Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk'e dil uzatanlara...

Atatürk'e dil uzatanlara...
 

Suç mu masum eşinin ırzını kurtardıysa?

Suç mu tarihini bayraklaşarak sardıysa?

***

Sen de lütfet, ona bir abidelik toprak ver

Yurdu kurtarması bir suçsa eğer, hoş görüver!

(Mithat Cemal Kuntay)

     Ulusal ve yerel basınımızda Atatürk’le uğraşanlar, onu kötülemeye yermeye çalışan anlayışlar birden ivme kazandı...

Yukarıdaki şiir Mithat Cemal Kuntay’a ait. Rahmetli Kuntay, bu şiirini 1950’lerde Demokrat Parti iktidarı döneminde Atatürk’ün heykellerine yapılan saldırılar üzerine yazmıştı... Atatürk düşmanlığının temelinde, tarihi bilmemek, vefasızlık ve kadir kıymet bilmezlik yatıyor... Bugün özgür bir vatan toprağında insanlarımız ibadetlerini yerlerine getirebiliyorlarsa bunu öncelikle Atatürk’e borçludurlar... 1919’un şartları öyle kolay şartlar değildi... Ülkenin dört bir tarafı düşman işgalindeydi...

     Sevr’i yaşama geçirmeye çalışan emperyalist bir güç vardı... Ülkenin her tarafı yoksulluk içindedir... Her taraf çetelerle asker kaçaklarıyla, eşkıya ile dolu... Güvenlik diye bir şey yoktur... İstanbul’da padişah kendini kurtarmanın peşindedir... Yurtiçinde çok önemli bir grup düşmanlarla işbirliği içinde, onlarla kol koladırlar... İnsanlar yılgın ve umutsuzdur... Çok önemli bir kesim ise, bir ülkenin mandasına –korumasına- girmeyi savunuyor... Tüm bu olumsuzluklara rağmen halkına güvenen bir lider vardı... Umudunu yitirmeyen bir lider vardı. Bakınız, bu konuda inancını nasıl dile getiriyor...

Arkadaşlar gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez”

     Köşelerinde ahkâm kesenler, Atatürk sayesinde bunu yaptıklarını unutuyor gibidirler... 1920’nin şartlarıyla günümüzün şartlarını aynı terazide tartma yanlışlığına düşüyorlar...Bunun adı kolaycılık, bilgisizlik ve nankörlüktür... 1920’nin şartlarında dünyadaki gelişmeleri, demokrasileri, diktatörlükleri, faşizmin ayak seslerini de görmezden geliyorlar ve Atatürk’ü diktatörlükle suçluyorlar... Atatürk’ün her düşünceye ve görüşe saygısı vardı... İkna ediciydi ve ikna olandı...

1921’de Garp Cephesi bozulmuş, ordumuz Sakarya’ya doğru geri çekilmeye başlamıştı...Yunan askerleri Polatlı yakınına kadar gelmişti.. Herkeste bir korku ve panik vardı. Mustafa Kemal, meclis derhal Kayseri’ye taşınmalı düşüncesine destek veriyordu. Mustafa Kemal daha rahat hareket edebilmek için meclisin daha güvenli yerde olmasını istiyordu. Bu konuda Erzurum Milletvekili Durak Bey’in konuşmasını ilgiyle dinledi. Durak Bey: Arkadaşlar, biz buradan

bir yere gidemeyiz. Vallahi... Şuradan çıkıp Kayseri’ye değil, daha yakın bir yere gitmiş olsak bile, bu millet bizi kaçıyorsunuz , davayı bırakıp nereye gidiyorsunuz ? diye parça parça eder” Mustafa Kemal, Durak Bey’in konuşmasını dikkatle dinlemiş ve düşüncesini değiştirmiştir...

Mustafa Kemal ATATÜRK, 1920’lerin şartlarında bile demokrasiyi en iyi şekilde işleyecek hale getirmeye çalışmıştır...

Diktatör olsaydı çok istediği “Toprak reformunu” gerçekleştirebilirdi... Mustafa Kemal Atatürk istediği halde yapamadığı çok işler vardır...

     Köşelerinde ahkâm kesenler 1920’lerde yaşasaydılar hangi saflarda yer alırlardı. Bunu tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek... Osmanlı düşüncesinin peşinden giderler, Aznavur kuvvetlerine katılabilirler... Bulabildikleri gazetelerde Mustafa Kemal’in aleyhinde yazılar yazarlardı... Hangi ülkenin mandasına girmek konusunda bir tartışmanın içine girerlerdi... Bir şeyhin dizinin dibinden ayrılmazlardı... İşgal kuvvetlerine davetiye bile yazarlardı...

Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü 1920’nin şartları ortaya çıkarmıştır. Atatürkçülük, bir Türk Devrimidir... Bu devrimin ucu açıktır, çağdaşlığa yöneliktir ve değişkendir... Atatürkçülüğü bir durak olarak algılayanlar 1920’lerden günümüze gelemeyenlerdir...

    Diğer önemli birnokta da her tarihsel olgu zamanı içinde değerlendirilmelidir... Yüz yıl önceki tarihsel bir olayı günümüzün koşullarıyla karşılaştırma yanlışlığına düşmek tarihe karşı da bir saygısızlık olur... Atatürk yaşıyor olsaydı, geriye dönüp şunu şu şekilde yapsaydım daha iyi olurdu diyebileceği çok şey bulabilir... Bilimsel verilerden ve çağın getirdiği yeniliklerden yararlanmak ve sürekli değişimi yaşamak Atatürkçülüğün temelinde vardır...

TBMM’nin ilk yıllarında, meclisin bir oturumunda halife yanlısı ve din bilgini olarak tanınan bir milletvekili bir gün kürsüden biraz da alaycı tavırla “Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor, affedersiniz bu laikliğin manasını ben anlayamıyorum “

Meclis’in başkanlık kürsüsündeki Mustafa Kemal, hocanın bu tavrı karşısında: “Adam olmak demektir hocam adam olmak” der.

     Atatürk eleştirilemez değil ama saygı sınırını aşan ve kadir kıymet bilmezlik Atatürk'e ve bu topluma saygısızlıktır.... Tarih bilmezlik veya kasıtla, doksan yıl öncesinin şartlarıyla günümüzün şartlarını karşılaştırarak değerlendirme yapma kolaycılığına kaçmayı bir düşünce olarak ortaya atma yanlışlığına düşülmektedir...

Yazımı Neyzen Tevfik'in bir dörtlüğü ile bitirmek istiyorum.

İşgaldeki hali sakın unutma,

Atatürk'e dil uzatma sebebsiz

Sen anandan yine çıkardın amma

Baban kimdi bilemezsin şerefsiz...

 

E. Şahin, 20 Aralık 2010 - Didim

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..