Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '14

 
Kategori
Öykü
 

Bir Playboyun Günlüğünden 22 Bölüm

Bir Playboyun Günlüğünden 22 Bölüm
 

Alıntı.


O akşam Güzin annesiyle, benim askerliğimin tehir etmeyip bir an önce gideceğimi, daha doğrusu kendi isteğimle bir nevi İstanbul'dan kaçış olduğunu çıtlatmış, annesi de bence yanlış yapıyor, kendini bana bıraksın, bak nasıl para içerisinde yüzer, şayet ne oldum delisi olup, parasını elinde tutmazsa da diğerleri gibi, kendi aleminde sefahatında batar, demiş.
 
Güzin bunları ertesi gün, sabah saatlerinde bir kafede buluşup anlattığında - Of ya bu kadar mı acımasız konuşulur dediğinde de. Ben - Yok canım ne alaka, annen doğrusunu söylemiş, kuralcı ve disiplinli bir kadın, hem ne istediğini de bilen, ama bencil ve kendi hisleri doğrultusunda dominant. 
Karşısındakini etkisine alıp kendi fikirlerini empoze etmeyi bilen.
 
Güzin - Ya annemi sen mi doğurdun, bu ne bilgiç söylemler vallahi doğru Ergün dediğindeyse, 
bu denli ciddi mevzunun arasında sesli bir kahkaha dikkatleri bir nebze olsun dağıtmış, soğuttuğumuz kahvelerimizi içmeye başlamıştık. Ben hala askere gitme taraftarlığımı yenilemiş olmama rağmen, Güzin beni senden yoksun bırakma der gibi. - Reva mı bu şimdi, beni aylarca yalnız bırakacaksın? Ben - Aaa hiç olur mu, elbette ziyaretime gelirsin tek zorluğum acemi birliğim, sonrası malum sık sık gelirsin, ya bunları düşünme bende seni ziyarete gelirin izinlerimi sen ve ablamla buluşarak kullanırım, hadi gözlerin gülsün, kaldır ve bak yüzüme deyip onu gülümsetmeyi bilmiştim.
 
Kız bana; Aklımdan geçenleri okumuş gibi - Ne çok yalnızım ne çok bunalımda ama belli etmiyorum u oynuyorum değil mi Güzin? Gözlerin böyle diyor Ergün, dediğinde. Ben-  Hayat denen felsefik kuralı kim çözmeye çalışsa hezimete mi uğruyor acaba? Çevremi analiz ediyorum, hep bir hesap kitap yaşam denilen hengame, bir yerlerde milimetrik hata arkasından örümcek ağıyla derdini başa örüyor 
istenmeyen bere misali,
 
Bazen kendimi ömrünün son demlerini yaşayan, dik yamacını çıkamayan yaşlı bir adam, bazense içinde ki boranlarla ortalığı kasıp savuran bir boğa olarak görüyorum dediğimde, Şaşkınlıkla yüzüme bakan Güzin -  Sen iyi misin? Hayata bu kadar matematiksel bakmanın ne alemi var birader! Ya seni bir an bile yalnız bırakmaya gelmiyor deyip, ' Anneni bir görsem  inan şikayet edeceğim demedi mi! Beynimin içerisinde şimşekler çakmıştı!
 
Ve ben - Aklım, hala annemde kaldı, Annemin bu denli babamın etkisinde kalacağını hiç ama hiç tahmin edemezdim, annemin sınırsız olan sevgisini babamında kullanacağını! Dilek ablama telefon edip seninle tanışmasını sağlamalıyım Güzin, onu çok seveceğinden eminim dediğimde, birden - Hadi kalk ablamın çalıştığı bankaya gidelim, Güzin şaşkın sevinçle - Elbette, hemen bir taksi çevirelim. Ben - Yok, öğle tatiline denk gelsin, belki izin alıp biraz fazla takılırız demiştim. 
 
Kafeteryadan hesabı ödeyerek ayrıldığımızda, vakit o vakit deyip öğlen üzerini derin muhabbetimiz le nihayete erdirmiştik. Güzin kapıdan bir taksiyi çevirmiş, adresi vererek yola koyulmuştuk. Bankanın önüne geldiğimizde kızın heyecanlanıp - Dilek, yani ablanı tanımıyorum, ama birazdan tanışacağım, içimde tarifi olmayan bir his var, ama ismini koyamadığım. 
 
Tahmin ettiğim gibi, yemeğe çıkmadan ablamı yakalamıştık, bizi gördüğünde tatlı bir şaşkınlık geçiren dilek tebessümüyle - Ergün, canım ne güzel bir sürpriz bu, hoş geldin deyip sarılmıştı. Ona - Abla sana Güzin'i tanıştırayım, bana çok yardımı olan üniversiteyi dışarıdan bitirmeme vesile olan kadim dostum can arkadaşım dediğimde 
 
Güzin - Beni utandırma, ben ne isem, sende benim için öyle değil misin Ergün? Ablam, müdire hanıma - Misafirlerinin olduğunu, dışarıda yemek yeyip bizleri ağırlamak istediğini söylediğinde - Yarım gün izini seve seve veriyorum, çalışkanlığınla bankanın yüzünü ağartan tatlı kızım diyerek, ablamı övgü yağmuruna tutmuş, Dilek ağzı kulaklarında- Oh, nihayet sevdiğim iş ve doğru performans, hadi bakalım, güzel bir restorana gidelim, gün bizim diyerek sevgisini sunuyordu.
 
Güzin - İsterseniz hiçbilmediğimiz salaş ama rahat bir olsun, şöyle gözlerden ırak. Güzin'in neden bu denli gizlenme gereği duyduğunu Dilek anlayamamıştı ilk baştan, sonra sonra kızlar birbirlerini çözüp daha iyi anlayacaklardı. Neşe içerisinde yenen yemek faslından sonra, garsona başka bir masaya mı geçelim, veya masayı hemen kaldırır mısınız dediğimde - Sizi şark köşemize alalım isterseniz, kahvelerinizi orada ikram edelim dediğinde sevinmiştik.
 
Otantik bir köşe ve sevdiğim ablam ve kadim dost, sevgili Güzin. Muhabbetimiz neşeden hüzne doğru yol alıyordu, ablam hissettirmese bile, bir şeyler vardı da ne!? Ablama - Güzin'in yanında her şeyi açıklıkla anlata bilirsin, sizlerin yerine koyduğum değerdir o! Güzin olmasaydı, belki de şimdi sonum mezarlık, ablam cümlemi tamamlatmaya müsaade etmeyerek ağzımı eliyle kapatmış, sus Ergün 
o ne biçim laf diyerek ellerimi elinin içine alarak! Dudağını büzerek; Bu seninle kaçıncı buluşmamız? Sadece ikinci! Babamı sadece sen değil, bende affetmiyorum!
 
Daha ağzımı açmama fırsat vermeden! Ablam - Babamla annemin arası iyi değildi, bunu az çok sende biliyordun, eve bir kaç kez sessiz telefonlar gelmiş, annem ve ben çok heyecanlanmıştık ve senin ettiğini sanıyorken! Ben - Eee kimmiş peki. Dilek - Kim olacak babamın sevgilisi!
 
Yüzüm birden düşmüştü, ablam ise hep teselli peşinde ve - Bak ne diyeceğim Ergün, bir daire kiralayalım, annemin benim maaşım zaten var, sende askere gideceğini zaten söylemiştin, babamın bu içmeden sarhoş haliyle, kendisini yalnız bırakalım. Hatasını anlasa da, dönüp gelse de tarafımızdan kabul görmeyeceği bir gerçek, ne dersin paşam?
 
Güzin - Babanızın sevgilisi mi neyse, kimmiş? Yoksa aynı iş yerinden mi dediğinde, ablam gözleriyle evet işareti yapmıştı. Babam ki; her daim ahlaktan dem vuran adam, vay be, düştüğü şu hale diyordum kendi kendime. Annemi sormuştum, kokusuna hasret kaldığım anamı. Ablam - Canım bu saatten sonra babam eve gelse ne olur, gelmese ne olur, ev senin ana senin kardeş senin.
 
Yarına cumartesi, hadi Güzin'i de al ve gel, annem sevinçten uçar, tamam mı geliyor musunuz? Dediğinde Güzin - Evet, deyip elini elimin üzerine koyarak dostane bir şekilde sıkmış ve  - Evet geliyorum u elleriyle ellerime, yüreğime, dostluğuyla  hissettirmişti.
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..