Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

Maviye sevdalı çınar-II

Maviye sevdalı çınar-II
 

Bilmesine rağmen heyecanla açtı Sevda, içinde kitap olan o kargo zarfını. Yani açmaya çalıştı. Plastik olduğu için kolay yırtılmıyordu zarf ama iyi ki kolay yırtılmıyordu. Yoksa Çınar'ın o güzelim el yazısıyla yazdığı adres de yırtılıp gidecekti. Çınar'ın zarfın üzerine adres yazdığı fikri aklına gelince hemen frenlemişti kendisini ve düzgün bir şekilde açtı zarfı; ne de olsa saklayacaktı. Ve evet, el yazısı vardı; çok hoş bir yazıydı… Telefona sarıldı hemen, "Aldım kitapları." diyordu heyecanla, bir de sanki onun sesini duyduğu için mi heyecanlanmıştı ne?..

Kitaplara baktı sonra, kendi istediğinin dışında bir tane de "Aşk Romanı" yollamıştı Çınar. Ve ilk sayfasında bir dörtlük yazılıydı. İlk satırını okuyunca yüreği ışıdı birden ve ikinci satırı ile sürdü bu ışıma hem de mavi mavi. Ama sonraki satırlar… Yüreğini acıttı.

"sende parlayan bir ışık var maviye kaymakta
benim tayfım kırmızıya dönük ancak yüreğim sana akmakta
sende doğmakta olan sönüyor bende perde perde
aşk yaşanmamış kalacak ömrün bittiği yerde"

Neden? Anlam veremedi. Yaşını bilmiyordu. Sormamıştı ama kendisine yakın olduğunu tahmin ediyordu; paylaştıkları kelimeler benzer olduğuna göre. Ama bu yazdıkları?.. Yoksa çok yaşlıydı da; “yıllarım az kaldı” mı demek istemişti? Anlayamadı, bir anlam da veremedi ama yüreğindeki o acıyı da silemedi. Sonra da heyecandan unuttu gitti.

En son telefonu kapamadan önce “Ben ararım.” demişti Çınar ve son zamanlarda yaptığı gibi, araba kullanırken arıyordu onu, işinin yoğunluğundan sonra sessiz ve rahat geliyordu arabadayken konuşmak ki iyi bir sürücü olduğu belliydi. İçine dörtlük yazdığı roman için "Hayatınla örtüşen yerleri var mı?" diye sorduğunda yanıtı "Hayır." oldu Çınar’ın. "Aşıkken okumuştum." dedi sadece. Sanki; "Sen de aşıkken oku istedim." der gibi. Yok, o zaman düşünememişti bunu Sevda, çok sonra aklına gelmişti. Gri hücreleri unutmamış, yüreği "bir uçurtmanın peşine takılıp gidercesine sevmeye" başladığında anımsatmışlardı bunu ona da, daha ilk başta O nasıl anlamıştı "aşık" olduğunu, hiç bilemedi... Gri hücreleri bir şeyi daha unutmamıştı ama yüreği korkusundan susturmuştu onu. Eninde sonunda olduğu gibi ya gri hücreleri haklı çıkarsa? Ya gerçekten Çınar çok yaşlıysa?

Ve net ortamındaki mektuplaşmalarından, bir bahane bulup telefonla konuşmalarından ayrı, kendiliğinden oluşuveren; "iyi geceler" ya da “günaydın" diyen telefon mesajları. Çınar'ın yatmadan önce telefonunu kapama alışkanlığını öğrendiğinden beri, her gece telefonunu kapadığından emin olduktan sonra, gecenin karanlığına inat "günaydın" mesajı yazıyordu Sevda Çınar’a ve böylece sabaha O'nun "günaydın” diyen mesajıyla başlıyordu. Ve genellikle, Sevda’nın "uyandım" anlamında verdiği yanıtı takiben telefon açıyordu Çınar ve konuşurken, henüz adını bile koyamadığı bir heyecan duyuyordu Sevda. Sanki... Sanki Çınar’ın sesi yüreğine dokunuyormuş gibi; sanki seviyormuş gibi…

Sahi ilk kim söylemişti “Seni seviyorum.” diye? Bunu hiçbir zaman anımsamadı Sevda, bir önemi de yoktu zaten. Bildiği, Çınar “Seni seviyorum” dediğinde Sevda da “Seni seviyorum” diyordu. Ya da Sevda “Seni seviyorum” dediğinde Çınar da “Seni seviyorum” diyordu. Hiçbir zaman “Ben de seni seviyorum.” dememişlerdi. Bunu da sonra çok fark etmişti Sevda; öyle içten, öyle doğal, öyle yürekten, öyle insanca, öyle sevdalıca “seni seviyorum” diyorlardı ki birbirlerine… Sanki yıllardır tanışıyorlardı. Sanki yıllar önce sevgiliydiler de birbirlerini istemeden kaybetmişlerdi. Şimdi yeniden buluşmanın tadını çıkarıyorlardı; kana kana. Ama bir süre sonra kanmamaya başladılar. Bir keresinde o uzun telefon konuşmasının sonrasında “Sen benim yüreğime dokundun, tenime dokunsan ne olur, olması gereken olur.” demişti Sevda, Çınar’ın o kendi üzerine titreyen, onu sakınıp koruyan tavrına. Sonra, neredeyse bir genç kız heyecanıyla, “Hadi ortada bir yerde buluşalım mı, el ele gezeriz bütün gün.” dedi Sevda, çünkü bir türlü buluşmak için vakit bulamıyorlardı. Bugüne kadar hiç yapamamışlardı ama ara sıra uzaktaki dostlarına da söylerdi aynı şeyi; “Hadi Afyon’da buluşalım, akşama herkes evine.” derdi. Öylesine aklına gelivermişti işte. “Olur.” dedi Çınar. Olur. İnanamadı Sevda!.. Ve Çınar “Bu yaşta bu çılgınlık?..” diye ilave edince, “Sahi kaç yaşındasın sen?” diye sordu Sevda ve kendisinden birkaç yaş büyük olduğunu öğrenince rahatladı. Onunla buluşma fikri öyle heyecanlandırmıştı ki Sevda’yı, sevgilisine ki ne zaman birbirlerine “sevgilim” demeye başlamışlardı farkında değillerdi, yazdığı dörtlükte içini acıtan son iki satırı neden yazdığını sormayı yine unutuverdi.

Sevgilisi arabasıyla gelecekti buluşmaya Sevda ise otobüsle gidecekti. Öğleyin neredeyse koşarak gitti bilet almaya ama hemen ertesi güne bilet kalmamıştı, sabahın en erkenindekini de, Sevda’nın itirazlarına rağmen “O saatte yola çıkılmaz.” diyerek Çınar istememişti; o son derece sakin ama olması gerekenden geri dönmeyeceğini belirten kararlı sesiyle. Sevda’nın bir çocuk gibi, neredeyse dudaklarını sarkıtarak üzüldüğünü anladığında ise; “Olsun sevgilim, öbür hafta buluşuruz.” deyişi… Öyle sevgi doluydu ki, sanki bilet olmaması onun suçuymuş da Sevda’yı sarmalayıp, göğsüne yatırmış teselli eder gibiydi. “Peki.” dedi Sevda, “peki”.

Pazartesi olduğunda, yine her zamanki gibi bir köşeye çekilmiş sevgilisiyle konuşurken, “Neden uçakla buraya gelmiyorsun?” dedi Çınar. Hiç aklına gelmemişti Sevda’nın; son zamanlarda uçağa binmemişti ki aklına gelsin. Ve birkaç saat sonra Çınar’dan gelen telefon mesajı, kimlik numarası gibi bilet almak için gerekli bilgileri acele yazmasını istiyordu. Heyecandan kimlik numarasını unuttu Sevda hatta adres defterinde yazdığı yeri bile zor buldu. Az sonra mektup adresine, gidiş-dönüş alınan biletin bilgileri geldiğinde ise hala inanamıyordu. Yok, biletin alınmasına değil, sevgilisiyle; Çınar’ıyla buluşacak olmalarına inanamıyordu.

Yazarın notu: Bu sevda biter mi dersiniz?

I. Bölüm : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=134816
III. Bölüm: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=138594#
 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..