Kocasını hamile bırakan ''At Kadın''

Dikkat Şaşırtıcı Bir Yazı!

Öyle bir kadın ki başka cinsten olan hiç bir kadına benzemiyor ve kocasını hamile bırakabiliyor..

Onlar, tanrının onlara verdiği bu lütufla alışılmamış bir şekilde üremeyi tercih ediyorlar.. Bir şey daha, alışagelmiş biz kadınlar gibi değil de bu erkeğin gebelik süresi yaklaşık iki-üç hafta sürüyor.. Şimdi sizler diyorsunuz ki ''kadın eşini hamile bırakırsa olacağı budur işte. Ancak bir ay kadar hamile bırakabiliyor.'' Pek öyle, sizin bizim bildiğimiz gibi değil efendim..

Bu erkeğin dişisi tarafından bırakılan yumurtaları (spermleri) vs. taşıyacağı ve bizim rahim dediğimiz bir kuluçka kesesi varmış.. Bu çift çiftleşirken kuyruklarını (pardon ayaklarını) birbirine dolarlarmış.. Dişi hanım, uzun bir tüp gibi olan ''ovipositoru'' (penisini diyelim burada) erkeğinin kuluçka kesesine getirir ve yumurtalar tüpten yukarıya, erkeğin (rahimine diyelim) kesesine doğru ilerliyormuş ve erkek olan, işte o zaman ona devredilen bu yumurtaları döllüyormuş..

Yukarıda bahsi geçen ''Embriyolar'' on gün ila, altı hafta arasında gelişiyorlarmış.. Aslında bu süre bu türe ve yaşadıkları dünyanın ''su'' koşullarına bağlı olarak değişmekteymiş..

Bu arada ''erkek'' doğum gerçekleştirirken, tüm bebekleri çıkana kadar iyice boşaltırmış kesesini..
Hatırlatma!
Bu erkek ikizler halinde, yani sürüler halinde doğuruyormuş... Meğer bu erkeğin kesesi yumurtalar (spermler diyelim) için, tuzluluğu ayarlıyormuş ve bu yumurtalar olgunlaşmaya başladıkça dışarıdaki oranla eşitlemek için, yavaşça tuzu arttırıyormuş.. (bu tuz hikayesine kafanız karışmasın az sonra anlıyacaksınız efendim)

Bir de!

Yumurtadan çıkan bu yavrular var ya ebeveynlerinden bağımsız olarak yaşarlarmış.. Demek özgürlüğüne düşkün çocuklarmış.

Bazı yavrular ise, gelişme zamanlarını okyanusa açılarak ve orada yaşayan ''planktonlarıyla'' (bu ne demek bende bilmiyorum ama sözlüğe bakıp öğrenelim!) yani onlarla zaman geçiriyorlarmış. (uzak akrabaları olsa gerek)

Bazen de bu at gibi olan erkek, (adam veya baba) yeni çıkmış yavruları yiyormuş.. :( Hah şimdi oldu işte. Bebeler boşuna alıp başını kaçmıyormuş okyanusun kumuna.. ''Her şeyin bir sebebi hikmeti vardır'' diye, boşuna demiyormuş şu insan oğlu.

Özellikle!
Bu çiftin tek taktir ettiğim yönü, genellikle tek eşli olmalarıymış.. Malum şu anlatamayacağım türden olanları da meğer, sürüsüne bereket şekilde yaşamaya bayılıyorlarmış.. Aman bizlerden uzak olsun.

İnsanlara iyi bir örnek!

Bu çiftlerin aralarında tek eşli olmayı tercih edenlerin erkek ve dişileri birbirlerine akşam sabah demez, aralarındaki o bağı kuvvetlendirmek için, karşılıklı olarak devamlı birbirlerine kur yaparlarmış.

Geri kalan zamanlarında da ikiside ayrı ayrı malum karınlarını doyurmak ve hayatta kalabilmek için çalışıyorlarmış..

Bu at gibi erkeğin öyle hızlı hareket eden bir gözleri varmış ki bu sayede geçimini sağlıyor ve hareket etmeden, oturduğu yerden kazanacağı parayı uzaktan kestirebiliyormuş.. Gözleri fıldır fıldır döne dursun, parayı (avını) hamuduyla yutmak için, kullandığı (Pinokyo gibi, hatta benim gibi) upuzun bir burnu (ağzı) varmış..

Siz hala merak etmediniz mi Allah aşkına, ''Kocasını hamile bırakan bu kadını?''

Biliyorum!

Şimdi okur okumaz ve bana doğru usulca belki de yüksek sesle, ''pes yani'' diyerek ve de burada nokta... nokta ..... söylenerek '' DENİZ ATI'nı'' anlatış biçimimi eleştireceksiniz değil mi? Gerçekten de çok haklısınız!

Ben size bilinmeyen yönleriyle ve de aklınızda kalacak şekilde ''Çingen Sabiş'çe'' anlatmaya çalıştım.. :(

''Deniz melekleri öpsün sizi emi''

Barıştık mı? :)


Peki ''Zarif Deniz Atı'nın hikayesini biliyor muydunuz?

E buyurunuz o zaman:''Efsane FB 1907 Baterist Metin'den''
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=108897

Deniz Atı'yla ilgili, her türlü detaylı bilgi almak isteyenler için, malum adres:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Denizat%C4%B1

Gönüllü Çingeneniz.

ERKEĞİMİ KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=92981