Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '14

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Binlerce yıllık geçmişi olan Türkçe ve Kâzım Mirşan

Binlerce yıllık geçmişi olan Türkçe ve Kâzım Mirşan
 

http://www 2023.gen.tr.Ağustos 2001/söylesi.htlm.


Kâzım Mirşan , Doğu Türkistan’ın İli Nehri üzerindeki Gulca kentinde, 4 Temmuz 1919'da dünyaya geldi. Türkiye’de ve Almanya’da öğrenim gördü. İnşaat mühendisi olarak Almanya, İsviçre ve Türkiye'de çalıştığı sırada hobi olarak eski Türkleri araştırmaya başladı.

AlmancaRusçaİngilizce dışında YunancaLatinceİtalyanca' yı meslek araştırmalarına yarayacak kadar bilenMirşan, hayatının büyük bir kısmını Ön Türk tarihi ile ilgili araştırmalara adadı. Türk lehçelerini de (TatarcaÖzbekçeBaşkurtçaTarançıcaKaşkarlıkça  (yani Uygurca)KazakçaKırgızcaAzerbaycan’caTürkiye Türkçesi ile kendi ana lehçesi olan Tümenlikçe) bilir. Tarihle ilgili 19 tez, Türkçeyle ilgili 30, İngilizce 8,Almanca 7 yayını vardır.(17 Ağustos 2014)

Mirşan diyor ki,Erken Türkler “yazı yazmaya başlamadan önce bile İSİG’ lerini (inançlarını)sıntaşlar aracılığıyla belirtmiş bulunuyorlar.”(Mirşan 1994,s.11) İlk Türk yazıtlarının ise 10 000 yıldan daha öncelerine ait oldukları”nı ve alfabetik yazıya çok erken tarihlerde geçildiğini artık biliyoruz.(Mirşan 1994,s.31)*

Çok zengin, çok yönlü ve çeşitli güzelliklere sahip Türkçemizin bu zenginliği; Balkanlar Avrasya, Orta Asya, Sibirya ve Doğu Asya, taaa...  Japonya’ya kadar uzanan alanda

Asya kıtası dışında; Sibirya’dan , Ot-Oğ’a (antik Mısır), Avrupa, Amerika, Kanada hatta 

Avustralya’da Kimberley mağarasına kadar yayılmış, binlerce ve binlerce yıl konuşulmuş, yoğrulmuş, işlenmiş, genişlemiş, zenginleşmiş olmasından gelir. Her şeyin üstünde tarihin ilk dönemlerinde gittiği yerlerde dip kültürü oluşturmuş, başka örneği olmayan bir dildir. Bu yeryüzünde 16bin yıldan beri konuşulan ilk dildir.41 çeşitli Türkçeden oluşmuştur; Oral dağlarında Şölgentaş mağarasında doğmuş olduğunu Kazım Mirşan bulmuştur, tarihi Karbon14 testiyle Sovyet araştırmacı Şliyenski tarafından 14 bin olarak saptanmıştır.(Kazım Mirşan), ayni tarih Fransız araştırmacıları tarafında da doğrulanmıştır (Archéologia 311/ 1995)

Düşününüz ki, Sovyet Rusya araştırmacıları ve Fransız kaynaklarının tespit ettikleri tarih olan

14binde tarihe diliyle ayak basan Türk kişileri dillerini günümüze kadar yukarıda sıraladığımız çok geniş coğrafya içinde konuşmuşlar. Bugün anlamakta  zorluk çektiğimiz Ön-Türkçeden günümüz Türkçesine kadar bu dili, bu dilleri işlemişler ve Türkçe binlerce yılı M.Ö. 14.000 + M.S. 2.000’i aşarak günümüze kadar 16.000 yaşamıştır ve yoluna devam etmektedir.

Bu 41 Türkçe içinde  konuştuğumuz Anadolu Türkçesi, kaynaklardan çok uzağa düştüğünden, Anadolu denen köprü üstünde dört yönden gelen ve giden kavimlerden bir şeyler alan ve veren bizim konuştuğumuz Türkçe çok zarif olmasına rağmen Orta Asya’dan, Anayurt’tan âdeta kopmuş gibidir. Bu Türkçemiz üç seviyeli Analizler sonucu, önce Anadolu yerel dilleri “ağızlar”da araştırmalar yaparak ikinci seviyede Ön-Türk Kültürünü bünyesinde  yaşatmış ve Türkçeyi, Osmanlıca karşısında korumuş olan Alevî topluluklarında araştırmalara devam ederek Orta Asya kökenlerine erişebilmektedir.

Osmanlıca ise, yapay bir dildir; Türkçe'nin gelişmesinden değil, halifeliğin Yavuz Sultan’la Arabistan’dan alınıp getirilmesiyle, Arapça ve Acemce kelimelerin Türkçe tümce üzerine yapıştırılmasından oluşmuştur. Okuyup, konuşup yazmak için Arapça Acemce bilmek gerekir. Bu nedenle, Halk bu dili öğrenmekte zorluk çekmiş, cahil kalmış, Halk ile Saray birbirinden kopmuş,  bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun çökme nedenlerinden birini oluşturmuştur. Osmanlıca ’nın en büyük zararı, Orta Asya’nın Arap işgali ile Arapça öğrenmek zorunluluğu sonucu, Türkçemizin yaklaşık 30bin kadar kelime ile M.S. 708’lerde kalmış olmasıdır. Bugün Türkçemizi zayıf bulanlar bu acı gerçeği bilmemektedirler ve suçu Türk kültüründe bulmaktadırlar; Ön-Türk Kültürünün önemini hâlâ fark etmemiş, fark etmek istememiş; bu konuda kemikleşmiş akademisyenlerimizin sayesinde!..

Türkçede, yukarıda sıraladığımız coğrafya içinde yaşadıkları coğrafyaya göre ayrı ayrı ve çeşitli kavramlar ve kelimeler doğacaktır. Örneğin: 39 Orta Asya Türkçesinden Yakutça kuzeyde buzlar arasında sanki buzdolabına konmuş gibi saflığını, doğallığını  en çok korumuş olan Türkçedir. Rus işgalinde bazı yabancı sözcükler bünyesine girmiştir, ama o daima en saf Türkçe olma niteliğini korumuştur. Başvurulacak ilk dilidir. İkinci kaynak dil,Kırgızca ’dır. Altayların eteklerinde dışarıya teması nispeten az olmuştur.

Öneriler 

İmam Hatip Okulları’nda öğrenciler okul içinde sadece Arapça konuşacaklarmış. Örnek olarak, yabancı dille öğretim yapan okullarda  öğrencinin okul içinde o yabancı dili konuşması zorunluluğu alınmış…

Bu yabancı Batı dillerine İmek, Olmak, Etmek fiillerini vermiş olan Türkçemiz ’e, aynı sistemle, Orta Asya Türkçelerinden bazıları için okullar açılıp o okullarda, seçilen Orta Asya Türkçelerini öğrenciler konuşmalıdırlar.

 İlk dil olan Yakutça için Yakut Dili ve Okulu açılabilir ve öğrenci verilen model üzerine okulda sadece Yakutça konuşur.

İkinci bir dil olarak, gene eskilik ve saflık bakımından ikinci sıralarda olan Kırgızca ve Kırgız Kültürü için bu sistem düşünülebilir, düşünülmelidir.

Bir öteki dil ise, Kazakçadır. Bu dili öğrenenler Etrüskçeyi çok kolayca çözebilirler. Buradan Batı kültürünü geniş bir şekilde etkisi altına almış olan Etrüskçe ile daha derinlere gidilerek saklı olan büyük gerçekler ortaya çıkarılabilir.

Politika gereği, bu Türkçe dil okulları resmen açılmayacaktır. Ama gençlerimiz, kendiliğinden, büyük şehirlerde bulunan Yakut, Kırgız, Kazak derneklerinden yararlanabilirler.

Bazı özel okullarda iki yabancı dil zorunluluğu vardır:Almanca, İngilizce  ve Fransızca. İki yabancı dil yerine, Orta Asya Türkçelerinden biri mecburi ikinci dil olarak konulmalıdır.

Batı, liselerinde, dillerinin kökeninde olan Latince ve eski Yunanca'yı okutmaktadır. Akademisyenler, O  dillerin kökeninde Orta Asya dillerinin olduğunu bilmeden, akademik  seviyesinde araştırmalara- kendi deyimleriyle- rağbet etmeden susmayı  yeğliyorlar. Sonuçta 39 dilin ne muazzam bir kültür ve tarih hazinesi olduğuna kulak asmadan?!

Kâzım Mirşan, Orta Asya Türkçelerinden Kazakça, Tatarca, Tarancaçça (Uygurca), Kırgızca, Kaşgarca, Tümenlikçe, Azerîce, Oğuzca, Osmanlıcaya dayanarak araştırmalarını yapmaktadır. Gençlerin ümit ettiğimiz çalışmalarıyla daha pek çok bilgiler,  Ön- Kültürünün bilinmeyen yanları su yüzüne çıkacaktır. Yeter ki şu Avrupa aşağılık duygusunu sırtımızdan atalım, Atatürk’ün şu özlü sözünü içselleştirelim ve büyük geçmişimize sahip çıkalım:

“Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır”.(Halûk Tarcan (CNRS- Paris)

Sonuç

AKP iktidarı Arapça'yı, Türkçe'den yeğ tutmakta; Arapça'nın yaygınlaşması, Türkiye’de yerleşmesi için İmam Hatip Okulları’nda öğrenciler okul içinde sadece Arapça konuşmalarını zorunlu kılmıştır. Oysa, Türkçe'nin tüm kollarının yaygınlaşması, Türk devletlerinin birbirlerine sosyal, kültürel açıdan yaklaşıp kaynaşmalarını kolaylaştıracaktır. Bu da Türk’ün, Türklüğün sesinin tüm dünyada duyulmasını, yankılanmasını kolaylaştıracaktır. Böylece Türk dünyası, köklerinden kopmayacak, Türklük bilinci, canlı ve dinamik kalacaktır.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..