Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '14

 
Kategori
Öykü
 

Bir uzun Hikâye O'nun Hikâyesi (Altıncı bölüm- devam edecek)

Bir uzun Hikâye O'nun Hikâyesi (Altıncı bölüm- devam edecek)
 

O çocuk


Adamın canının sıkkın, çaresiz hâlini görünce “Bizim oğlan şindi pancar zamanı. Aşşa benzinlikden pancar kamyonu geçer. Biliyon, bizim o tarafdaki gantardan pancar çekiyola. Onlarıla gidersin.” dedi.

Adam “Tabii ya… Oğlanı okula kayıd edicen deyi telaşdan bende akıl mı galdı? Doğru söyleyon, o benim aklıma heç gelmedi. Bizim o tarafdan da kamyoncu var. İşallah birine denk gelirin.” deyip telaşla onlarla vedalaştı. Vedalaşırken ettikleri iyiliğe tekrar teşekkür etmeyi de unutmamıştı.

Oradan ayrılıp benzinliğe yürümüştü ki aklına karısının ve kızların tembihi geldi. Küçük oğlanın balon isteyişini hatırladı. İçinden bir hesap etti. Bugün kafadan en az on, on beş lira kârlıydı. “Kısmırlık etmiden evdekilen dedini almak lazım.” diye düşündü. Hemen oradaki parçacıdan karısının tembihlediği ‘entariliği’ istedi. Kızların istediği ip yumaklarını da hemen parçacının yanındaki çerçide buldu. Çerçiye “Balon var mı?” diye sordu. Çerçici “Olma mı? Var tabii.” dedi. Adam içinden ‘Valla seyyar mağaza bu çerçiciler.’ diye geçirdi. Çerçicinin uzattığı balonu alıp aldıklarının parasını verdi.

Karısının ve kızların istediği, balon hepsi dört lira tutmuştu. İçinden “Hâlâ kârdayın.” dedi. Biraz ilerdeki satıcı helva satıyordu. Fiyatını sordu. Satıcı “Bir lira” dedi. ‘Dadlı dadlı yeriz diye bi kilo da bazar helvası’ aldı.

Elinde aldıkları yürüyordu. Fırın ekmeği almayı düşündü. Çünkü bazar helvasını onun arasına koyup yemek çok güzel oluyordu. Ama içinden ‘o gadar hovardalın alemi yok.’ deyip benzinliğe doğru hızlandı.

Benzinliğe vardığında orada hiç kamyonun olmadığını gördü. Orada çalışan pompacı mı yoksa sahibi mi her kimse, bir tenekeye bir şey pompalıyordu. Adam varıp onun yanında durdu. “Selamualeyküm, golay gelsin arkıdeş.” dedi. Pompacı pompalamaya devam ederken “Aleyküm selam, golayısa başına gelsin.” deyip gülümsedi. Adam içinden ‘Eyi, bu, adam evladına bezeyo, derdime çare olucek.’ diye geçirirken gülümsedi. “Arkıdeş ben nafın gelişi öyle dedim. Yoğusam bu iş baya zordur. Öyle görünüyor” diye pompacının gönlünü kazanmaya çalıştı.

Bu sırada teneke dolmuştu. Gazyağı kokusu geliyordu. Adam içinden ‘Tenikeyle gazyağı alan epey zengin olmalı’ diye geçirirken bir traktör geldi. Traktörcü motoru istop etmeden çalışır vaziyette bırakıp yanlarına geldi. “Tenike doldu mu?” diye sordu. Pompacı  “Doldu dayısı, sene bekliyo, bene motora içir deyi.” dedi.

Adam şaşkınlıkla motora bakıyordu. Çünkü o yıllarda motor, koca kasaba ve o kadar köyünde parmakla gösterilen üç beş kişide vardı. Yeni çıkanlar mazotluydu ama hâlâ eskiden kalma bir iki gazyağınla çalışan traktör vardı. Bu da eski olduğuna göre onlardan biriydi.

Adam gazyağının parasını ödedi, adamın şaşkın bakışları arasında motorun deposuna gazyağını döktü.

Adam bu motorları askerde falan görmüştü. Şimdi burada görünce de çok şaşırmıştı.

Bu sırada motorcu tenekeyi boşaltıp pompacıya verdi, parasını da ödedi. Motora bakarak “Garnı doydu dayısı, yarın aşama gadar idare eder herhâl. Edmezse gine geliriz. Sen tenikeyi gaybetme.” dedi, traktöre binip geldiği yönde gitti.

Pompacı adamın şaşkın bakışlarını görünce “Bu motor ilk gelenleden. Üstündeki sahibi. Adamda bok gibi tarla var. Öyle kendim evirip çevircen deyi uğraşır durur. Bi yaralı barmağa da işimez ha…” deyip içeri dükkân gibi yere yöneldi.

Adam da arkasından gitmişti. Pompacı “Hayırdır arkıdeş, benlik bi işin mi va?” deyince adam “Var arkıdeş. Yolda galdım, köyü gidcen de burda vesayit durur da binerin deyi geldim.” dedi.

Kasabaya niye, nasıl geldiğini, oğlanı, yaptığı alışverişleri, asker arkadaşını, Hasan Emmi’yi, Emine Yenge’yi, okulu, okuldaki sümük gibi bıyıklı müdürü, çocuğun okuyacağını, çocuk okutmak için yola çıktığını ama “iflahının” gevrediğini biraz da övünerek anlattı. Şimdi de köye gitmesi gerektiğini söyledi.

Pompacı önündeki defter gibi şeye bir şeyler yazarken adamı dinliyordu. Adamın anlattığı asker arkadaşını, Hasan Emmiyi, müdürü, hatta Emine Yenge’yi bile tanıyordu. Yalnız pazarcıları tanıyamamıştı.

Adamın lafları içinde “sümük gibi bıyıklı müdür” lafına çok güldü. “Dorusun arkıdeş, kasıbada şindi o bıyıkla moda oldu. Valla aynı sümük gibi, iyi benzetdin.” dedi. Sonra adamın köyünden tarafa pancar taşıyan birkaç kamyon gittiğini, hatta birinin o taraftan olduğunu söyledi. “O daha geçmedi. İşallah buruya uğra da seni götürür. Hem sabah erkenden onunla gelirsin. Senden iyi olmasın o kamyoncu da eyi arkıdeşdir. Hâlden anlar” dedi.

Bu sırada sobanın üstünde çay demliği vardı. Onu elledi. “Soğumamış, çay içer min?” diye sordu. Adam pompacının yakın davranışından, söylediklerinden şaşkın “Sağ ol arkıdeş, zahmed vermiyen.” dedi.

Pompacı gülerek “Ne zahmedi arkıdeş, bardağa çayı dökücen. Asıl zahmed ondan keri başlıyor. Çayı garışdırcen, içmek için azına götürcen. Asıl zahmet o zaman…” diye gülerek bardaklara çay koydu. Birini adama verdi, birini de kendi aldı. Adama “Zahmed olcese garışdırveren.” dedi. Adam pompacının bu şakacılığına çok şaşırdı, çayını karıştırdı.

Pompacı da ne yapsın? Akşama kadar burada tek başına sıkılıyor, biri geldi miydi şimdi olduğu gibi yalnızlığının acısını bu şakalarla çıkarıyordu. “Oradan buradan” sohbet etmeye başladılar. Daha çok pompacı konuşuyor, adam şaşkın, sohbete katılmaya çalışıyordu.

Bu sırada pompanın yanında bir kamyon durdu. Pompacı ayağa kalkarken adama “Anan Gadir gecesi doğurmuş seni, senin adam geldi” deyip dışarı çıktı. Adam da pompacı “senin adam geldi.” deyince sevinip ayağa kalkmıştı. Pompacı ve gelen kamyonun şoförü içeri girdi. Şoför selam verirken pompacı, “İşde senin yolcu bu arkıdeş.” deyip bir çırpıda adamdan öğrendiklerini kamyoncuya anlattı.

Adam için “Köyden gelip çocuk okudmak herkezin harcı değil. Bak, arkıdeş oğlu için bu zahmede gatlanıyo” deyince adamın biraz koltukları kabardı. İçinden oğlanı okula kaydettirdiği için kendini kutladı. Çocuk okuyacağım dedikçe olmazlanışını unutmuş gibiydi.

Kamyon şoförü “Bravo arkıdeş. Eferin valla. Bizim bubulamız da önümüze düşseydi biz de bi memur olur, bu yollada sürünmezdik” diyerek okuyamadığı veya okutulmadığı için olan iç yangınını anlatıyordu.

Adama “Az sonra gidicen. Barabar gideriz. Ben sabah beşde gantardan yürüyon. Sen yolda hazır ol. Barabar gelelim. Senin çok yükün olur, her kamyon durup almaz. Senin oğlanın okumasında azcık da bizim duzunuz olmuş olur. İlerde bizi de hatırlayıp hayırla anar işallah.” dedi.

Adam duyduklarından çok sevinçliydi. Sabahtan beri yaşadıkları onu şaşkına çevirmişti. Adeta bir mucize yaşıyordu. İçinden çocuğu okutacağı için çok memnun oluyordu. Arada bir olmazlanışı aklına gelince çabucak aklından uzaklaştırıyordu. Kamyoncunun oğlu için “İlerde bizi de hatırlayıp hayırla anar işallah.” sözüne “Tabii dayısı. Anmaz mı heç? Bunları hep bir bir söylecen ona. Benim oğlan halal süd emmişdir. Kendine yapılan eyiliği ölünceye gadar unudmaz.” diyordu.

Çayları da bitmişti. Şoför ayağa kalktı, “Yolcu yolunda gerek” dedi. Pompacıya “Mazot beni sabah buruya gadar getirir. O zaman alayım” dedi. Pompacı “Olur, yolda molda galmecen deyosan mesele yok” deyince şoför durakladı. “Eyi deyon valla, sen bene bi şen içine biraz mazot goy, yolda takviye eden. Yanımda para az. Hem yarın yanıma para alen, depoya da yarın goyam.” deyince pompacı “Şindi ayıp edin. Senden para isdeyen oldu mu?” dedi. O sırada şoför kamyonu çalıştırmıştı.

Pompacıya gülümseyerek “Olsun arkıdeş, benim prensibim bu, param gadar gonuşurun.” dedi. Pompacı “Ne adamsın yavu!” dedi, içeriden getirdiği küçük bir bidonun içine mazot pompaladı. Bidonu arabaya binen şoföre uzattı. Şoför de pompacıya parasını uzattı.

Adam pompacıya “Sağ ol arkıdeş, bu iyiliğini unumecen.” dedi. Pompacı “Olsun arkıdeş, senin oğlan okuyup büyük adam olsun da benden yana hepsi halal olsun.” dedi.

Adam kamyonun şoför mahalline çıkıp oturdu. Şoför de binmişti. Kamyon yürüdü. Biraz uzaklaşınca şoför “Pompacı eyi arkıdeşdir de azıcık dedigoducudur. Para lazım değil dedine bakma, azcık borcum olsa sağır sultana duyuru valla” dedi.

Ondan sonra oradan, buradan sohbetle yola devam ettiler. Dokuz dolaşıma gelince her ikisi de sustu. Şoför bütün dikkatini yola vermişti. Kamyon virajları inil inil alırken adam da araba kullanmasını bilmediği hâlde sanki şoförle birlikte direksiyon çeviriyor ve bir ayağı frendeymiş gibi geriliyordu. Onun da gözü yoldaydı.

Aslında şoför bu yollara gide gele alışkındı. Ama sabahtan yağan yağmur, buralarda herhâlde sonra da devam etmişti. Arabanın farından yolda yer yer su birikintileri olduğu görülüyordu. Şoför bu yüzden çok dikkatliydi.

Virajları geçip düze çıkınca şöyle bir geri yaslanır gibi oldular. Araba da hızlanmıştı.

Adam rahatlamış bir hâlde “Valla arkıdeş, sizin işiniz de zor be. Yüküle buradan inerken epey zor oluyodur.” dedi. Şöför şöyle bir kafasını salladı “Zor, emme nedcen, iş bulunmuş. Burası bi şe mi? Öyle yolla va, mavinsiz gitmem.” dedi. Adamın merakla baktığını görünce “Çünkü yolda icabında arıba gaçıncek, inip takoz atıcek. Çünkü arıba, hele kaydı mı ondan keri işimiz Allaha galır. Sabah burdu da inerken mavinsiz olmaz. Benim de mavin var” dedi.

Adamın suratına merakla bakmaya devam ettiğini görünce “Mavini önden öteki arkıdeşin arıbayla gönderdim, gantarda sıra dutcek. Ben hayrına senin oğlanın okuceni duyunca öyle demedim. Her iş zordur, emme bu kamyon şöförlü çok zor arkıdeş. Şehirlede şindi otobosla var da bizim kasıbada yok. Onlarda şöför oldun mu, aynı memuranlık gibi. Çok rahad. Çoluk çocuğa garışmısam çeker gider, borç harç bi otobos alır, onları süredim emme şindik zor.” dedi.

Adam içinden ‘Adamın dağ gibi kamyonu va, gözü hâlâ okumuda. Ben oğlanı okuden deyi eyi düşünmüşüm’ diyordu.

Artık çocuğu okutacağım diye yüksünmeyecekti.

Şoför adamın cahilliğini görünce kamyon ve otobüs hakkında ne biliyorsa keyifle, tatlı tatlı anlatmaya başladı. Adam da bilmediği bir dünya hakkında anlatılanları keyifle dinliyordu.


 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..