Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '08

 
Kategori
Tarih
 

Atatürk'ün devrimcilik anlayışı

Atatürk'ün devrimcilik anlayışı
 

UFUKLARIN ÖTESİNİ GÖREBİLEN TEK DEVRİMCİ... (R.ALINTI)


Atatürk'ün Devrimci kişiliğini anlayabilmek için O'nu diğer devrimcilerle kıyaslamak gerek. Aşağıda belirttiğimiz hususlara günümüzde yeni bir özellik daha katılmıştır: O diğer devrimci liderler gibi milletini soymamıştır... Ülkesini işgalden kurtaran, rejimini değiştiren, devrimler yapan lider, dünyada çok... Ama bu işleri yaptıktan sonra, milletini soymayan dünyadaki tek lider O... Rakıyı filan anlatırlar, bunu anlatmazlar.(*) DİYET'te açıkladığım gibi tüm servetini yine milletine bırakmıştır.

ATATÜRK’ÜN DİĞER DEVRİMCİLERDEN FARKI

Liderlik ayrı bir haslet ister. Herkeste bu vasıf bulunmaz. Gerçek lider, bulunduğu anı değil, geçmiş ile bir asır sonrasını görebilecek, tasarlayabile-cek kapasiteye sahiptir.

Atatürk’ü çağdaşı ve izinde giden liderlerle karşılaştırdığımızda; geriye ne kaldığı düşünülürse, büyüklüğü bir kez daha anlaşılır.

Son devrimci Fidel Castro yatağa düşüp, görevini devrettiği kardeşi Raul’un halka verdiği özgürlükler gözden geçirildiğinde, Komünizmin sadece yoksullukta eşitliği sağladığı görülür.

“Cep telefonu kullanma izni, bilgisayar ve televizyon satışlarının serbest bırakılması, Küba’daki yabancıların konakladığı uluslararası otellerde kalma izni, araba kiralama izni vs…”

Kemikleşmiş rejimlerin ülkeleri nasıl çağdışı kıldığının son örneği Küba… Irmaklarla beslenmeyen bir gölün, bir süre sonra kuruyup bataklığa dönüşmesi gibi… Oysa ideolojiler statik değil, dinamik olarak çağın gelişimine uygun olarak sürekli kendini yenilediği; toplumun hak ve özgürlüklerine önem verdiği sürece varlığını sürdürebilir. Aksi, kısa sürede İdeolojiler Mezarlığında yerini almaya mahkûmdur.

Atatürk’ü çağdaşı ve sonraki liderlerden ayıran en önemli vasfı, Devrimcilik (İnkılâpçılık) ilkesidir. O’nun bu konudaki görüşlerini incelediğimizde farkını ve büyüklüğünü kolayca görürüz.

ATATÜRK’ÜN DEVRİMCİLİK ANLAYIŞI

Atatürk’ün bu konudaki görüşünü anlamak için, I.Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı İmp’luğunun ipinin çekildiği 1918 yılına gitmek gerekir. Yorgun savaşçı M.Kemal Paşa, kurtuluş için görüşlerini şöyle dile getirir:

“Benim elime büyük yetki ve kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda arzu edilen inkılâbı bir anda bir ‘Coup’(Darbe) ile uygulayacağımı zannederim. Zira, ben bazıları gibi kamuoyunu, dinbilginleri çevresini yavaş yavaş benim düşüncelerim seviyesinde fikir oluşturmaya ve düşünmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor. Neden ben, bu kadar yıl yüksek öğrenim gördükten, sosyal ve uygar hayatı incelemek ve hürriyetin tadını çıkarmak için hayatımı ve zamanımı sarfettikten sonra halkın seviyesine ineyim? Onları kendi seviyeme çıkarayım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar. Ancak bu meselede incelenmeye değer bazı noktalar var, bunları iyice kararlaştırmadan işe başlamak hata olur.”(1)

Hem Kurtuluşu, hem de Kuruluşu başardıktan sonra 1935’te durumu şöyle özetler:

“Uçurum kenarında yıkık bir ülke… türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar...

Yıllarca süren savaş… ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler…

İşte Türk Genel İnkılâbının bir kısa ifadesi…”(2)

Türk İnkılâbının uygulama evresini oluşturan devrimciliği, Atatürk kendi ana düşünce ve eylemlerine de uygun olarak şöyle tanımlamıştı:

“Türk ulusunu son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak, yerlerine ulusun, en yüksek uygarlık gereklerine uygun olarak ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymuş olmaktır… Devlet hayatında inkılâp, sosyal durumumuzu da kapsar.(Lâiklik, Medeni Kanun, Demokrasi)”(3)

Cumhuriyeti kurmak, milliyetçiliği temel yapmak, halkçılık yolunu tutmak, devletçi olmak, nihayet devrimin genel niteliği olarak lâikliği benimsemek, “devrim” yapmaktır. Bu devrim hareketlerini yaşatmak ve bunları değişen zaman içinde bilim, teknik ve aklın gereklerine göre geliştirmek “devrimcilik”tir. İnkılâba uygun olarak yeniden yapılması gereken devrim hareketlerini gerçekleştirmek bu ilke ile mümkündür.(4)

Devrimcilik ilkesi, Atatürkçülüğün özgün bir özelliğidir. Dünyamız bugüne dek çok devrimci lider görmüştür. Ancak Atatürk dışında hiçbiri, kendinden sonra yeni devrimlere gerek duyulacağını kabul edememiştir. Bunlar amaçlarını gerçekleştirinceye kadar devrimcidirler. Devrimleri tamamlanınca şiddetli bir tutuculuk içine düşmektedirler. Atatürk devrimlerini, ulusu amaç edindiği noktaya götüreceğine veya gitmesine yardım edeceğine inanarak yapmıştır. Böyle olmakla beraber, değişen zaman ve devirler içinde, bunların yetersiz kalabileceklerini, eskiyip yıpranabileceklerini kabul etme cesaretini de gösterebilmiştir. İşte bundan dolayı da Atatürkçülük, sadece kısır ve sınırlı bir atılım olarak kalma tehlikesini aşmıştır.(5)

Atatürk’ün görüşlerine göre devimin amacı; Türk ulusunu geri bırakmış olan kurumları yıkmak olduğuna göre, devrimciler bu amaçla hareket etmeli ve yenileşmeye, ilerlemeye yönelmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki eğilimi görmeli, halka telkin edeceği fikir, görüşleri ve yenilikleri onun vicdanından bulup çıkarmalıdır.(6) Ulusumuzu ilerletmek, yükseltmek için; Dünyanın bütün ilimlerinden, tekniğinden, gelişmelerinden yararlanılmalı, ancak ulusal geçmişimiz, geleneklerimiz dikkate alınarak ulusal bir temel üzerinde hareket edilmelidir. Kısacası hiçbir ulus aynen taklit edilmemelidir.

Atatürkçülüğün devrimcilik ilkesi iki esas taşımaktadır:

-Yeniliklerin durmaması, sürdürülmesi, sürekli olarak ileriye, yeniliğe, gelişmeye dönük olması.

-Atatürk tarafından yapılmış olan devrimlerin benimsenmesi, halka benimsetilmesi, iç ve dışardan gelecek tehditlere karşı korunması ve savunulmasıdır.

Bu iki esas tek kelime ile ilericiliktir.(7)

Gelişim ve değişim, Atatürkçülüğün inanç ve felsefesine uygun olarak yapılacaktır. Atatürkçü çizginin sağına veya soluna geçiş, bu çizgiden vazgeçme yoktur. Atatürk’ün dediği gibi;

“Büyük davamız, en uygar ve en gönençli ulus olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli bir devrim yapmış olan Büyük Türk Ulusunun dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda kavramak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız.”(8)

“Türk yeninin, iyinin, güzelin ve doğrunun arayıcısıdır.” diyen Atatürk, Onu devrimleriyle ödüllendirmiştir. Devrimler aşamaları bakımından üçe ayrılır:

1-Yenileşme Hareketlerine Esas Olacak Temel Devrimler:

-Saltanatın Kaldırılması - 1 Kasım 1922

-Cumhuriyet’in İlânı – 29 Ekim 1923

-Halifeliğin Kaldırılması – 3 Mart 1924

-Devlet Örgütünün Lâikleşmesi

2-İlerlemeyi Sağlayan Devrimler:

-Harf Devrimi – 1 Kasım 1928

-Millî Eğitimin Birleştirilmesi – 3 Mart 1924

-Hukuk Devrimi - 1926

-Kadın Hakları

*Medeni Kanunun Kabulü – 17 Şubat 1926

*Seçme ve Seçilme Hakkının tanınması–26 Ekim 1933(Köy Heyeti)

5 Aralık 1934(Milletvekili)

3-Tamamlayıcı Devrimler:

-Takvim, Ölçü Birimleri ve Saat Kullanımında Batılılaşma-26 Aralık 1925

-Şapka Devrimi – 25 kasım 1925

-Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması-30 Kasım 1925

-Soyadı Kanunu -21 Haziran 1934

Atatürk geleceği gören bir önseziyle, daha en başta yenilikleri koruyucu önlemler için uyarıda bulunmuştur:

“Biz, büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp, yeni bir çağa götürdük. Bir çok eski kurumları yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak lâzım. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert tedbirlere başvurulmuştur. Bize gelince, inkılâbı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız.1925”(9)

“İnkılâbın temellerini her gün derinleştirmek, kuvvetlendirmek gerekir.1925”

“Mutlu inkılâbımızın aleyhinde fikir ve his taşıyanları aydınlatmak ve doğru yolu göstermek, aydınlara düşen görevlerin en önemlisi ve en birincisidir.1929”

“İnkılâbın hedefini kavramış olanlar, onu daima koruyabilecek güçte olacaklardır. I930”(10)

Atatürk Devrimleri, genel anlamıyla Türk Ulusunu gönenç ve mutluluğa, bu doğrultudaki hedeflere götürmek üzere yapılmış olmakla beraber; devrimcilik ilkesinin sonuncu ilke olarak benimsenmesinin bir anlamı, bir yorumu olması gerekir. Devrimcilikten önceki her ilke ve bu ilkelerin isteleri, önermeleri çağın gelişimi içinde, devrimcilik ilkesinin doğrultusunda yeni yeni yorumlara, yeni yönlendirmelerle işlerlik kazanacak, yaşayan, yeni gereksinmelere yanıt veren ilkeler olacaktır.(11)

Başka liderlerin peşinde giden kayıp kuşakları anımsadıkça, XVI.yy’da yaşamış Hayalî’nin bir özdeyişi aklıma düşer:

“ O mâhiler ki, derya içredir, deryayı bilmezler.”

mâhi: balık

* * *

DİP NOTLAR

*Yılmaz Özdil :"Atatürk'ü Niye Seviyoruz?" Hürriyet-11 Kasım 2008
1-Genelkurmay Başkanlığı : Atatürkçülük- Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, M.E.Basımevi, s.117

İstanbul-1984

2-a.g.e, s.115

3-a.y. , K.Atatürk Diyor ki, Varlık Yayınları, s.52, İstanbul-1966

4-Özkan Tikveş : Atatürk Devrimi ve Türk Hukuku, s.85, 1975

5-Hüseyin Cevizoğlu : Atatürkçülük, s.27-28, 1973

6-Atatürkçülük, s.117, K.Atatürk Diyor ki, s.49

7-Cevizoğlu, a.e, s.67

8-K.Atatürk Diyor ki, s.69

9-Atatürkçülük, s.115

10-Atatürkçülük, s.117

11-Suna Kili : Türk Devrim Tarihi, s.187, -1982

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..