Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '08

 
Kategori
Psikoloji
 

En çok neden korkmalıyız

En çok neden korkmalıyız
 

03:30

- Alo. Kimsin ve neden uykumu bölmek zorundayım?
- Uyuyamadım. Kafamın içersinde cevapları olmayan yüzlerce soru var. Konuşabilir miyiz?
- Nerdesin?
- Kapıda.

Kelimelerin sihirbazı olmak, cevaplara sahip olmadan uzun ve etkileyeci konuşmalar yapmanızı sağlayabilir. Bir insanın gözlerinden bakarak ruhuna dokunabiliyorsanız ihtiyacı olan şeyin cevaplar değil, onu anladığınızı hissettiren ses tonunuz olduğunu biliyorsunuzdur. Aslında kan pompalayan bir organa gerektiğinden fazla anlam yüklendiğini düşünenler, hiç bir zaman cevapların ne anlattığını merak etmezler. İstedikleri tek şey, reddettikleri afyon şarhoşluğunu anlamaya çalışmaktır. Korkuyorlardır ve yaptıkları her katliamda nedenlerini önce kendilerine inandırmaya çabalıyorlardır.

- Uyandırdığım için özür dilerim
- Aslına bakarsan daha uyanmadım
- Bense günlerdir uyumuyorum
- Sırıl sıklam olmuşsun
- Yağmur. Sokaklarda yürüdüm biraz
- Çay demliyeyim. Benim uykum açılır seninde için ısınır biraz
- Biz Aslı ile geçen hafta çocuk aldırdık
- Kafanın karışık olması çay içmene engel değil sanırım
- Evet kafam karışık. Sorular. Cevaplar...
- Neden önce şu üstündekileri değiştirmiyorsun? Zatürre olursan cevapları daha kolay bulamassın. Bende bu arada çayla ilgileneyim.

Yaşadığımız tecrübeler her sorunun cevabına sahip olmamızı sağlar mı ?
Tüm cevaplara sahip olmak bilgelik yada özgürlük müdür ?
Cevaplar hayatımızın sırlarını açıklar mı ?
Sırların karşısında ayna olup gerçeği yansıtmak sorumluluk getirir mi ?
Sorumlu olmak, esaret midir ?

Yaşadığımız tecrübeler cevaplara sahip olmamızı sağlıyorsa, cevaplarımız hayatın sırlarını açıklıyorsa, benlik aynamızda yansıyan gerçeklerimiz neden esaretimizdir? Günahlarımız tecrübelerimizse, tecrübelerimiz doğru cevapları bulmamızı sağlıyorsa, ellerimizde küf kokan pislikler, vucudumuzda terk ettiğimiz yaşamların parmak izleri varken, neden cevaplarımızı haykıramayız ? Yağmur damlaları altında ellerimizi ıslatarak küf kokusundan sıyrılmaya çabalamak, vucudumuzu yıkayarak parmak izlerini silmeye çalışmak, ana rahmine dönme telaşımız ve haykıramadan sessizliğimizde, sırlarımızı yastık altı gözyaşlarımıza ekliyerek af dilenmemizin nedeni korkularımız mı?

Korkularımız.
En çok neden korkmalıyız ?
Tanrıdan mı?
Cehennemden mi?
Yoksa bize cevaplar kazandıran hikayelerin kahramanlarından mı?

- Teşekkür ederim çay iyi geldi
- Çay iyidir insanın içini ısıtır ve hayata demli sohbetler katar
- Uyuyamıyorum canım yanıyor ve vicdan azabı çekiyorum...

Eğer fazla alkol aldıysanız ve mideniz bulanıyorsa bir ayyaşın evinde, lavabosuna kusmak en doğru seçim gözükür. Hala tam olarak kusmuk izleri silinmemiş lavaboyu ilk batıran siz değilsinizdir ve ayyaş ev sahibi sizi anlayacaktır. Sırlarımızı bu yüzden belki aynı cevaplara sahip olduğunu düşündüğümüz insanlara kusarız. Öyle ya, egolarımız en zayıf anımızda bile her daim hareketlidir. Karşımızda ki insanın bizimle aynı hikayelerin cevaplarına sahip olduğunu bilmek, ona eliştirme ve yargı hakkı vermez. Böyle durumlarda yansımaları severiz. Aslında her katliamda bir denge oluştururuz.

- Cehennem inanıyor musun?
- İnanmalı mıyım ?
- Cehennemden korkuyorum artık.
- Gerçekten korktuğun bu mu?
- Bilmiyorum ama çok korkuyorum artık
- Bir rahip her sabah kilisenin bahçesinde bir çocuk görür. Korku dolu gözlerle bakan, bir çocuk. Çocuk sonunda cesaretini toplayıp rahibe günah çıkarmaya gelir. Kürekle bir köpeği döverek öldürdüğünü, bunu kızkardeşini korumak için yaptığını söyler ve bu yüzden cehenneme gidip gitmeyeceğini sorar. Rahip Tanrının onu anlayacağını ve yaptığından her zaman pişmanlık duydugu sürece affediceğini söyler. Ama affedilmek çocuğun umrunda değildir, tek korkusu cehenneme giderse, köpeğin onu orada beklemesidir...

- Sanırım konuşmak istiyorum derken böyle bir hikaye beklemiyordum..
- Senin cehennemin, bilmediğin afyon şarhoşluğun ve toplum yargıları. Kıç cebindeki kiyamet senaryolarıyla neden burdasın. Affedilmek mi istiyorsun, önce korkularını yen. Artık çayımı içtiysen seni evimden atıp uykuma devam etmek istiyorum. Bu arada Aslı'nın evine kadar gitmek için taksi parası varmı üzerinde?
- Anladım. Şey, param var... Sağol.
- Bir benzin istasyonundan ayıcık felan al giderken.
- Tamam. Ben kalkım artık. Bu arada kiliseye gittiğini bilmiyordum
- Kiliseye gitmiyorum
- Hikaye, derin ve anlamlıydı. Ne demek istediğini çok iyi anladım.
- Lost ikinci sezondan bir dialogdu sanırım. Hikaye sıradandı derin ve anlamlı olan kendi cevapların...

Adam ve kadın olma serüvenimizde tecrübelerimiz cevaplarımızdır. Cevaplarımız korkularımız olduğu vakit kurduğumuz denge, unutmamızı sağlayan hafıza kayıplarımız olucaktır...

T&T

 
Toplam blog
: 151
: 911
Kayıt tarihi
: 16.02.08
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk öğretim, üniversite, askerlik ve evlilik hazırlıkları sıralamasında stan..