Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '15

 
Kategori
Öykü
 

Bir Playboyun Günlüğünden 39. bölüm

Bir Playboyun Günlüğünden 39. bölüm
 

Alıntı


Güzin - Farkında değilsin Ergün, ne zaman kalabalık ortamlara seninle gitsek, insanların gözleri, bir şekilde üzerinde, sende ismini koyamadığım bir başkalık var, onlar sana hayranlıkla bakıyor, başkalığın her hangi bir ortama girdiğinde; Orayı da kesinlikle dolduruyor. Seni sana defalarca anlattım! Sembolik, ( Baby face ) erkek modelisin, kibar uzun parmakların, tırnak biçimin bile. Bak, ellerini dahi fotoğraf, moda sektöründe, fevkalade kullanabilirsin ama!

Şimdi ağzımdan çıkanlar hoşuna gitmeyebilir, seni, o kadar mağrur ve kendinden emin görürken, gözlerinin derinlerine baktığımda benzersiz korkularının diplerinde öyle bir kayboluyorum, inan bu saniyelik değişimin beni korkutuyor. Seni en iyi anlayan ve analiz eden aslında benim, annenin ve ablanın gözlerine bakarken dahi tedirgin-sin! Sana yüzlerce kez söylesem de, bir kez kendini beyninde sıfırlamış-sın. Sana hayret ediyorum, bu kadar zekisin, bunun farkına varıyor musun acaba?

Lütfen, kendini say, sev, motive et. İki ruhlu gibisin, fakat bu, dünyada senden iki tane Ergün var anlamına gelmez, biri oldukça saygılı, bir diğeri, tırsak, korkak, tedirgin. Hani dünyanın pamuğunu hallaç gibi attırmak istiyordun? Ağız dolusu küfür edenleri, geçen gece sinema çıkışında köprü altında yatanlardan, bali çeken genç çocuklardan, gençliğim sokak çeşmesi gibi akıp gitti diyen Beyoğlu'nun arka sokaklarından geçerken duymadık mı? Kendine gel, bana biraz değer veriyorsan, lütfen Ergün!

Sana gösterdiğim çabayı küçük bir çocuğa gösterseydim adam olurdu, yani mecazen! dediğinde - Biraz mübalağa etmiyor musun, bakan var tabi, yanımda güzel ve elit bir hanım var daha ne olsun. Elbette kendimi önemsiyorum ne yani '' Deveye hendek mi atlatıyorum '' derken, ben - Ne demezsin, önemseyen böyle yapmaz. Kesik, kesik cümleler vererek, geçiştiriyorsun ya! Velev ki, bir çalışma hayatına başladın; Amirine, patronuna, müdürüne, sekreter veya çalışanlara böyle kesik cevaplar verdiğinde, iş alanında yetersiz olduğun izlenimine kapılacak ve belkide senin yeterince verimli olmadığını düşünüp değer vermeyecekler. Detay çok önemli, sen açıldıkça çağlayan gibisin ama, sadece bana olmamalı, dünya sadece senle benim etrafımızda dönmüyor.

Yine Emreden istemeden de olsa söz etmek zorundayım Ergüncüm. O seni baskı yoluyla, kendi cenderesinde sıkıp posanı çıkarmak istemedi mi? Sana A-dan Z-ye hatta ve hatta, istemediklerini dahi almadı mı? Neden! Seni paralı, pullu, yağ tulumu hatunlara meze yapmak için. Bak bu konuda bir daha konuş desen bile konuşmayacağım. Almanya senin için bir nevi kafa dinleme, ama kendini de aşıp, imtihan edeceğin yabancı bir ülke. Orada kızlarla tanıştığında, daha rahat hissedeceğini biliyorum. Sen alnı lekeli biri değilsin, şuan kim bilir kaç kişi ya trafik kazalarında veya, eşleri, kardeşleri ya da babaları tarafından hunharca katledilen kim bilir kaç kız, kadın var. Sana yaklaşımlarımı psikiyatris gözüyle hissetmekten vazgeç lütfen, ben senin en yakın dostun ve arkadaşınım, seni ne annen ne de annen anlayabilir bu konuda. Onların seni benden daha fazla anlamaları için, onlara ruhunun en derinlerini açman gerek ki, bu cesaret maalesef şuan sende yok canım, hazır mısın desem vereceğin cevabı ben biliyorum çünkü yok! Peki, ellerini tutarak soruyorum, var mı? Başımı sallayarak, ben - Hayır, hemde hiç! Demiştim, gözlerimi kızdan kaçırarak.

Birden, balkon kapısından gelen sesle - Ergüncüm ne zaman gidiyoruz, balkon sefası da ne uzun sürdü diyen Güzin'in tatlı sesi beni kendime getirmiş ve ona - Senin benimle olan diyaloglarını düşünüp, haklılık yönünün ne kadar çok olduğunu seninle beraber tekrar psikoloğa gitmek isteğimin hasıl olduğunu, ha birde en son ellerimin ellerinde olduğunu söylemek isterim deyip muzipçe gülümsediğim de - Deli çocuk, bak sen nasılda nükte yaparmış diyerek gülmüş ve devam ederek - Canım yeter ki sen üste, başımla beraber demiş ve ellerimden tutmuştu, bu el ele tutuşmalar, bizim adını dostluk koyduğumuz tutku muydu, yoksa benim, hala o ilk gördüğümde ki güzel  kıza aşkımın sindirilmiş halleri miydi? Güzin'i analiz etmeye bu aralar epey ara vermiştim. Güzin bana iki de birde; Kadın ve kızların gözü üzerinde demekle beni onure mi ediyordu yoksa ufaktan ufağa, kıskançlık belirtileri miydi?

Aşkın içinde, arzu, istek tutku, kıskançlık unsurları vardır, ikimizde de bu yok, gibi olsa da bende ilk zamanlar Güzin'in yokluğu, iştahımı epeyce kesmiş, onu düşünmekten uyku düzenimin tadını da kaçırmıştım, ama kızın geçirmiş olduğu travma, yani eski nişanlısıyla alakalı depresyonu, beni mümkün mertebe geriye doğru çekmiş, onu kaybetmemek adına ve de onun istediği doğrultuda, beraberliğimizi sadece dostluk adına ilerleteceğiz diyerek kendimizi böylece şartlandırmıştık. Günler tüm monotonluğu ile geçse de elbette alışacaktım, tabiri caizse alışmak zorundaydım. Onu kalbime gömmekten başka şimdilik elimden ne gelirdi ki. Ani tavır ve hareketlerimden Güzin'i sıkmak istemezdim, onu kaybetmektense yanımda dost kalmasını yeğlerdim. İnsanın candan bir dosta bu denli mi ihtiyacı olur? Ablama anlatamadığım her ne durum var ise Güzin biliyor ve beni destekliyor heleki - Sonsuza kadar demiyor muydu?

 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..