Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Blog
 

Alışmış kudurmuştan beterdir!

Sevgili arkadaşlar, bu hafta adliyelerde sürünmekten dolayı oturup yazı yazmak kısmet olmadı. Biraz geç oldu belki ama MB buluşmasının benim gözümden görünen yüzünü yazmak istedim.

Öncelikle, toplantıya beni tanıyanların şaşırmayacağı üzere bir saat geç katılabildim. Alptekin, Ali ve Ömer beylerin yaşadığı frak krizinin bir benzerini, ben evde "makyaj, ne giysem acaba ve ay evi toplamam lazım krizi" başlığı altında yaşamıştım. Ve üstüm başım düzgün, makyajımı yapmış olarak evden çıkabilmek fazladan 1,5 saatimi aldı.

Toplantı salonuna girdiğimde eğlenen, danseden insanlar ve yüksek volümlü bir müzik karşıladı beni. " Yanlış mı geldim acaba, yolu tarif eden kız sağ değilde sol mu demişti yoksa, yav kim bunlar???" diye düşünürken kendimi, sonu ne olacaksa olsun, bu kalabalığın ortasına atmaya karar verdim. İyi de etmişim.

İlk dakikalarda Su hanım ve Ömer beyle ("Abi" desem kızar mı acaba?) tanıştım. Sonraki dakikalarım Ali Gülcü'ye sitem edip, "Nerde kurupastalar,bana niye vermedin!" diye çıkışmakla; ama bir yandan da (eşi çok kıskançmış) " Oh, iyi ki eşi gelmemiş yoksa nerde kurupastalar diye kocasının yakasına yapışan bi kızı (yani beni) napardı acaba?" diye şükretmekle ve Alptekin'e bakıp bakıp "Yahu ben gördüğümde bunun boyu daha kısaydı, hangi arada uzadı ki bu şimdi, alla alla!" diye hayret etmekle geçti.

(Bu arada Milliyet blog ailesine birşey sormak istiyorum. O mükemmel grubun adı gerçekten "Direnen mızıkacılar" mı? Ya ben onu "Bremen Mızıkacıları" diye anladım da; herkes mi yanlış anladı yoksa ben mi yanlış anladım onu çözmeye çalışıyorum. Lütfen kıymetli yardımlarınızı esirgemeyip beni bilgilendirin, içime kurt düştü ya!)

Dikkatimi çeken şeylerden ikisi; organizasyonun başarılılığı ve Milliyet'in bize yani blog yazarlarına verdiği önemdi. Tamam, hepimiz birikimli, entellektüel, düşünebilen beyinleriz; aklıbaşında insanlarız (bazılarımız değil!:)) Biz bunu biliyoruz da; bunu Milliyet'in de bilmesi ve bizlere değer verildiğini gösteren küçük detaylar hoşuma gitti.

Sonrasında orkestranın ritmleri Ömer ağabeyin de kanını kaynatmış olacak ki dayanamadı, atıverdi kendini ortalara. Onun o beyaz kıvır kıvır saçlarla dansetmesi benim de kanımı kaynattı, dayanamadım öpüverdim :) (Gerçi korkmadım değil "Aman şimdi adama bişey olacak, bu kadar harekete dayanamayacak, kalp krizi geçirecek" diye ama allahtan bir şey olmadı)

O gece Celal Çelik'le, Fulya'yla, Sabiha Rana'yla, Esra'yla, Akdenizli'yle, Mehmet Eren-Deniz ve Feyhan'la, (adı gibi pir) Pirmete ile, Yücel'le (Yücel sanırım bir dahaki blog buluşmasında benden asla rehberlik istemeyecek. "Bana rehberlik et" dedi oysa ben salonda kimseyi tanımıyordum ki!), Ahmet Yılmaz - Latif Usta -Editörümüz Hüseyin'le, Sabiha Rana'nın yanında lokum dağıtan ama adını hatırlayamadığım hanımefendiyle, Barış ve Melda'yla, Leyla Önder, Su Karakuş, Zeynep ve şu anda adını hatırlayamadığım için mahcup olduğum bir sürü güzel insanla tanıştım. (özür,özür,özür...) (Bakın bu ayrıntıları hatırlayamamamın nedeni çok fazla şarap içmek değildi; kayıtlara geçsin lütfen, ben başka bir sebepten dolayı azıcık içmeme rağmen sarhoş gibiydim:))

Milliyet binasından çıkıp Taksim'e içmeye gittiğimizde ise başka ayrıntılar takıldı gözüme. Örneğin "Şarkı söyleyecemmm!" nidalarıyla kendisini sahnelere atan Melda; çok sevdiğim bir şarkıyı duyulmayan sesiyle de olsa söyleyen sevgili Leyla; Zeynep'in o şen, deli ve içimi ısıtan kahkahaları; ve gitar çalmaya çıktığında, ben "Lütfen Sana dair'i çalsın!" diye dua ettiğim anda hiçbir şeyden haberi olmadan "Sana dair" şarkısına giriş yapan sevgili Alptekin...

Bu arada o gece aklıma gelen dahice fikirlerden bir tanesi de şuydu: Astrolojiye 13. burç eklensin ve adına da Su Karakuş'a ithafen "Su Burcu" densin! Şimdi Su Karakuşşş... Koç değil, ikizler değil, kova değil, terazi değil, oğlak da değil, aslan da değil galiba. E ne o zaman?O gece düşündüm düşündüm bulamadım. Bunlar değilse ve kalan burçların özelliklerini düşündüğümde onlara da sanki uymuyorsa, Su Karakuş hangi burçtan? Ben diyorum ki..."Su Burcu"! Çünkü bu kadar dingin ve farklı, bu kadar insanı kendine çeken tuhaf bir enerjisi olan ve bu kadar kendine özgü bir burç olamaz. Israr ediyorum, "Su Burcu" kabul edilsin! (Tabii ki bu durumun Su'nun burcunu bulamamış olmamla ve bu sebeple ona kafadan burç yaratmamla bir ilgisi yok!)

Fakat o gece benim keşfettiğim en önemli ayrıntı, insanların yürekleriydi. O gece orada çok güzel, çok sıcak yürekler gördüm. Hatta şaşırdım; çünkü insanlığa inancını biraz da olsa yitirmiş biri olarak bu kadar güzellikle karşılaşmayı beklemiyordum.

(Leyla'ya öneri: Ben defterimi, kalemimi çalmasınlar diye bir süre elimde gezdirdikten sonra torbasından çıkarıp çantama teptim. Bir dahaki sefere sen de öyle yap!:))

Hani derler ya : "Alışmış kudurmuştan beterdir" diye...

Eee, bi daha ne zaman buluşuyoruz?:)

 
Toplam blog
: 7
: 1892
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

1984 doğumluyum, Adanalı'yım. Ortaokul ve lise hayatım çok güzel geçti. Sonra İstanbul'a "vurulup", ..