Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yeşil Kurtlar!-3 (Deniz Feneri Kütüphanesi)

Yeşil Kurtlar!-3 (Deniz Feneri Kütüphanesi)
 

Mevlana çocukluğunda bir gün ağabeyi ve Belh'in ileri gelen ailelerinin çocuklarıyla toprak damlar üzerinde oynuyormuş. Bu sırada bir çocuk, küçük Celâleddin'e:
— Gel bu damdan öteki dama atlayalım... demiş.
Celâleddin gülümseyerek:
— Hayır, bu iş, kedi ve köpeklerin kolayca yapabileceği bir iştir. Eğer gücünüz yetiyorsa, böyle damdan dama değil, geliniz göklere uçalım, âlemleri seyredelim... diye cevap vermiş.
Derler ki, küçük Mevlâna bu sözleri söyledikten sonra bir anda göğe sıçramış, çocuklar korkudan çığlığı basmışlar."

&&&

İhtiyarın küçük teknesine ayak bastığımda, doğrusu beni nelerin beklediği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Buradaki balık tutma isteğim aslında maksadımın küçük bir parçasından başka bir şey değildi.

Denize attığım oltamın ucundaki küçük zilin sesine odaklamış olsam da, benim için balıkların oltama yakalanmasından çok, yakalanmaması daha evladır!

Avucumun içindeki bir balığın çırpınışı, bana; bu dünyada yaşamak için verdiğimiz mücadeleyi anımsatıyor!

Birçoğumuz aynı değil miyiz? “Kimin gücü kime yeterse” Velev ki bizi de kızgın tava da haşlamasınlar!

Balığa gelmiş olmak; aslında birçok arkadaşımızın yaptığı gibi, benim de zaman zaman belirsizliğin yarattığı sıkıntılardan kurtulmak ve doğru kararlar alabilmek için verdiğim küçük bir “Mola”dır!
Birçoğumuz bu “Mola” sırasında balık tutmaya geldiğimizin farkında bile değilizdir (!) Ta ki birileri bize bir şekilde bunu hatırlatınca farkına varırız. “Mola” bittiğinde ise hayat yolculuğumuza kaldığımız yerden tekrar devam ederiz!

Bu amaçla gelmiş fakat hiç balık tutamamış insanlar, inanın balık tutmuş birçok arkadaştan daha fazla ganimetle evlerine dönerler!

*”Kalite; elinizde tuttuğunuzda veya üzerinize giydiğinizde değil, beyninizde biriktirdiklerinizde ve gönlünüzden geçirdiklerinizdedir!”

—İhtiyar; tekneyi kıbleye doğru “mehtabı uyandırmadan” aheste aheste götürüyordu. Koyu gri bulutlar ay ışığının önünü kapatıp ortalığı karanlığa gömdüğünde, değişim; önce hava da, sonra denizin üzerinde gerçekleşti!

Birkaç kaya parçası üzerine kurulmuş deniz fenerine yaklaştığımızda ihtiyar admiraltı demirini suya boca etti. [Aganta iskota, aganta borina borinata]

Yıllardır kıyıdan seyrettiğimiz fenerin etrafında geceleri yakalanan İşkineleri, sabah saatlerinde yakalanan levrekleri hayal ederdik. Her ne kadar bu fener üzerinde balık tutmak için bir gece sabahlamayı istemiş olsak ta, kayaların yüksekliğinin hemen hemen deniz seviyesi ile aynı olması bize hiç güvenli gelmemişti!

Tekneyi kayalara baştankara bağladık.

Beton merdivenlerden deniz fenerinin üzerine çıkıp, küçük fener kapısından içeriye girdik. Zemin ayaklarımızın altından kenara doğru otomatik olarak kaydı. Korku ve şaşkınlık içinde olanları izliyordum.

Deniz seviyesinin altına doğru giden merdivenlerden bu kez tekrar aşağıya inmeye başladık.

Sürgülü kapı arkamızdan tekrar kapandı.

Merdivenlerin bittiğinde çok geniş bir koridora geldik. Koridorun sonundaki çift kanat kapının üzerinde “Deniz Feneri kütüphanesine hoş geldiniz” yazılı bir tabela vardı.

İhtiyar cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açtı ve beni içeriye davet etti. “Deniz Feneri” kütüphanenin çok düzenli ve doyurucu olduğunu göreceksin. İstediğin tüm bilgiler burada mevcut, yeter ki sen bunlardan faydalanmak için doğru olanı seç.

Raflar arasında, kitaplar arasında ve hatta sayfalar arasında sörf yapabilirsin. Önemli olan sana lazım olan cümleleri oralardan çekip çıkarman. Eminim seninle birlikte birçok kişi kendi sorunlarına, sıkıntılarına veya üzüntüsüne cevap bulacaktır!

Bu gezintimizin bir amacı da, iskelede yalnızken düşündüklerine cevap bulmak olduğunu unutma!

&&&

—Peki, ama ben kıyıya tekrar arkadaşlarımın yanına nasıl gideceğim?

İhtiyar gülümsedi ve bana “saatine bak” dedi.

Saatime baktığımda durmuş olduğunu gördüm. Kolumu sallayarak saatimin çalışmasına yardımcı olmak istediysem de bir türlü çalışmıyordu.

-“Pili bitmiş herhalde” dedim.

“Hayır, saatinin pili bitmedi, “Süre” planlandığı gibi, (!) paylaşım sürecini tamamlayabilmen için ihtiyacın olduğu kadar durduruldu! Sen rahat ol ve bu sürecin keyfini çıkar. Ben her zaman senin yanında ve yakınlarındayım.

Dönmek istediğinde dönüşün, gelişinden daha hızlı olacaktır. Bunun gerçekleşmesi için istemen yeterli”

“Kim bilir belki planlanandan önce (!) iskelenin sorumluluğunu benim üzerimden alıp yükümü hafifletebilirsin! Haydi, şimdi hoşça kal”

&&&

“Hayatın iniş ve çıkışları vardır. Çoğumuz bu oyuna kapılır gideriz. İşler yolundayken kendimizi mutlu hissederiz, bozulunca üzülürüz. Yaşama bu tür bir yaklaşım güçsüz bir yaşama biçimidir. Dalgalarla sürüklenen dal parçası gibisin demektir. Akıntıya göre gidersin: Şu anda bir yönde gidiyorsun, bir sonraki anda başka bir yöne. Oyunu oynamanın çok daha bilgece bir yolu, tüm yargılardan kurtulmaktır.

“ Başına gelen her şey güzeldir. “

“ Kusurlu oluşumuz hayatımıza anlam katar. “

Bu olağanüstü kitabın sayfalarında korkularını özgürlüğe, yaralarını bilgeliğe dönüştürmenin; zihnini eğitmenin, yüreğini açmanın ve maneviyatını güçlendirmenin yöntemlerini; gerçek sevgiyle kutsanmış güzel ilişkilere uzanan yolları öğreneceksin.

Yaşamın gizemli, serüven ve eğlence dolu olacak, kariyerinde bir yıldız gibi parlayarak bolluk ve berekete kavuşacaksın.” “Robın sharma”

İşte aradığımız kitap bu olmalı “Ermiş, Sörfçü ve Patron” benimle birlikte sörf yapmaya hazır mısınız?

Devamı var…

*(Talip Girgin)

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..