Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '17

 
Kategori
Güncel
 

Bir Ülkeye Kaç Kişi Gerekir?

Bir Ülkeye Kaç Kişi Gerekir?
 

Bir ülkeye elbette çok kişi gerekir. Soru çok saçma gözükse de aslında bir ülke öyle sanıldığı gibi çok kişiyle kurulmaz. Son derece karizmatik ve iyi yetişmiş birbirlerine bağlı yüz milyon nüfus üzerinde on bin kişilik bir nüfus oldukça etkili olabilir. Belki de o kadar insana da gerek yoktur…

Saçma bir giriş oldu gibi görünse de aslında ülkeler bu kadar sayıda kişiyle kontrol ediliyor ve yönetiliyor. Amerika için de durum aşağı yukarı aynıdır, İngiltere için de aynıdır. Diğerleri mi? Elbette diğerleri son derece iyi yetişmiş ve birbirlerine ve ülkelerine bağlı, ülkelerinin; gelişiminin kültürlerinin, hayatlarının ve tüm varlıklarının garantisi olduğunu bilen, son derece düzgün planlanmış ve halkıyla arasında ciddi gönül bağı içerisinde olan bu kadar sayıda kişi orta büyüklükte bir ülkeyi yönetmek ve refaha eriştirmek için yeterlidir. Osmanlı’nın aşağı yukarı bu kadar kişi olduğu bunların arasından çocuk, kadın ve yaşlılar ayrıldığında başlangıçta belki de karar alma sürecine doğrudan etki eden yüz kişi ile imparatorluk kurduklarını aklımızdan çıkarmamak gerekir…

Bir şeyi yapmak için kurulan mantık doğruysa tersi de tersi işlem için doğrudur.  Diğer şeyler aslında bir bakıma ayrıntıdan ibarettir. Bazı ülkelerde sayının bu kadar çok bile olduğuna inanmamakla birlikte gerçek karar alıcılara ilave olarak halkın diğer bireylerini doğru bir şekilde hedeflere kanalize ettikten ve üretilen artı değerleri adaletli paylaşıldığına dair güçlü bir inanç oluşturulduğu takdirde o ülke muhtemelen çok kısa bir zaman zarfında gerçekten de uluslar arası arenada olması gereken yerde ve güçlü bir pozisyonda olacağına dostlarına güven, düşmanlarına korku vereceğinden şüphe yoktur. Tabi ki bir fikrin kanaatimce olumlusu olabileceği gibi olumsuzunun da olmaması için hiçbir neden olamaz. Bu konuda yakın zaman veya uzak geçmiş, azların çoklara hükmettiğine dair hemen her ülke için doğruluğuna dair sayısız örneklerle doludur.

Doğru yerlere doğru adamların yerleştirilmesiyle işe başlayan, insan kaynaklarını doğru değerlendirme konusunda aralarında hemfikir olan insanlar kısa zamanda birçok sorunu aşacaklardır. Finlandiya örneği de belki bu örneklerden biridir. Eğitim, bilim ve birçok alanda harikalar yaratan bir örnek ülke!

Öğretmenleri, sanayicileri, yazarları, köylüleri, işçileri, esnafı, din adamları, hâkimleri, savcıları, profesörleri ve çiftçileri arasında rekabetten ziyade dayanışmanın olduğu bir toplum neleri başaramaz ki? Adalet mekanizması ile, gerçekte örf, din ve hukuk sistemi arasında seçim yapmaksızın suçluları ibret-i âlem için cezalandırması bile sistemi kısa zamanda birçok şeyi düzene sokması için kafidir. Gerisi; iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin cezalandırılması, insan kaynaklarının, doğal kaynakların tasnif edilmesi, kişilerin ilgi ve yeteneklerine göre mutlu olacakları işlere özendirilmesi, (mutlu çalışan insan üretken olur) ülkenin ihtiyaçlarına uygun olarak insanlarının yetiştirilmesi, yükselme kriterlerinin şeffaf ve adil olmasıyla insanlar sisteme daha çok bağlanırlar. Sistem daha az küskün üretirken, kötü niyetli fesat ve asalak kişiler, toplumdan dışlandıkları zaman onlar da mecburen pabucun pahalı olduğunu görerek hizaya geleceklerdir. Gerisi üretilen değerlerin adaletli paylaşımına ve çok çalışmaya kalmış.

Her zaman hayaller gerçek olmuyor ama hayal kurmaya engel olan olmadığı sürece hayal kurulabilir. Hayaldi, gerçek olması dileğiyle…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..