallarından biri olan “seçim” mekanizmasını, “biat kültürü” yaftası ile karalanması, herhalde bir çaresizliğin ifadesidir.

Türk siyasi tarihinde “solun aldığı en yüksek oy oranı” olarak efsane gibi anlatılan 1977 seçimlerinde, Karaoğlan’ın topladığı oylar, işçilerden, marabalardan, gecekondulardan, varoşlardan gelmemiş miydi?

A partisine verilince değerli olan bu oylar, B partisine verilince, değer mi kaybediyor?

Oy veren sade bireyden, gazetelerin köşe yazarlarına kadar, bugün hükümeti destekleyen her kesimden vatandaş, “biat kültürü”yle değersizleştirilmeye ve aşağılanmaya, çalışılırken, dönüp biraz da diğer siyasi partilerde olanlara bakmak gerekmiyor mu?

Bugün hükümeti destekleyenlerin ortak söylemi, bu hükümetin iyi niyetle bir şeyler yapmaya çabalıyor olmasıdır. Karşı çıkanların tezi ise, hükümetin bu konuda samimi olduğuna inanmamalarıdır.

Bir tarafta somut olarak yapılan işlerden yola çıkıp olumlu bir tavır ortaya koyanlar, diğer tarafta yapılan işe bakmadan “inançlarıyla” olumsuz bir tavır sergileyenler…

Asıl biat kültürü hangi tarafta dersiniz?

Bugüne kadar siz hiç Erdoğan yanlış yapıyor ama ben oyumu yine de ona veriyorum diyen birini gördünüz mü? Oysa CHP’lilerin büyük çoğunluğu maalesef “Baykal’ı zerre kadar sevmiyorum, beğenmiyorum ama, oyumu CHP’ye vermek zorundayım” diyorlar.

İşte gerçek biat budur. Göz göre göre yanlışa bağlılık, göz göre göre bağlılığa bağlılık… Onun için bu sadece ve sadece biat… Hem de koşulsuz, düşüncesiz, mantıksız ve en önemlisi de “kültürsüz” bir biat…

*****

Lütfen bu çifte standartlardan artık vazgeçelim. Birbirimizi suçlamak yerine, birbirimizi anlamaya çalışalım. Şu anda karşımıza çıkan her teklifi, çözüm önerisini, samimi bulmadığımız veya “bölücü” bulduğumuz için reddediyoruz, alaya alıyoruz, dalga geçiriyoruz.

O zaman birleştiricilik için biz bir adım atalım, karşı bir teklif sunalım, yeni bir alternatif üretelim,

Olmaz mı?

(1) Konuyla ilgili daha geniş bilgi için bk. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, VI, 120-125.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..