Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sadece "Mustafa"...

Sadece "Mustafa"...
 


Neden “Mustafa” diye sorulduğunda “en insani, en yalın halini anlatmak istedim” şeklinde cevaplamıştı Can Dündar bir programda. “Kemal ve Atatürk isimleri sonradan aldığı, adına sonradan eklenen isimler. Onun asıl adı Mustafa ve ben de tüm insani yanlarıyla Mustafa’yı anlatmak istedim.”

Belki de sırf bu yüzden 29 Ekim’de ben ilk defa Atatürk’ü değil, Mustafa’yı seyretmeye gitmiştim sinemaya. Bahtsız Ahmet’in kardeşi, Ali Rıza Bey’in yetimi, Zübeyde Hanım’ın gözünün nuru Mustafa’yı. Ali Fuat’ın kadim dostu, Corinne’nin sevdalısı, Fikriye’nin gizli aşkı, Latife’nin kocası Mustafa’yı...Ben o gün kendi sözleriyle “beyni vücudundan önde, önlerde giden” bir dehanın, bir öngörü ustasının, bir devri kapatıp yeni bir devir açan bir devlet ve siyaset adamının en insani hallerini görmeye gittim.

Ve gördüm ki Mustafa hepimiz kadar, hatta hepimizden daha fazla insandı; kendi sağlığını hiçe sayıp, gecesini gündüzüne katıp, bu uğurda yalnız kalmayı bile göze alarak kendinden öte milletini düşünüp, yoktan bir devleti var ettiği için.

Ve seyrettikten sonra bir kez daha anladım ki bizlerin sadece üstün zekası, öngörüsü, devlet ve siyaset adamlığı, hırsıyla Atatürk’e değil insani yanıyla, insan yanıyla daha nice Mustafa’lara ihtiyacımız var.

Filmdeki bazı konuların öne çıkarılması, bazı dialogların yanlış anlaşılması konusundaki görüşlere, eleştirilere saygım sonsuz, elbette kimse beğenmek zorunda değil. Ama Can Dündar’ı vatan haini ilan edip de, bu film kesinlikle çocuklara seyrettirilmesin şeklindeki polemikler gerçekten çok saçma, acımasız ve gereksiz geliyor bana. Çünkü kalkıp da biri bana bu filmde geçen alkol, zevk düşkünlüğü, çok sigara içmesi vb konuları hata olarak sunma cesaretini gösterecekse eğer benimde ona soracağım tek bir soru olacak o zaman; peki bunlar “hataysa” kim bu kadar az hatayla bu kadar büyük işler başarabildi ki şimdiye kadar???

Bu konuda aslında yazılacak söylenecek çok şey var. Ama daha fazla uzatmak istemiyorum. Ve son olarak bugüne kadar bu film hakkında yazılmış olup da okuduğum en kısa, az ve öz ve en güzel yazıyı yazarının da onayıyla buraya ekliyorum. Tekrar teşekkürler Haluk Bey bu yazı için...


İNSANİ BİR RÜYA...

- Ata’m, seninle ilgili bir film yaptılar.
- Ne güzel. Sonra?
- Sonra kavga çıktı Ata’m.
- Kimler kavga ediyor, çocuk?
- Lâik kesim kendi arasında kavga ediyor, Ata’m.
- Bak evlâdım. Sana iki kelâm edeyim;
“Cumhuriyet fikir serbestliği taraftârıdır. Samîmi ve meşrû olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.”
“Türk çocuğu ecdâdını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
Bunları unuttunuz siz.
Sizler, aranızda kavga edeceğinize, tek yürek olup, asıl hedeflerinize odaklanmalısınız. Bir filmle benim incitilebileceğimi ya da küçültülebileceğimi düşünüyorsanız, sizler, kendi içinizde yeteri kadar kuvvetli değilsiniz.
Bak, karşı taraftan hiç ses yok..
Çünkü onlar, sizin aranızda bir film yüzünden çıkmış olan bu kavgayı, ellerini oğuşturarak seyrediyorlar.
Çünkü onlar henüz hiçbir şey söylemeden, filmi seyreden sizler benim hakkımda “sarhoş, kafayı bulunca ağlayan zayıf adam, zampara, diktatör, korkak” sıfatlarını kullanıyorsunuz.
Evet çocuk. Bu sıfatları sizler kullanıyorsunuz. Onlar seyrediyor, gülüyor..
Yarın bu kelâmları onlar kullandığında, sizlere diyecekler ki; “Bunlar sizin kendi kelimeleriniz.”
Türk milleti zekidir demiştim hâlbuki. Gördün mü yalnızlığımı?
Yazık. Çok yazık...


***Yazının orjinaline http://ahbeguzelabimbe.blogspot.com/2008/11/insani-bir-ruya.html
linkinden ulaşabilirsiniz.

 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..