Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşadığımız hayatın içinden!

Yaşadığımız hayatın içinden!
 

Mahallenin mafyası! Ben olmasam Orhan'ı soyacaklardı!:))


İpsiz Recep gibi burnumdan soluyordum. Bankanın kapısı açık sırtında bir “eşek yükü” ince uzun, şişmiş balon ile geçen bir satıcı “BEDAVA BUNLAR BEDAVAAAA, BEDAVA BUNLAR BEDAVAAA” diye bağırdığında sanki sesin sahibi bankanın içindeymiş gibi birden irkildik. Bu sesin hemen arkasından, küçük, 5 yaşlarında minik bir çocuğun “amcaaaa” diye seslenişine tekrar döndük ve ne diyeceğine pürdikkat kesildik.

“Amcaaa bana da balon verir misin” dedi. Baloncu paran var mı? Diye sordu. Küçük çocuk, kaşlarını çatıp yüksek sesle “ama hem bedava diyorsun, hem para istiyorsun” deyince bankada sırada bulunan bizler bu olay karşısında birden koptuk tabi. Herkes aynı anda kahkahayı basınca ortalık birden karıştı. Güvenlikçi gülerken kafayı cama vurdu! Çocuk haklı kardeşim; “BEDAVAAA BUNLAR, BEDAVAAA” diye bağırırsan çocuklar peşine takılıp isteyecek tabi.
.......................

5–6 yaşlarında çocuğun biri, bakkaldan bozma küçük ekonomik markete geldi. Elindeki 1 YTL yi tezgâhın üzerine bıraktı ve “Orhan amcaa bana küçük bir bakkal defteri verir misin” dedi. Orhan çocuğa 50 kuruşluk ucuz mavi kaplı veresiye yazılan küçük defterlerden bir tane verdi. Paranın üzerini de (50 krş) geriye çevirdi.

Küçük çocuk paranın üzerini cebine attı, defteri de arka cebine koydu. Sonra başka müşteriler gelince o gözden kayboldu. Bu arada ben tezgâhın iç kısmında çay içiyorum.

Orhan bir yandan çalışıyor bir yandan benimle sohbet ediyor. Kısa bir süre sonra küçük çocuk tezgâhın üstüne birkaç tane çitoz, çikolata, topitop vs. Yani canı ne çekerse taşıyabildiği kadarını alıp tezgâhın üzerine boca etti. Sonra arka cebinden bakkal defterini çıkarıp “al bunları yaz, Orhan amca” dedi.

Orhan birden renk değiştirdi gözleri küçüldü ve bana baktı şaşkınlıktan kilitlenmişti, tutuldu kaldı. Sonra ikimiz birden koptuk…
.......................

Bir yaz günü, yukarıdan aşağı kan ter içinde soluk soluğa genç bir polis memuru geliyordu. Ben de Ekonomik marketin önünde püfür püfür esen rüzgâra karşı soğuk meyve suyu içiyorum. Genç polis marketten küçük bir su aldı ve bir dikişte bitirdi. Belliki içi yanmış garibin! Sonra bana döndü “ağabey burada bir araba pazarı kuruluyordu ne tarafta acaba” diye sordu. Aha dedim. Şimdi bu genç memurdan çalınan arabalar için prosedürün nasıl çalıştığı ile ilgili bilgi alırım!

Hani benim de arabam çalındı ya; tam ben araba pazarını tarif edecektim ama bizim ekonomik market sahibi arkadaşım Orhan fırladı; “bak memur bey şimdi bu yoldan aşağı ineceksin, önüne bir cadde çıkacak oradan sola döneceksin, 500–600 metre gittikten sonra, göbekten 300 metre kadar aşağı, yani sağ tarafa ineceksin.

Sonra karşılıklı iki marketin arasından sola girip 200 metre gideceksin önüne bir yol çıkacak yolun karşı tarafı zaten göreceksin oto pazarı. Orada kimi arıyorsun? Söyle istersen, belki tanırız” dedi.

Memur mahcup ve utangaç bir yüz ifadesi ile önce bana, sonra Orhan’a baktı ve “vallahi ayıptır söylemesi evimi arıyorum” dedi!

…Kilitlendik.

—Memur devam etti. “Ben filanca şehirden buraya tayin oldum, gece geldim. Eşyaları üstün körü boşalttık, sabahta işe gittim. Şimdi yerleşmek için izin aldım eve gidiyorum ama yolu şaşırdım, tek hatırımda oto pazarı kaldı” deyince.

Polise git diyeceğim ayıp olacak!

“Allah yardımcın olsun” diyebildik. Genç polis gidince Orhan elimde meyve suyu olmasına rağmen bana dolaptan soğuk küçük bir şişe su getirip elime tutuşturdu, ben meyve suyunu gösterdim Orhan, yine gözleri kısılmış vaziyette kahkaha atmamak için kendini zor tuttuğunu belli ederek, muzip bir yüz ifadesi ile “al hadi al, para istemez bu araba için dedi”!!!!
..............................

—Bir kaç ay önce büfeci Recep arkadaşın yanına uğradım. “Selamünaleyküm diyerek içeri girdim. Recep “ooo aleykümselâm Talip ağabey hoş geldin “dedi. Bu arada arkadaşım Recep laptopu tezgâhın üstüne koymuş facebook ta poker oynuyordu. Recep bana hoş geldin deyince, oyun içindeki arkadaşları da hoş geldin Talip ağabey dediler! Mikrofon açık olduğu için onlarda benim geldiğimi duymuş ve adımı öğrenmişlerdi.

Bu arada içeriye bir müşteri girdi "iki soğuk şeftali istedi. Bizim Recep koşarak iki su, bir şeftali getirdi! Öyle güldüm ki anlatamam. Dükkânı götürseler farkında değil. Müthiş ticaret adamıdır, geçen sene 20 bin, bu sene 7 bin YTL dolandırıldı, halen akıllanmadı. Recep bağırıyor "benden passss, eee ne var ne yok Talip ağabey" vallahi yok bir yaramazlık be Recep bildiğin gibi işte...

Sen nasılsın?

-İşler çok durgun be ağabey
.....!!

M. Talip Girgin
Tüm yazdıklarım!


 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..