Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Marshall Yardımı Sunar

Marshall Yardımı Sunar
 

*


Yaşı yolun yarısını geçmişler için Marshall yardımı “süttozunu” anımsatıyordur, eminim.

Hani ilkokuldayken aluminyum bakraçlarla beslenme saatinde sınıfa getirilen, burnumuzu sıkıp içmek zorunda kaldığımız süttozundan mamül, sütler. Aynı zamanda nefis! tereyağlarından da eve götürmek üzere verilir, annelerimiz üstü toz şekerli kurabiyeler yapar ve bizler de beslenme saatinde yerdik... Oysa o sınıflarda bize Türkiye’nin kendi kendine yeten tarım ve hayvancılık ülkesi olduğu da öğretilirdi, süt tozundan mamül sütü içtikten sonra… Ama biz nedense ABD’den gelen süt tozlarını içerdik.

Hakikaten de milletçe Marshall yardımını yedik.

Bu yardım –yada formül- ABD dışişleri bakanı George Marshall’ın 5 Haziran 1947 günü Harward Üniversitesi’nde yaptığı konuşma ile ortaya atılmıştır. Marshall Planı olarak adlandırılan konuşma 16 Nisan 1948’de Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın (OECD) kurulmasını sağlayacaktır. Marshall Planı, 2. Dünya savaşı’nda yıkıma uğramış Avrupa ülkelerine ekonomik yardım yapılmasını öngören bir plandır. Marshall Planın’nda içlerinde Türkiye’ninde bulunduğu 16 Avrupa ülkesi için 1947 Temmuzundan itibaren çalışmalarına başlandı. Türkiye bu kanundan faydalanabilmek için 4 Temmuz 1948’de ABD ile ekonomik işbirliği anlaşması imzaladı.

Bu anlaşmaya göre ABD yardımı veriyor ancak kaynakların kullanımını da kontrol altına alıyordu. Türkiye Marshall Planı ile 1948-1951 yılları arasında 351 milyon 700 bin dolar tutarında dış yardım almıştır.

Bu ABD’nin yardım! adı altında yaptığı ilk yatrırımıdır. Zira 2. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu ekonomik krizler Avrupa’yı etkilerken dolaylı olarak ABD’yi de etkiler. Bu kriz ortamında ABD mallarını kime satacaktır??? Ayrıca ABD’nin bir amacı da fakirlik ortamında gelişmesinden korktukları komünizme engel olmaktır.

Türkiye’de bu planın onaylanmasıyla, DP ve CHP milletvekilleri, bakanları hep bir ağızdan bu yardımı kutsamıştır.

Dönemin Dışişleri Bakanı Hasan Saka ve CHP milletvekili Kasım Gülek’de bu antlaşmanın,

-ortak bir dille- bağımsızlığımıza asla sekte vurmayacağını bilakis bu antlaşmanın sadece Türkiye ve ABD arasında değil bütün dünyada barış ve demokrasiyi güçlendirici bir belge olduğu iddia etmişlerdir.

5123 sayılı kanunla onaylanan yardım halka demokratikleşmenin ve sanayinin olmazsa olmazı olarak sunulmuştur. Bununla birlikte halkta ABD hayranlığının ilk tohumları atılmıştır.

Ve bu planın çerçevesinde Türkiye’de karayolu taşımacılığı teşvik edilmiştir. Oysa cumhuriyet kurulduğunda “memleketi demirağlarla örme projesi vardır- Marshall Planı çerçevesinde o da rafa kalkmıştır.

Demiryolları böylelikle yoldan çıkmıştır. 1959’da başlayan İstanbul – Ankara hızlı tren projesi her nedense tamamlanamamış! yerine otoyol yapılmıştır.

Marshall Planı sonrası ABD’li yetkililer lokomotif fabrikası kurulmamasını ve denizyolu taşımacılığını da teşvik edilmemesini de istemişlerdir.

Bu isteklerde bulunan ABD’de karayolu taşımacılığı % 43 iken, Türkiye’de % 95 tir. Avrupa bu isteklerini nasıl karşılamıştır, bilemiyorum. Fakat bizim itaatkarlıkla karşıladığımız istatiksel verilerden ve şu anki karayollarındaki trafikten ve kazalarından görebilmek zor değil.

Aynı zamanda sürekli olarak “ülkemizin 3 tarafı denizlerle çevrili cennet gibi” olduğu dillendirilir ama nedense o denizlerden taşımacalıkta faydalanılmaz, diye de hep düşünmüşümdür. Meğerse işin ucu Marshall yardımına dayanıyormuş.

Neyse biz gelelim Avrupa’da demiryolu taşımacılığının istatiksel değerlerine: % 80 civarı. Türkiye’de ise maalesef % 4 - 5 civarında kalmıştır. Mesut Yılmaz başlanılan bir projeyi bitiremeyeceğini söylerken, Turgut Özal ise “demiryolları komünist ülkelerin işidir” deyip konuyu kapatmıştır…

Açılımın tartışıldığı bugünlerdeyse, 1990 lı yıllardan kalma teknolojili ABD patriot füzelerinin alınması söz konusu oldu.

Atatürk ve arkadaşları bu ülkeyi 1919 – 1922 tarihleri arasında düşmanlardan kurtarıp, ülkenin bağımsızlığını ilan edip, sıfırdan bir devlet kurmuştur.

Bizse Güneydoğu’daki dağları 25 yıldır füzelerle vura vura Kürt sorununu çözemedik. Silahlar, füzeler alındığına göre ve iki tarafta uzlaşmamak için çabaladıkça bu iç savaş çok süreceğe, paraların kime gideceği belli.

Sahi dış güçler bizi bölmez değil mi? Şehitler de ölmez…

Kaynak: itü sözlük

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..