Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Dedemin Atasözleri'ni kim güncelleyecek?(!)

Son günlerde, malum, devletin ilgili kurumları tarafından yapılan bir çalışma ile ilgili kamuoyunda haber ve tartışmalar gündeme oturdu. Neydi meselenin özü? Yüzyılların kültür mirası olarak gelmiş olan bazı atasözleri ve deyimlerimizin çağın gerek ve gerçeklerine uymadıkları için, karar vericileri tarafından sözlüklerden çıkarılması konusu. Tabi tüm, bu konularla ve kültürel derinliğimizle ilgili insanlarımız gibi ben de hayret ve şaşkınlıkla gelişmeleri takip ederken rahmetli dedemden defalarca duyduğum birkaç deyim ya da atalar sözünü düşünmeden edemedim.

Dedemin en çok hoşuma giden sözlerinden biri: “Düşünmeden s.çmaya oturan, d...la d...la taş arar” sözü idi. O kadar çok duydum ki bu sözü kendisinin ağzından, hem de yerli yerinde; insanımızın ne kadar da plansız-programsız olduğunun toplumsal bir sorunumuz olarak karşımızda duran hastalıklı bir portresiydi sanki söz. Kimlere söylemedi ki bu atasözünü, okumuşu, cahili, evlisi, bekarı, çalışanı, okuyanı...

Bir diğer meşhur söz de: “Allah, malı istediğine, ilmi çalışana verir” sözüydü. Bu söz genelde öğrencilere gelir ve çalışmadan eğitim olmayacağını, çabalamadan, inşallahla, maşallahla tahsil yapılamayacağını anlatmak isterdi.

“Erkeklik ve yiğitlik; kırmızı altınla beyaz baldırda belli olur.” Sözü adeta bir beşeriyet gerçeği değildir de nedir? Paraya ve kadına karşı dimdik durabilen, şerefini, onurunu ve inandıklarını değişmeyen erkeklere bir övgüdür bu aynı zamanda. Karaoğlan filmlerinden fırlamış da çıkmış gibi değil mi?

İşte şiir gibi bir söz daha: “Odunun meşe ise, evin köşe ise, hanımın da Ayşe ise, değme keyfine.” Meşe, odunu en iyi olan, en uzun süreli ve en fazla ısı vererek yanan ağaç türüdür. Köşe ve çok cepheli evler de diğerlerine göre her zaman daha çok tutulur ve prim yaparlar. Ayşe’nin ne anlama geldiğini sorduğumda dedem beni hep geçiştirirdi. Sanıyorum bu da halk edebiyatının özellikle manilerde olduğu gibi bir çok örneğinde gördüğümüz dolgu sözleri olarak kullanılmakta. Yoksa Ayşe isimli bayanlarımızın diğerlerine göre sadece isimlerinden kaynaklanan bir tercih edilebilirlikleri olmasa gerek.

“Hem karnım doysun, hem çörek bütün dursun.” Vermeden almanın mümkün olmadığını söyler misiniz daha güzel nasıl anlatabiliriz? Ve çevremizde çöreğinin bütün durmasını isteyip de karnını doyurmaya çalışan, hatta ve hatta bunu başaran ne kadar hortumcu, pipetçi (bu söz saygıdeğer Üstün Dökmen Hoca’mızın literatüre kazandırdığı bir terimdir) ve bilmemneci insan tanıdığınız var.

Ve son bir söz daha: ”Yumurtayı tanımak için yumurtlamaya ihtiyaç yok.” Bile bile, göz göre göre bazı olumsuzluklara, problemlere balıklama dalmadık mı hiç hayatta? Boyumuzun ölçüsünü almak için illa ki o hatayı yapmak konusundaki inadımızda ne kadar başarılı olduk zaman içerisinde değil mi? Hangi birimizin olmadı ki düşünmeden bir şeyleri yapmaya oturup da binbir zahmetle taş aramaya çalıştığımız silinmek için?

Dedeme bir kere daha Tanrı’dan gani gani rahmet dilerken, soruyorum, sorumun muhataplarına: Dedemin atasözlerini kim güncelleyecek, sözümona medenileştirecek söyler misiniz? Uygarlaşmak, deyimler ve atasözleri sözlüklerini üç-beş kişinin, ne idüğü belli olmayan kriterlere göre hallaç pamuğu gibi atmasıyla olmaz. İnsanlık tarihinde bazı kurum ve olgular vardır ki bunlara gereğinden fazla müdahale ettiğinizde mutlaka başınız ağrır, geçmişinizden ve bunun doğal yansıması olarak geleceğinizden, dününüzden ve yarınınızdan koparsınız. Ondan sonra da babasını anlamayan oğullar, ninesini anlamayan torunlarınız olur. Düşünmeden oturmayın olur mu, yumurtayı tanıyın artık, yumurtlamadan.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..