Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

İran'da Kadın Olmak (1)

İran'da Kadın Olmak (1)
 

" Kış mevsiminin kırkıncı gecesiydi. Vakit hızla sabaha yaklaşıyordu. Biz binlerce küçük kara balıktık, kendi sularını arayan binlerce küçük kara balık. Devrim bize özgürlüğümüzü verecekti ve biz oradan, toplumsal başkaldırıdan hareketle varacaktık kendi sularımıza.

Belki çok gençtik. Kim bilir değil, kesinlikle çok yüklüydük, çok fazla özlem yüklü. Kör bir sevince kaptırmıştık kendimizi. Ansızın çiçeklenmişti bütün sokaklar, kuşlar cıvır cıvıldı içimizde. Kış ortasında bahar. Herkes öyle diyordu : Devrimin ilkbaharı!..

Hayatımızın en güzel kışıydı, öyle sanıyorduk. Yaşlılar, gençler, politik bir guruba bağlı olanlar, olmayanlar, sağ ya da sol görüş sahipleri, herkes ama herkes bir birlik aldanışı içindeydi. Özgürlük ve demokrasi talep etmiştik ve talebimizin bir rüya olmaktan çıkacağı hiç aklımıza gelmemişti o günlerde. Çok gençtik. Başarmış olmanın, zalimi devirmiş olmanın coşkusu yetiyordu bize. Sonrası mı?... Hep birlikte demokrasi içinde özgürce yaşayacaktık. Bunun ne büyük gaflet, daha doğrusu, en büyük bir aldanış olduğunu 1979 Şubatı'nı takip eden ilk beş-altı ay içinde daha iyi anlayacaktık.

" Önce psikolojik baskı, sonra şiddet. Tipolojiye uygun giyinip davranmayan kadınlar, sözel hakaretle kurtulduklarında kendilerini şanslı saydılar. İçlerinde bekaret kontrolünden geçirilenler de oldu, tırnakları ojeli diye pastaların sarı minibüsleri içinde hazır bekletilen böcek dolu poşetlere elleri sokulanlar da..."

" Bir farkında olmasak bile onlar, bu önemsiz gibi gözüken küçük tavizlerin nasıl bir alışkanlık yaratacağını kişiliğimizde ne tür tahribatlar yapacağını biliyorlardı. Her bir taviz diğerine eklenecek ve sonuçta her şeyin çok eskiden beri öyle olduğuna inanan, itiraz etmeyi unutmuş insanlar olacaktık. "

1994'ün ağustos aylarında"Her şey önemsiz tavizlerle başladı " sözcükleri ile başladığı hikayesini işte böyle anlatıyordu Sokaktan kovulan kadın TARA...


Kadın-erkek eşitsizliği, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, hâlâ insanoğlunun en önemli sorunlarından birisi. Kadınların toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılma mücadelesi, yüzyıllardır sürüyor.

... Ve araştırmalar da gösteriyor ki, dünya üzerinde kadınların en kötü koşullar altında yaşadığı ülkeler, Ortadoğu, Güney Asya ve Afrika’daki İslam coğrafyasında toplanmış durumda...

Dünyada kadın hakları mücadelesinin başladığı tarihten bir buçuk yüzyıl ve İran Devriminden 30 yıl sonra, İran'da yaşayan kadının içinde bulunduğu somut koşullar nedir ortaya koyalım istedim aşağıda belirttiğim önemli kaynakların yardımı ile tam da 8 Mart'a beş kala...



İslami kriterlere uygun haklar


Eşit hak vermek yerine hakların eşit şekilde korunduğu İran’da siyasi ağırlığı çok fazla olan Anayasa Koruyucular Konseyi, kadınların üzerinde adeta bir kara bulut.

İran Anayasası’nın 20. maddesi, “kadın ve erkek bütün vatandaşların yasalar tarafından eşit şekilde korunduğunu” ve “İslami kriterlere uygun bütün siyasi, ekonomik ve kültürel haklara sahip olduklarını” hükme bağlıyor. Burada altı çizilmesi gereken şu: Erkek ya da kadın bütün vatandaşlar “eşit haklara” sahip değil, İslami kriterlere uygun olarak sahip oldukları hakların korunmasında eşitler. Anayasanın bütününde de hâkim olan anlayış bu...

İran’da çalışma hayatında kadınların oranı yüzde 42. Bu oran, dünya ortalaması olan yüzde 58’in altında olsa da, Ortadoğu’daki en yüksek seviye. Fakat buna karşın, parlamentonun ancak yüzde 2.8’i kadınlardan oluşuyor.

İran’da daha liberal gözüken Hatemi’nin seçilmesinde kadınların büyük rolü olduğuna inanılıyor. Bu nedenle, kadınların parlamentoda sayılarının fazla olması düşüncesi, muhafazakârları rahatsız ediyor...


KADINLARA YÖNELİK AYRIMCILIK VE KISITLAMALAR

•<ı> Kadın işe girmek ve yurtdışına seyahat etmek için kocasından izin almak zorunda.

•<ı> Kadınlar yargıç olamıyor, devlet başkanlığı seçimine giremiyor.

•<ı> İki kadının tanıklığı bir erkeğinkine eşdeğer.

•<ı> Tecavüze uğrayan kadınların korunması için yasal bir önlem yok. Tecavüz mağduru kadını namus adına öldüren babası, kocası ya da erkek kardeşi cezalandırılıp hapse atılmıyor.

•<ı> İran’da reform yanlısı vekiller ve kadın hakları savunucuları, recm (taşlanarak idam etme) cezasının uygulanmaması ve yargıçların bunun dışında ceza yöntemlerine başvurması için sürekli olarak çağrıda bulunsa da, bu ceza İran’da varlığını koruyor. En son geçen yılın aralık ayında zina ile suçlanan iki erkek bu şekilde idam edildi.

•<ı> İran ceza yasalarına göre, recm cezası, erkek ve kadınlar arasında eşitsiz bir şekilde uygulanıyor. Bu cezayı alan bir kadın boynuna kadar toprağa gömülürken, erkek beline kadar gömülüyor. Suçlanan kişi, idam sırasında kaçmayı başarırsa özgür kalıyor. Ancak kadınlar boynuna kadar toprağa gömüldüğü için, erkekler gibi kaçma şansları yok. Recm sırasında atılacak olan taşların, ne iki atışta öldürecek kadar büyük, ne de hiç zarar vermeyecek kadar küçük olması da uygulamanın kurallarından...

•<ı> Kadınlar, sokakta İslami Yaşam Tarzını Koruma Bakanlığı’nın görevlileri tarafından neden göstermeden durdurulup sorguya çekilebiliyor. Bu görevliler, genellikle metro ve otobüs duraklarında bekleyip kadınların giyim kuşamını kontrol ediyor. Ayrıca parklarda dolaşıp, birlikte oturan çiftlerin evli olup olmadıklarını kontrol ediyorlar

<ı>

VELAYET

• İran’da boşanan ya da dul kalan bir kadın, kız çocuklarının velayetini en fazla 7, erkek çocuklarının velayetini ise en fazla 2 yaşına kadar elinde tutabiliyor. Çocukların velayeti, bu yaştan sonra babalarına ya da babalarının ailesine geçiyor.

MİRAS HAKLARI

• İran’da geçerli olan yasalara göre, bir erkek öldüğünde, eğer çocukları varsa karısına mirasın sekizde biri, karısından başka yakını yoksa, sahip olduğu mirasın ancak dörtte biri kalıyor, gerisi de devlete aktarılıyor. Ayrıca kadına devredilen miras, emlak varlıklarını kapsamıyor.


İran’da görev başında olan Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, sürekli olarak konuşmalarında kadınların evde kalıp çocuklarıyla ilgilenmesi gerektiğini vurguluyor. (Bu sözler size de çok tanıdık bildik gelmiyor mu ?)Genel olarak toplumda benimsenen anlayış da bu yönde... İran’da kadınların bugün hâlâ birçok konuda seçim yapma özgürlükleri yok ve erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesi veriyorlar. Özellikle evlilik, boşanma, velayet ve miras hakları bakımından ikinci sınıf vatandaş yerine konuluyorlar.

Geçen yıl ülkede kadın hakları mücadelesi veren ve 1 milyon imza toplama hedefiyle başlatılan “Campaign for Equality” adlı kampanyaya katılan 50’den fazla kadın hapse atıldı.

Enformasyon Bakanlığı’ndan kampanyaya destek veren kadınlar, telefonlar edilerek toplantılara katılmamaları yönünde uyarıldı.

Kampanyanın kurucularından Parvin Ardalan, geçen yıl Olof Palme Ödülü’ne değer görüldüğünde, ödül törenine katılmak için İsveç’e gitmesi engellendi. Tahran’daki İmam Humeyni Havaalanı’na giden Ardalan’ın pasaportuna el konularak yurtdışına çıkışı yasaklandı.

16 yıldır kadın haklarını destekleyen yayınlar yapan Zanan adlı feminist derginin geçen yıl kapatılması, ülkede protestolara neden oldu. İran’daki kadın hakları hareketine yönelik baskıların giderek şiddetlenmesi ve tutuklamaların artması üzerine, Mart 2008’de New York’ta 280’den fazla insan hakları savunucusunun katıldığı bir uluslararası destek toplantısı yapıldı. Katılımcılar arasında altı Nobel Barış Ödülü sahibi kadının da yer aldığı toplantıda, İran’daki durum hakkında endişeler dile getirildi.

Bütün bu baskılara karşın, İran’da seçimleri etkileyebilecek oranda güçlü bir kadın nüfusu var. Bu nedenle 2008 seçimlerinde adaylar, programlarında kadınlara yönelik vaatlerde bulunmak durumunda kaldı. World Public Opinion tarafından geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre, İran halkının yüzde 78’i kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını önemsiyor ve yüzde 70’i de, hükümetin, kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesi için çalışması gerektiğine inanıyor.


Muta Nikahı ismi ile adlandırılan geçici ilişkiler, sanal dünyadaki durum, çocuk yaştaki evlilikler, giyim konularını yazımın ikinci bölümüne bırakarak, sözü yine TARA'ya bırakalım isterseniz :

"Evet, 1979 Şubatı'nın ilk günlerinden itibaren şeriat devleti isteyen " onlar " ve üç-beş ay sonra adil düzenin midesine indirileceğinden habersiz bir " biz " hep vardı. Ve biz, mollaların rejimi hızla yerleşirken, tıpkı Bahrengi'nin masalındaki gibi pelikan kuşunun torbasında hapis olduğu halde kendisini hâlâ ırmakta sanan küçük kara balıklar durumundaydık. Tavizlerin bir türlü sonu gelmiyordu. Artık bir İslam cumhuriyeti vardı ve devlet, okula kayıt olurken, resmi dairelere girerken ya da yolda yürürken bile birtakım kurallar dayatıyordu. Kuran ve Arapça dersleri zorunlu hale getirilmişti.

Çıldırmadık. Büyük çoğunluk, çıldırmakla sonuçlanacak bir tepkidense uzlaşmayı tercih etti. Her geçen gün biraz daha eksildik. İnsan ister istemez nerede hata yaptık diye soruyor kendi kendine. Her şey daha farklı olabilir miydi ? Kim bilir, belki ?..

İslam ve demokrasi ...Bunun büyük bir yalan olduğunu; amaçları olan şeriat devletine ulaşmak için her yolu mubah gören şeriatçılarla ittifakın intihar anlamına geleceğini bilseydik eğer...

Ve eğer önümüzde ders alabileceğimiz bir İran ve Cezayir örneği olsaydı, kimbilir belki de her şey daha farklı olurdu..."



devam edecek...

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=167031 - İran'da Kadın Olmak (2)



Kaynaklar:İ randa kadin olmak- Sokaktan kovulan bir kadının TARA’nın kaleminden…
http://forum.azeri.net/islam-ulkelerinde-kadinlar-t6052.html
ZÜLAL KALKANDELEN-Şeriatın Gölgesinde kadın-Cumhuriyet


 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..