Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '08

 
Kategori
Tarih
 

Atatürk'ün devletçilik anlayışı-II

Atatürk'ün devletçilik anlayışı-II
 

Atatürk pragmatist(yararcı) idi. Duruma göre uygulamaları rahatlıkla değiştirirdi.(r.alıntı)


Çağımızda insanları daha mutlu yaşam koşullarına kavuşturmak için, devletler ekonomiye ağırlık vermiş, çeşitli yöntemleri uygulayarak verimi arttırma yollarını aramışlardır. Bugün uygulanan yöntemleri kısaca görelim:(1)

1-LİBERALİZM: Bu tür ekonomilerde üretim için gerekli olan sermaye, üretim etkinliği ve üretilen malların dağıtımı, tümüyle bireylere bırakılmıştır. Devlet bu işlerle uğraşmaz. Devletin görevi yurdu savunmak, eğitim işlerini düzenlemek, adalet dağıtmak gibi alanlarda kalmalıdır. Devlet, ancak büyük bunalımlarda ekonomik yaşama girmeli, bunalım geçince çekilmelidir. Büyük ekonomik güce sahip olan kapitalist ülkeler, liberal görüşü uygulayarak bugüne gelmişlerdir.

2-SOSYALİZM: Bu yöntemi uygulayan ülkelerde hem sermaye, hem üretim doğrudan doğruya devletçe sağlanır. Kişilerin üretim araçlarına sahip olmaları yasaktır. Devlet her şeyin sahibidir. Bütün ekonomik yaşam, devletin öngördüğü şekilde düzenlenir. Malların dağıtımını da devlet yapar. Bazı ülkeler temelde bu görüşü benimsemişlerdir.

3-ILIMLI SİSTEMLER: Dünyanın hızla değişen koşulları hem Liberalizmin, hem de Sosyalizmin katıksız bir biçimde işlemeyeceğini göstermiştir. Bu nedenle Liberal rejimlerin bazılarında devlet ekonomik yaşama artan ölçüde girerken, Sosyalist sistemde de yumuşamalar göze çarpmaktadır.

Devletçilik, temel anlamıyla devletin ekonomik yaşamın içine girmesidir. Ama bu yapılırken Sosyalist model benimsenmez. Elinde sermayesi olan vatandaşlar, birkaç alan dışında diledikleri biçimde üretime katlabilirler. Devlet bunlara engel olmadığı gibi, üstelik gereken önlemleri alarak işlerini kolaylaştırır, bireyleri üretim ve ticaret işlerine özendirir.

Kurtuluş Savaşı’nın ardında, Kuruluş Savaşına başlayan Atatürk, yerli ve yabancı uzmanların kendisine önerdikleri Liberalizmi ve Sosyalizmi uzun çalışma ve tartışmalardan sonra reddederek, gerice ülkelerin gereksinmelerine özgü bir üçüncü kalkınma yolunu ve yöntemini saptamıştır. Bu anlayış ilk kaynağını, Kurtuluş Savaşı’nın dayanağı Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarından almıştır.(2) O’na göre bize uygun olan, “Mutedil (ılımlı) Devletçilik” diye adlandırdığı ve farklı görüşteki aydınlarla oluşturduğu, Türkiye’ye özgü bir ekonomik sistemdir. (3)

Atatürk’ün devletçilik anlayışı şu gerekçelere dayanmaktadır: (4)

- Milletin gönenç (refah) ve mutluluğunu hedef tutan devletin, vatandaşların yaşamı, geleceği ve gönenci ie ilgilenmek zorunda olması.

- Türk milletinin gelenekleri gereği, her şeyin devletten beklenmesi.

- Ekonomik etkinliklerin hem kişi ve grupları, hem de tüm milleti ilgilendirmesi. Buna karşın milletin çoğunun veya tümünün yararına olan herhangi bir ekonomik etkinliğin kâr azlığı nedeniyle, kişi veya gruplara ilginç gelmeyebileceği.

- Toplum içinde yaşayan her bireyin kişisel çıkarları yanında, kamu çıkarlarından da yararlandığı.

-Türkiye’nin genç bir devlet olması nedeniyle yapılması gereken çok şeylerin bulunduğu, bunların çabuk yapılabilmesi için özel sektörün harekete geçmesini beklemenin zaman kaybına yol açacağı düşüncesi.

Atatürk’ün Devletçilik İlkesinin özellikleri şöyle özetlenebilir: (5)

- Kişisel girişimin korunması ve desteklenmesi, demokratik rejim içinde kalkınmanın bir koşuludur.

- Ekonomik kalkınmanın temelinde, kişisel girişim ve çıkarın bulunması, doğal olmakla birlikte, devlet denetim ve doğrudan yatırımlarla kişisel girişimi desteklemeli ve ona yön vermelidir.

- Devletin ekonomiyi denetlemesi ve yönlendirmesi faaliyetleri, kişisel girişimi engelleme noktasına gelmemeli, hükûmetler bu tehlikeyi önlemelidir.

- Devletin ekonomik alanda doğrudan yatırımı yapması için, o alanda kişisel girişimin, sermaye ve yönetim gücü açısından yetersiz olması, sermaye ve yönetim gücü yeterli olsa bile tekel gücüne sahip olması tehlikesinin var olması gereklidir.

Kişisel girişimin yeterli sermaye ve yönetim gücüne sahip olduğu ve alanın rekabete açık olduğu durumlarda, devletin o alana doğrudan yatırımlarla girmesi gerekli değildir.

Bu koşullar ekonomide zaman içinde değişeceği için, devletin doğrudan yatırım yapacağı alanları belirtmek ve zaman zaman bu alanlarda değişiklik yapmak, hükûmetlerin temel görevi olmalıdır.

Atatürk’ün belirttiği anlamda devletçilik, girişim alanlarında özel sektöre ve kamu sektörüne parlel fonksiyonlar tanıyan k a r m a bir modeldi, bir orta yoldu. Modelin iki sektörü ayıran belirli bir sınırı yoktu. Sınır çizgisi koşullara bağlı olarak iki taraftan birine kaydırılabilecekti. Ancak özel sektör çalışmalarının yetersiz kaldığı durumlarda, devlet girişimci durumuna geçebilecekti.

Atatürk’ün devletçilik ilkesi, II.Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine tümüyle uygulanamadı. Savaştan sonra amaca uygun ve Türkiye’nin gerçeklerine göre uygulanmayıp, siyaset aracı yapıldı. Özel ve kamu sektörleri arasındaki denge bozuldu. Atatürk’ün devletçilik ilkesi -duruma göre esnetilerek- Türkiye’yi ekonomik yönden kalkındıracaktır, yeter ki gerektiği gibi uygulanabilsin, (6) KİT’ler siyasilerin çiftliği olmasın…

2008 ekonomik bunalımında başta AB.D. olmak üzere Almanya ve diğer devletlerin çöken veya iflas eden şirketleri, bankaları satın veya koruma altına almaları Devletçiliğin tamamen rafa kaldırılamayacağının kanıtıdır.

Ayten DİRİER

DİP NOTLAR

1-A.Mumcu-M.K.Su : T.C.İnkılâp Tarihi, s.266-267, İstanbul-1981

2-Nevres Turhan : İktisadi Kemalizm, s.15, 1981

3-Mustafa Aysan : Atatürk Devletçiliği ve Sonraki Uygulamalar (makale),

Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi, s.156, 1981

4-Hüseyin Cevizoğlu: Atatürkçülük, s.54-55, 1973

5-A.Afetinan : M.Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, s.16-19, 1969;

Aysan : a.e, s.163

6-Feridun Ergin : K.Atatürk, s.195, 19778

7-K.Atatürk Diyor ki : Varlık yayınları, s.52, 1966

8-Özkan Tikveş : Atatürk Devrimi ve Türk Hukuku, s.85, 1975

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..