Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Adı Mustafa !.. Peki hangi Mustafa ?

Adı Mustafa !..  Peki hangi Mustafa ?
 

Onu içtiği içkiyle mi küçülteceksiniz ?


Mustafa Kemal Atatürk’ün, Mustafa olarak anılması, çağırılması kimseyi rahatsız etmemeli. Beni de rahtsız etmiyor. O gerçekten Mustafa. Asker Mustafa !.. Önder Mustafa !.. Zişan Mustafa !.. Komutan Mustafa ! Arkadaş Mustafa !.. Atatürk Mustafa !... Kemal Mustafa !.. Bizim Mustafa !..

Ama illaki Mustafa Kemal Atatürk olarak anılması benim gibi birçok kişinin tercihi. Onu Mustafa olarak adlandırmak, onu küçültmez ama ona Gazi Mustafa Kemal Atatürk diye hitap etmek, manen onu yüceltir. Ona Gazi Paşa diyenler de var. Ama onu ne Kemal, ne Mareşal olarak çağıranı duyduğunuz oldunuz mu ? Yada hiç düşündünüz mü ? Neden yalnız ona ATATÜRK deniyor da, başkalarına denmiyor? Çünkü bu ona daha çok yakışıyor. Ona bu ismi veren Cumhuriyetin Meclisi tam olarak neyi düşündü bilmiyorum ama ben bu ismi düşünürken Türklerin ATA’sı manasını çıkartıyorum. Bugün sokaktaki insana, okula yeni başlamış çocuğa resmini gösterdiğiniz de size ne diyecek? Ağzından ilk çıkacak kelime Atatürk olmayacak mı ? Biz her aklımıza geldiğinde ATAmız demiyor muyuz? O zaman, Türklerin en büyük atası olma sıfatını hak ediyor. Ondan başka kimsenin bu ismi ve sıfatı taşımaması da tesadüf olmasa gerek. Bunun için yaptıklarına ve bıraktıklarına bakmak gerek.

Bir tartışmadır gidiyor son günlerde. Gazeteci Can Dündar’ın “belgesel” dediği film, önce büyük sükse yaptı, ardından da hem entelektüel kesim tarafında, hem de halk tarafında kamplaşmalara yol açan büyük tartışmalarla vizyondaki yerini koruyor. Verilen bilgilere göre ilk gün 19 kopya ile görücüye çıktığı, 29 Ekim’de 150.000 kişi gibi bir seyirci potansiyeli ile rekor kırmıştı. Acaba, diğer rekorları da alt üst edecek miydi ? Merak konusuydu.. Hala bekliyoruz bakalım..

Halen, binlerce kişi sinemalara akın ediyor mu bilmiyorum ama takip ettiğim tartışmalara bakılırsa, o heyecan sanki kalmamış gibi. Rastladım tüm yazıları okudum. Konu ile ilgili bana gönderilen tüm mailleri hala saklıyorum. Bunların tümünde kesin bir yargı var. O da şu : “Bu film gerçekleri yansıtmıyor. Atatürk bu belgesel filmde çok farklı yansıtılmış. Hatta nazarı itibari ile küçültülmüş. Cumhuriyetin bir aydınına Atatürk’ü küçültmek ve nemalanmak yakışmamış “ gibi.. Daha niceleri var film hakkında söylenen. En çok takılanın da, onun hep yalnız olduğu ve çok alkol içtiği.. Birileri Bu belgesel filmin (tam belgesel olmadığı da tartışılıyor. Zira yazar ve senarist kendi düşüncelerini işlemiş) satır satır analizlerini yapanlar çok. Belki bir yazıda da ben bahsederim. Fakat burada bahsetmek istediğim, birçok ortak kanıda Mustafa Kemal Atatürk’ün yanlış ve hatalı aktarıldığı, filmi izlemeye giden okul çağındaki çocukların bundan çok etkileneceğini ve bizim Atamız bu muymuş diyebileceklerini belirtiyorlar. Sonuna kadar katılıyorum. Bugün yeğenim tüm okul arkadaşları ile birlikte filmi izlemeye gidecekler. Merak ediyorum izlenimlerini. Ama ilk günlerde, filmi izlemeye giden ilkokul 2. sınıf öğrencisi manevi kızım, filmi izledikten sonra “Atatürk çok içki içiyormuş, her gün içermiş. Bir de bir kardeşi daha varmış ama onu çakallar yemiş” dedi. Çok etkilendim. O yaşta bir çocuğun, henüz daha yeni yeni Atatürk’ü öğrenmeye başlayan bir okul çocuğunun kafasına bunların yer etmesi ne üzücü. Şimdi o çocuk gördükleri ve duyduklarına mı inanacak, yoksa okuduklarına mı ? Onu bu düşüncelerinden nasıl vazgeçirteceğiz? bize “ ama öyle anlatıldı, ben de gördüm” demeyecek mi ? Can Dündar’ı hep sevdim. Yaptıklarını da !. Burada kasıt aramak istemiyorum. Ama dillendirildiği gibi, bir yerlere yaranmak ve hele ki, Batı’dan bir ödül falan alabilmek için Atatürk’ü böyle yaftaladıysa, o zaman söyleyecek bir şeylerimiz muhakkak olacaktır. Bekleyip görmek lazım. Kimseyi suçsuz yere yargılamayalım.

Atatürk’ü hep içki içen biri olarak anlatıyorlar ya ! Aşırıya kaçılmadığı ve amacını aşmadığı sürece bu kimseyi de çokça rahatsız etmemeli.. Zira onun yerinde olsak, o kadar zorlu ve sıkıntılı şartlarda ne yapabilirdik diye düşünüyorum. Bu konu deşilme müsait ama ne kadar konuşulursa konuşulsun, ne kadar yazılırsa yazılsın, aşağıdaki anekdot bunlara son noktayı koyacaktır. Anekdot şöyle :

Atatürk’ün içinde bulunduğu Sakarya motoru bir deniz gezintisi sonrası Moda koyuna demirlemiştir. Dışarıdan görünmemesi için motorun ışıkları söndürülmüş. Ama halk durumu fark etmiş. Motorun çevresi kısa sürede sandallarla dolmuş. Duyan gelmiş yani. Kısa zamanda yatı etrafı kayıklarla dolmuş. Sonra coşkulu bu kalabalık Ata’ya tezahüratlar yapıyor. Tezahüratlar karşısında ışıklar yakılıyor. Daha sonra Atatürk’ün emriyle teknede ne kadar içki varsa sandallardaki halka dağıtılıyor. Müziğin sesi biraz daha açılıyor. Atatürk halk ile birlikte eğleniyor. Sonra hep birlikte eğlenilirken Atatürk oradakilere şu konuşmayı yapıyor:


<ı>- Vatandaşlarım !.. Buna rakı derler !.. Vaktiyle padişahlar bunu gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz. Hepimiz eşitiz. Benim için rakı içer, şunu bunu yapar diyorlar. Ben bunların hepsini yaparım. Hepsi doğrudur. Neticede unutmayın ki ben de sizin gibi bir insanım. Sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım.

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..