Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İlk şarkılarım...

İlk şarkılarım...
 

Müzikle içli dışlı olmuş bir ailenin içinde doğdum. Annemin anneannesi 1900 doğumlu ve 83 yaşında kaybettiğimiz bir Çeçen kadını idi. Öldüğü güne dek körüklü Çeçen mızıkasını elinden düşürmedi. Düşürseydi de biz müsaade etmezdik zaten. O çaldı, geldiği kutlu toprakların güzelim Kafkasya ezgilerini, biz dans ettik. Yürümeyi öğrenmemle Kafkas Halk Dansları figürlerini öğrenmeye başlamam arasında hiç de fazla bir zaman dilimi yok.

O güzel insanın oğlu, yani annemin dayısı da yine usta bir mızıka çalıcısıydı. Mızıkanın dışında bağlama çalar, çaldığı bağlamaları da kendisi yapardı. Aynı zamanda kitaplara geçmiş lirik şiirleri olan bir şairdi.

O büyük dayımın kız kardeşi, yani annemin annesi, yani anneannem de Çeçen mızıkası ile az Şeyh Şamil, Kazaska çalıp bizlere tırnak yaptırtmadı. Hele bir Cezayir parçası vardı ki o şarkının büyülü ve buğulu ezgilerini hala içimde hissederim. Anneannem, aynı zamanda org gibi klavyeli çalgıları da, ne çaldığını hissettirebilecek derecede, 79 yaşına rağmen icra edebilmekte. Müthiş bir Türk Sanat Müziği kulağına ve ses rengine sahip. Benim hocam aynı zamanda.

Benim dayım ise müthiş bir bağlama ustası. Bağlama düzeni ve kara düzen stillerinde sazını bir virtüöz derecesinde konuşturabilecek yeteneğe sahip. Dayımın oğlu da yine bağlama icracısı.

Kuzenlerim arasında kanun, bağlama, ud gibi sazları çalanlar mevcut. İçimizde kadrolu müzik öğretmenimiz dahi var. Onun dışında da müzikten para kazanan yok, tamamen amatörce, hobi olarak ve aile meclislerinde meşk için kullanılmakta bu özellikler.

İşte ben de böyle bir genetik yapının ortasında müziğe ve sanata duyarsız kalamazdım, kalamadım da zaten. İlkokul üçüncü sınıfta, yani 1982 yılında mandolin kursuna başladım. Beş sene mandolin çaldım ve ortaokul ikinci sınıfta iken ud ile tanıştım. İşte o gün bugündür, yani tam 22 senedir ud çalmaktayım. Naçizane, herhangi bir yerde yayınlanmamış, bestelerim var. Hatta sözü de bana ait olan "Aşkolsun Aşk" isimli bir mütevazı çalışmam da şu anda Ercan Saatçi'de. Ud dışında bağlama, org, kanun, mızraplı tambur gibi sazları da çaldım ama hiçbiri udun yerini tutmadı.

Çalabildiğim iki enstrumanı öğrenme sürecimde, kendi kendime icra edebildiğim ilk şarkılarımı hiç unutmadım, unutamadım. Mandolinle, kurs ve metod programındaki şarkıların dışında kendi kendime ilk çaldığım şarkı bir çocuk şarkısı idi doğal olarak. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, İzmir'de bir ilkokulda, öğretmeni tarafından anneanneme öğretilmiş ve O'ndan da sülalemiz çocuklarına öğretilerek bugüne dek getirdiğimiz bir şarkıydı bu, Eski yazılarımı takip edenlerin de bileceği gibi muhteşem İzmir şarkısı, "bahar oldu ey kelebek, çık yuvandan güzel bebek" sözleri ile başlıyordu. Şarkının "bahtiyarsın ey kelebek" diye seslendiği kelebeğin hep İzmir olduğunu düşündüm, öyle yorumladım. Şarkının beste ve güfte sahipleri kimlerdi, kaç yılında yapılmıştı gibi sorular yıllardır beynimi kemirir durur ama maalesef bu sorularıma cevap bulamadım. Bu sayfada da aylar önce bu şarkı ile ilgili yazdığım yazıda okurlarımdan yardım istemiştim ama bilen, duyan çıkmadı ne yazık ki.

Ud kursuna gitmedim. Mandolin altyapım udu çalabilmem için yeterli oldu. Ve udumla ilk çalabildiğim şarkı ise bir Suat Sayın bestesi idi: "Kalbimde gizlidir bütün ümitler, gözlerin aklımı perişan eder". Geçtiğimiz aylarda Suat Sayın ustayı kaybettiğimizde içim cız etti. O, benim ilk şarkımın bestekarıydı. Neden öldü ki?

Arkadaş grubum da hep müziğe duyarlı, musikişinas insanlardan teşekkül etti. Daha dün akşam on yıldır görüşemediğim, ordumuzun değerli bir subayı olan, Ankara yıllarımın ışıldayan yüreklerinden bir arkadaşım telefonla beni aradı. Ve ilk söylediği sözlerden biri "üstad, buluşabilsek de şöyle sabaha kadar bir ud meşki yapabilseydik keşke" oldu. Keşke kardeşim, keşke üstadım. O günlerimiz, o öğrenci bütçeli, hesaplı yıllarımız ne kadar da zengin geçti. Her şeyi zamanında yaşamasaydık belki de şimdi böylesine dingin ve emin olamazdık değil mi?

Buradan, o muhteşem ilk gençlik yıllarımızı birlikte yaşadığımız Ankara ekibimizi oluşturan değerli ve sevgili arkadaşlarımı tek tek sevgi ve saygıyla anıyorum. Hepiniz iyi ki vardınız ve hala varsınız, yürekleriniz iyi ki kabarıp kabarıp çoştu, aileleriniz iyi ki sizleri böyle yetiştirdi de bizler onca yıl içinde birbirimize bir tek kötü söz etmedik ve iyi ki o yılları böylesine dolu yaşadık ki bana da yazacak ciltler kaldı.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..