Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '06

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Hayat

Hayat
 

Resimdeki Ferdi'nin hikayesini, Milliyet'in eşsiz hizmet kanalı ''Blog yazarları'nın'' sayfalarında gördüm. İçim ''Cız'' etti. 22 yaşında 350 bin liraya muhtaç, ölümle pençeleşen lösemili Ferdi'nin hikayesi bu. Tuğba ve Fulya adlı blog yazarlarından duydum ilk. ''Herkes duysun'' diyorlar. ''Sen de yaz'' etkileşim olur demeğe getiriyorlardı. Ve asil bir dayanışma örneğinin, sinyallerini veriyorlar. Bugün başkasına, yine bir gün sana, bana misali... Diğer iyilik melekleri de işliyor konuları. ''Elbirlikle şu gence,tedavi olacağı ve kurtulacağı anların sevincini yaşatmak istiyoruz '', diyorlar yazdıkları yazılarla. Günde beş, on, on beş lira nerelere atılmıyor ki! Veriversek, vazife yapmanın gizli sevincini, acısını ortak olarak bir tadabilsek... Güzellliklere ortak olabilsek... Bunlar amaçlanıyor dostlarımızın yazılarından...

Çare? Kurtuluş ümidi... Madolyonun esas bu yüzü önemli... Kendimizi, Ferdi'nin yerine koyalım. Kendisiyle başbaşa kaldığında, kendi vicdanının duruşmasında neler konuşuyordur öz benliğiyle? Biz bunu bilemeyiz. Kendisi bilir muhakkak. Bilhassa uykusuz gecelerin içinde kendisine ne sualler soruyordur, bunları da bilemeyiz... İnsanız, ama, tahmin edebiliriz.

Bir gün... Hangi günde?... Nerede? nasıl? hangi saatte? diye başlayan düşüncelerine, ''Aman, Allah göstermesin!'' diye fren koyabiliyorsa, muhakkak ardından da ''Musalla taşı'' ile ilgili o şiir, onun da aklına geliyor, çağrışım yapıyordur... Acaba? ''Bir zamanlar var idim. Sabahı bir bakmışsın yok olacağım. Bunu dahi göremiyeceğim. Ölüm nasıl bir şey acaba?'' diye düşünmemezlik edebilir mi insan?

Ah o içlerde esen fırtınalar! Ölümün sessiz çığlıklarından kopup gelen acımasız dalgaların verdikleri sinyaller... Ardından ümitlerin kaybolduğu bir anda, Tanrıya açılan eller... Ölüm yatağında olmasa bile öz benliğinde i oynanan sessiz isyanlar... Bu isyanlarda, yaşanan hayatın kıvrımlarındaki pırıltıları düşlemek... Bir sönen, bir parlayan güzelliklerinde yüzmek... Derin, derinden iç geçirmelerle ''Ah o günler, ne güzeldi'' diye sancılı sancılı inlemeler...

Sıcak, ıslak ve titrek bir dokunuş... Nedense, böyle durumlarda hep ''İlk'' ler hatırlanır... O kızı ilk öptüğü an gelir aklına insanın... Sonra? Gözlerinin damı olan o kirpiklerden süzülen sevinç yaşları... Ya o sevgi dolu bakışlar?.. Evet... Gitmez insanın gözlerinin sahnesinden... Seyreden de kendisidir bu sahneyi... Oynayan da kendisidir bu sahneyi... Alkışlayan da kendisidir...

Birden özüne dönüverir insan. Hastalığını aniden hatırlayıverir, Halbuki o, düşlerin yardımıyle bir an için ne güzel, unutuvermişti. Şimdi?! Yeniden kendisine dönüvermiştir. Ve de kendisne yakıştıramadığı sorusunu kendisine usulca sorar: ''Vakit geldi mi?!'' diye...

Ferdi'ler çok bu memlekette. O nisbette de duyarlı insanlarımız var... Vicdanlı kalpler var aramızda sayısız... Konu, çok istismarlar gördü. İşte al sana '''Babuna'' lar... Aile birbirine girdi... Analarının da ne fahişeliği kaldı, ne de dolandırıcılığı... İddia bunlar. Ama, bu konu ortalıklara böyle çıkmamalıydı. İnsanlarımız, onlara yardımlar yaptılar ilik nakli üzerine. Ama sonu fos çıktı, mahkemeye taşındılar... Kafalar karıştırılmamalıydı. Ama, ibret oldu. Şimdi halkımız, daha şuurlu...

Bir acı paylaşmak için bizlere görevler düşüyor. Bu çocuk, geleceğin mucidi olacak belki... Ferdi'ler göçüp gitmesin bu yaşta diyoruz. O'nun yeniden doğuşuna şahit olalım istiyoruz. Bunun sevincini de hepimiz, gönül verenlerle paylaşalım istiyoruz. Ve bu hazzın ne yüce ve ulvi bir duygu olduğuna, sizler gibi bizler de inanıyoruz.Ve de : '' İnsanlık adına''diyoruz:

http: //biryardimeli.bz.tc/

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..