Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '19

 
Kategori
Anılar
 

Bir Bahaettin Karakoç Vardı

 Son yıllarda birkaç şair ve yazar dostlarımızı kaybettik.  Bunlardan Feyzi Halıcı, Ara Güler, A. Rahim Karakoç, Neşet Ertaş, Mustafa Ceylan, Arif Karakoç, Refik Durbaş ve yakın zamanda Bahaettin Karakoç’u öbür âleme gönderdik. Bu yazımı yazdığım sıralarda ünlü kadın tiyatro sanatçılarımızdan Gülriz Sururi’nin de öldüğü haberini aldım. Yolları açık ve aydınlık olsun. Başta ailelerine, sevenlerine baş sağlığı ve adı geçenlere Allah’tan rahmetler diliyorum. Bunların her biri sanatımızın ve kültürümüzün birer köşe taşları idiler.

Kahramanmaraş şairlerimizin ve ozanlarımızın harman olduğu yerdir.  Hatta bu kente kültür merkezi diyenler vardır. Ben Bahaettin Karakoç’u yaklaşık yarım asırdan fazla özellikle kendine özgü şiirleriyle tanıyorum. 1970 – 1985 yılları arasında izlediğim ve bir kısım şiirlerimin yer aldığı İstanbul’da yayınlanan Hareket ve Erzurum’da çıkan Adımlar dergisinden tanıyorum. Daha sonraları Hisar dergisi ve Türk Edebiyatında yer aldığı şiirleriyle tanımaya ve sevmeye başladım. Zevkle okuduğum şiir kitaplarından Seyran (1973), Sevgi Turnaları (1975) ve Bir Çift Beyaz Kartal (1986) adını taşıyan şiir kitaplarını bana imzalı olarak armağan etmişlerdi. Bu kendine özgün şiirleriyle daha da tanımaya ve sevmeye başladım. Nitelikli şiirleri ve dik bir duruşu vardı.

2018’in son aylarında bir etkinlik münasebetiyle Adana’ya gitmiştim. 4. Çukurova Edebiyatçılar Derneği tarafından Uluslararası şiir ve Müzik Festivali programını hazırlamışlardı. Yurt dışından ve yurtiçinden 150 den fazla yazar ve müzisyen sanatçılar davet edilmişti. Ben de bu şairler buluşmasına davetli idim.  27 Ekim 2018 günü gezimiz sırasında Kahramanmaraş’tan gelen Tahir Görenli adlı bir arkadaşımız elinde bir kâğıtla ayağa kalkarak heyecan ve üzüntü dolu kısa bir konuşma yaptı.” Kahramanmaraşlı şair Bahaettin Karakoç’un vefat ettiğini söylediler ve hemen ardından bir şiir okudular:

       “Son kez çağırmıştı, koşarak gittim
         Hoş muhabbetine hep eşlik ettim
         Gece olunca da evime gittim
         Ekim’de ıhlamur açtı dediler
         Karakoç dünyadan göçtü dediler”

         “Bir sabah mesajla uyanıverdim
          Sessiz uçtu “ beyaz kartal” dediler
          Bir takvime baktım habere girdim
          Ekim’de ıhlamur açtı dediler
          Karakoç dünyadan göçtü dediler” (1)

Bu şiir okuduktan sonra içimize bir hüzün ve acı çökmüştü. Ben şahsen çok üzüldüm. Hemen şiiri okuyan Tahir Görenli’ye seslendim, çok üzüldüğümü ifade ettim. Ruhlarına Fatihalar gönderdik ve acıları paylaştık. Şiiri istedim, bir yazı da kullanırım dedim. “ Hocam bu şiiri daha tam yazamadım, K. Maraş’a dönünce biraz düzeltir ve o zaman size göndereceğim“ demişti. Şimdi adı geçen şiirinin tamamını Alkış’tan ( S:103 ) te okuyorum. Bu iki beşliği bu sayıdan alıntı yaparak sizlere sunuyorum. Tahir Görenli’ yi de gönülden kutluyorum,  gerçekten Bahaettin Karakoç’a yakışan bir şiir yazmışlardır. Emeğine ve yüreğine sağlık diyorum.

Şair Bahaettin Karakoç şair bir aileden geliyor. Ünlü halk ozanımız Mihriban Şiirinin unutulmaz ismi Abdurrahim Karakoç ve Ertuğrul Karakoç’un( 07 Haziran 2012), Eğitimci - şair Ertuğrul Karakoç’un da kardeşleridir. ( Ertuğrul Karakoç 1936- 2015), Alkış dergisi Bahaettin Karakoç için özel bir sayı hazırlamışlardır. (Alkış, yıl:18, Sayı: 103,Ocak- Şubat 2019 ) Bu sayının giriş bölümünden son sayfasına değin yazılarının tümü Şair Bahaettin Karakoç ile ilgilidir. Oğuz Paköz, Ramazan Avcı, Serdar Yakar, Oğuz Çetinoğlu, Abdulhakim Eren, Sıddık Özer, Bahaettin Karakoç’un oğlu Oğuz Karakoç, Mustafa Okumuş, Tahir Görenli, Arif Bilgin, Muhammet Yalçın Azizoğlu, Yasin Mortaş,  Şaban Özbilici Recep Şükrü Güngör’un B. Karakoç’la ilgili kayda değer yazıları ve Mehmet Kılıç’ın KARAKOÇ başlıklı şiiri yer alıyor.  Bunların hepsini severek, Kimi cümlelerin altını çizerek okudum. Bahaettin Karakoç’un hayat öyküsünü,  şiirlerini,  Karakoç’un Dolunay Dergisinin nasıl çıkardığı imza ve şiir günleri hakkında geniş çapta bilgi vermişlerdir. Ellerine yüreklerine sağlık diyorum. Bahaettiin Karakoç bağlamında gelecek kuşaklar için önemli bir kaynakça olmuştur. Ben başka ne diyebilirim.

Kahramanmaraş’ta kendi kıt imkânlarıyla 37 sayı çıkaran B. Karakoç’un “DOLUNAY”  aylık sanat ve kültür dergisine ben de abone olmuş kapanıncaya kadar abonem de devam etmişti.(Dolunay 1 Ocak 1986 yılında çıktı). Zaman zaman haberleşiyorduk. Bir ara “Dolunay” bana geç gelince B. Karakoç’a bir mektup gönderdim. Mektubun içinde “Kahramanmaraş” şiirim ve üç rubai de vardı. Bu şiirim de Dolunay’da ilerki sayılarda yayımlandı.

Bu arada Bahaettin Karakoç’tan 23 Ekim 1986 yılında sanat, kültür içerikli bir mektup aldım.  Bu mektup A 4 kâğıdına daktilo ile yazılmıştı. 1,5 sayfayı geçen bu samimi ve sıcak mektubunun alt kısmında Bahattin Karakoç’un mavi dolma kalemle yazılmış ıslak imzası vardır. O günlerde ne denli sevindiğimi ifade edemem. Aradan tam 32 yıl geçti Bu uzun soluklu ve sıcak mektubu halen arşivimde saklı tutuyorum. Bu mektubun bir bölümünü aslına sadık kalarak, sizlerle aynen paylaşmak istiyorum:

 

            DOLUNAY   
Aylık Fikir ve Sanat Dergisi
   P.K. 77- 46001-K.MARAŞ

23 Ekim 1986

                 Aziz Kardeşim,

Kıymetli mektubunuzu aldım. Tabii üç rubainizle birlikte. Dostça ilgilerinize gönülden teşekkürler.

      DOLUNAY’ ın 10.Sayısının biraz gecikmesi gerçekten her tarafta dalgalandırmış okuyucularımızı, telefon eden edene. En ölü birdönemde bile holding dergilerinden daha da önce okuyucularına ulaşan Dolunay’ın, sadece birkaç gün gecikmesi, niye olumsuz çağrışımlar yaratır bilmem ki… Galiba okuyucularımıza sıradan bir hobi dergisi olmayıp, bir mektep (okul) dergi olduğumuzu hâlâ belletememişiz. Bu kısa gecikmenin iki ana sebebi vardır. Birisi; Eylül sayısının hemen arkasından yeni şiir kitabımı bastırmamdır.  Bu iş çok zamanımı aldı ve çok yordu beni. Kitabı bastırıp getirdikten sonra da tekrar Dolunay’ın Ekim sayısını bastırmak için Ankara’ya gitmem az zamanımı almadı. İkincisi; o  arada Ankara’da önemli bir trafik kazası geçirdim ve hâlâ ağrıları, şoku geçmiş değil. (….) Evet bu ay ki gecikmenin sebebi bu durumdan dolayıdır

      DOLUNAY, hiçbir kimseye yabancı kalmıyor. Adıyla bile gönüllere ve kafalara gülümsemiyor mu? Sağ da beğenerek okuyor, sol da… Dolunay’a yağmur gibi yağan iltifatkâr mektuplar, yazılar, şiirler, hikâyeler, desenler bu iddiamızın açık bir göstergesidir. Dergimiz genellikle üniversite çevrelerinde rağbet görmekte ve sürekli aranmakta, izlenmektedir. Gayemiz, büyük soluklu, ufukları geniş, dinamik genç bir kadro oluşturmak ve bu imzaları sanat-edebiyat-fikir dünyamıza onurla armağan etmektir. (…) Filan….Filan…dergide yazım, şiirim, hikâyem,  çıkıyor da,. Siz derginize niye koymuyorsunuz, diye. Bizim Kabalacı olmadığımızı, kesin ölçülere vurarak iş yaptığımızı herkese anlatmak oldukça zor…. Dolunay’da A’dan Z’ye kadar ritmik ve estetik bir uyum vardır. Biz bu bütünlüğü korumayla mecburuz. İstifçi, sadece kuru nakilci ve kırk yamalı dergicilik kimseye bir şey kazandırmıyor artık. 

 Hiçbir kimseye yabancı kalmayan Dolunay, size yabancı kalabilir mi? Mümkün değil. “ Kahraman Maraş” adlı şiiriniz güzel bir şiirdir. Maraş’ın kurtuluş bayramında yayımlanmak üzere dosyalanmıştır. O günün anlamını yansıtmak için bu şiir gerçekten bir vasıtadır. Şubat sayımızda bu şiirinize özel sayfalar ayıracağım ve güzel desenlerle  yayınlayacağım.(….)  Siz bir heveskâr değil, şiirin ne olduğunu bilen bir şairsiniz artık.

Sağlık ve başarılar diler, en enderin muhabbetlerimle gözlerinizden öperim.

Aziz kardeşim Abdülkadir Bey.

Haydi Allah’a emanet olunuz.

Bahattin KARAKOÇ  
( İmza )

 

Bu mektubu, 27 Ekim 1986 da aldım. Dediği gibi ‘Kahramanmaraş” adlı şiirim Şubat 1987 sayısında yayınlandı. Dolunay üç yıl gibi yayının ardından 37. sayıdan sonra kapandı.

Şiirimizin Beyaz Kartalı diye anılan Bahaettin Karakoç’la hiç dostluğumuz kapanmadı. Her yılbaşı ve bayramlarda tebrikleşiyorduk. Bazen telefonla da olsa hal hatır soruyorduk.  Onunla iki kez şiirimizin başkenti sayılan Elazığ’da düzenlenen Hazar Şiir Akşamlarında bir araya geldik ve de kucaklaştık, fikir ve düşüncelerinden yararlandık. Sıcak, cana yakın ve sevecen bir insandı.  İnsana tepeden bakmıyordu. Türkçesi adam gibi adamdı. Yazdığı şiirini yaşayanlardandı. Ben şahsen üç kez Hazar Şiir Akşamlarına katıldım. 2004,2006 ve 2008 Hazar şiir Akşamlarına katılmak nasip oldu. Bu şiir akşamlarının ikisinde de Şair Bahaettin Karakoç ve  Bekir Sıtkı Erdoğanla  görüşmek ve onların  fikir düşüncelerinden   yararlandım.  20-21 Eylül 2006 yılında Elazığ’da yapılan Uluslararası şairler buluşmasında Şiirimizin Beyaz Kartalı Bahaettin Karakoç adına bir panel düzenlenmişti.  Bu panele bende dinleyici olarak katıldım.

Panel 21 Eylül 2006 Perşembe günü saat 14.00 de Fırat Üniversitesi Kültür Merkezinde yapıldı. Oturum Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kavaz, Konuşmacılar: Yrd. Doç. Dr. Tarık Orhan ve Bayram Bilge Tokel idi.  Kültür Merkezi bir hayli kalabalıktı.  Konuşmaların Bahaettin Karakoç’un şiirleri üzerine idi. O gün aldığım notlardan bir kaçını buraya alıyorum:

     Yard. Doç.Dr. Tarık Özcan konuşmasının bir yerinde şair Bahaettin Karakoç’un şiirlerinden birini okuyarak özellikle şiirinde vurucu imgeler kullandığını, imge konusuna şöylece deyindi ve şöyle bir örnek verdi:

Bir kuş sürüsü dar vakti
Mızrak duvarını aştı,
Avcıların solfejleri
Tüm namlulara ulaştı;

Hoyrat şakıyor takvimler.

Hayat söner hayatlara,
Gevrek gevrek güler zaman
Başak çatırdar alevde,
Yorgun bir ırmaktır duman;

Sığda akıyor takvimler.

Yılan bileğler dişi
Karanlığın boynu buzul,
Hayalet gemiler yüzer
Umut sularında pul pul.

                    ( Seyran  – 1973-s:13.14)

Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan bu manidar ve imgeli şiiri okuduktan sonra aynen şöyle dedi: “Bahaettin Karakoç’un  “Takvimler” şiirindeki bu imge düzeni, ilk mısra hariç alışılmadık görüntülere bağlanmıştır. Görüntünün karartıldığı bu şiirlerde, anlam metnin görünmeyen yüzünde yatmaktadır. Metin iç göndergeler arasında sayılabileceğimiz kuş sürüsünün  “ mızrak duvarını aşması “ “ Avcılarının solfejleri”nın tüm namlulara bulaşması”, duman yorgun  bir ırmak  olması “ , “ Yılanın dişini bileğlemesi” ve  “karanlığın  koynunun buzullaşması” ibareleri,   genel görüntü  düzeninin yıkıldığı ve anlamın karartıldığı mısralardır.( 2 )

Söz uçar eski bir çalgı
Sularda titrer bir kayık
Ben mızrapları kırdım
Sen de kov gitsin, kıtlık…

“ Umudun benim” derdin,
  Geleceksen gel artık!

                  ( Son Çağrı, Seyran, s.53)  

Karakoç’un bu şiirinde imgenin evrensel uyuma bürünme çabası vardır. Zaman denizinin üzerinde ritmik helezonlar çizerek varlığını günümüze kadar sürdüren ses imgesi, yatay ve dikey boyutta dünyaya kök satmıştır. ( …)  Konuşmacı Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan bu açık, duru bir dille konuşmasını sürdürürken ayrıca Bahaettin Karakoç şiirleri konusunda şunları da söyledi: “ Karakoç şiirlerinde yaptığımız yolculuk, imgenin şiir kültürümüzdeki yerini göstermesi bakımından önemlidir. O, güçlü bir şair olarak imgelerini özgün kılmak adına geleneğe dönmekten ve yeniliği kabullenmekten çekinmemiştir” diye sözlerini tamamladı.

 Aynı saate ve günde ( 21 Eylül 2006 Perşembe )  Bayram Bilge Tokel söz alarak özetle şunları söyledi: “Bahattin Karakoç üzerine yazmak,” İnsanı, şairi ve şiiri anlatmak demek.  Çünkü o kelimenin gerçek manası ile evelen insan, ahiren şair, Bir şeyi anlatmak için malum, o şeyi anlamak gerek. Yetmişli yılların başlarında özellikle Hisar ve Hareket dergilerindeki şiirlerinden ismine aşina olduğum Karakoç’un o yıllarda bende bıraktığı ilk izlenimler: orijinal, farklı, aykırı, cesur, sıra dışı, ayrıksı, hiddetli, atak ve mücadeleci bir insan olarak tanıdım. Asla pasif ve korkak değil. Sadece Bolu Beyine meydan okuma üslubuyla yazdığı şiirlerinde değil, “ Tapduğun Kapusunda”  söylediği Yunusvari söyleyişlerinde de alpça bir seda vardı.  O, herkese ve her şeye cesurca meydan okuyan bir kişiliğe sahipti. Şiirlerinin isimleri bile çoğu zaman ayrıksı idi.  Örneğin Köroğlu’nun Uyanıkken Gördüğü En Güzel Düş Bu Düştür / Islak Direklerdeki Yorgun Kuşlar Festivali / Kaval Çalan Beyaz Atlar Korusu /   Beşgen Çağrı Çiçeği /  gibi daha ne ilgi çekici isimler.(….)  Karakoç, şiir yazmak için öyle ilham perisi falan bekleyenlerden değildir. Yaşayarak yazan, yazarak yaşayan yegâne şairlerdendir o. Hayatını şiire, şiirini hayata adamış bir insandı o… “

Bu özgün konuşlardan sonra oturum Başkanı Prof. Dr, İbrahim Kavaz’da konuşmacılara vermiş olduğu bilgilerden dolayı teşekkür etti ve Şair Bahaettin Karakoç’a konuşması için söz verdi: 

Bahaettin Karakoç,  önce tüm konuklara selam ve teşekkürlerini sunduktan sonra özetle şunlardı söyledi: “ En güzel sevdam: Dolunay, buna macera diyenler de var. Yıl 1986, aylardan Ocak. 1 Ocak’ta, her Dolunay’ cının elinde pırıl pırıl Dolunay’ın ilk sayısı. Dolunay’la mesaj vermeye devam ettik.  Dolunay, büyük bir misyon yüklendi, ve hayal ettiği  her şeyi de gerçekleştirdi.(….) Bahaettin Karakoç konuşması sırasında ayrıca şunları da açıkça dile getirdi:

Şiir, satmaz, çünkü şiir kutsal bir sebildir. Halk yolunda akar. Şiir bir rahmettir. Gönül topraklarını beslemek için yağar. Renkli bir ışık cümbüşüdür. Şiir tek başına da bir hayattır.

Şiir bir iç yangınıdır, kelimeler armonisidir.

Şiir, sabır, sanat ve disiplinle elde edilen bir ses esansıdır. Boşlukta hazla yuvarlanan bir ışık küresidir ve şiir tabiatın şahdamarıdır.

Çok köşeli geometrik bir cisme benzeyen şiir, ibadette esrikliğe eren ruhumuzun sıcak iklimidir. 

Şiir bir AŞK yemini gibidir. Ana sütü gibi helâl bir sözdür şiir.

Şiir parayla, pulla satılmaz, şiir gönül antenleriyle alınır. Şiir duyulur, şiir özümlenir.  

Şiirde dil, şiirde mesaj, şiirde, musikide ki solfej, kurallara paralel iç ve dış ahenk vardır. Ortaya çıkan biçim şiirin ana ögesidir.  Kısacası şiir,  dillerden süzülüp gelen, derunumuzda bükülen ipliğe boncuk boncuk dizilen bir ses olgusudur.

Bana ayna oldular, bana benim göremediklerimi gösterdiler. Kendilerine teşekkür ediyor, ellerine sağlık diyorum. ( 3 )

SÖZÜN ÖZÜ, Kahramanmaraş coğrafyası içinde yetişip büyüyen, şair bir aileden gelen şiirimizin “Beyaz Kartalı” diye anılan Bahaettin Karakoç kendine özgü şiirleriyle yarım asırdan fazla Türk şiirine ve Türk kültürüne hizmet etti. Şiirlerinden dolayı birçok ödüller aldı. 76 yıllık bir şiir serüveni vardı. Türk şiir edebiyatına birçok eserler kazandırdı, Adı sokaklara ve caddelere verildi. Şiirleri üniversitelerimizde tez ve Yüksek Lisans konusu oldu. Ona Sütçü İmam Üniversitesi tarafından Fahri Doktora Unvanı verildi (2014). Türk Edebiyatında “ Dede Korkurt ve Beyaz Kartal “  diye anıldı. Şiirleri okul kitaplarımızda yer aldığı gibi birçok yabancı dile de çevrildi.  Hayatı ve şiirleri bağlamında hakkında kitaplar yazıldı, sanat ve kültür dergileri onun için özel sayılar çıkardı. 1960 yılından itibaren şiir yazmaya başları ve birçok yayın organlarında yer aldı.

Şiir kitaplarından bazıları:  Mevsimler ve Ötesi ( 1962),Seyran(1973), Sevgi Turnaları(1975), Zaman Bir Beyaz Türküdür (1984),Bir Çift Bir Beyaz Kartal ( 1986),Menzil(1991), Beyaz Dilekçe (1995),Leyl ü Nehar Aşk( 1997), Aşk Mektupları (1999),Ay Işığında Serenatlar (2001),  Barış Çağırısı Şiirleri (2009)  esenleri yayımlanmıştır. Şiir ve yazılarında özellikle yaşayan Türkçeyi kullanmıştır. Ünlü halk şairi Abdurrahim Karakoç’un ağabeyidir. A.Rahim Karakoç’uda 07 Haziran 2012 de yitirdik. Onu da rahmetle anmadan geçemeyeceğim.

Bahaettin Karakoç, 05 Mart 1930 yılında Elbistan’ın Cela Köyünde ( Ekinözü İlçesi) doğdu. Daha küçük yaşta iken okumaya ve özellikle şiirimizi sevmişti. İlkokulu köyünden okuduktan sonra Düziçi Köy Enstitüsü okumuş ve daha sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü de okuyarak sağlık memuru olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde göreve başladı. 1982 yılında emekliye ayrıldı. Bahaettin Karakoç 88 yaşında iken aramızdan (17 Ekim 2018 ) ‘de elveda deyip öbür âleme göç etti. Mekânı cennet olsun. Başta KARAKOÇ ailesi olmak üzere tüm sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

 

  • Tahir Görenli, Alkış, Yıl;18, S:103,Ocak- Şubat 2019
  • 14. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Güldestesi ( 21 Eylül 2006)- Ekim 2007- Elazığ, s.176-178 )
  • A.g.e

                              Abdülkadir GÜLER 

                              09.01.2019-  SÖKE

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..