Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '07

 
Kategori
Havacılık
 

Yaşamı film oluyor(Vecihi Hürkuş)

Yaşamı film oluyor(Vecihi Hürkuş)
 

50 yılın üzerinde uçuculuk yaşamı olan, 26 Eylül 1917 günü bir Rus uçağını havada vuran ve Kafkas cephesinde ilk Türk hava zaferine imza atan, 1918’de İstanbul’da Ruslardan ele geçirilen “Nieuport” uçağına pervane üretimini gerçekleştiren, Kutsal Kurtuluş Savaşında uçak kanatlarının tamiri için jelatin ve emait üretimini başaran, 14 Eylül 1922’de İzmir hava meydanına uçağı ile ilk inen ve hava meydanını teslim alan, Kutsal Kurtuluş savaşında ilk ve son uçuşu gerçekleştiren, 1924 yılında İzmir’de ilk Türk Uçağını yapan, 1930 yılında İstanbul’da İlk sivil uçak olan ikinci uçağını yapan, 1932 yılında İstanbul’da İlk özel uçuş okulunu açan, 1933 yılında İstanbul’da ilk Türk Deniz uçağını yapan, 1934’de ilk Türk Kadın Pilotu olan Bedriye Gökmen Bacı’yı yetiştiren, 1936 yılında Ankara’da ilk Türk Planörünü yapan, 1954 yılında ilk Türk özel hava yolu şirketini kuran, uçakla ülkemiz yer altı zenginliklerinden olan radyo-aktif maddelerin havadan yer belirlemelerini yapan, Kutsal Kurtuluş Savaşında 3 kez “TBMM Takdirnamesi” kazanan, “50. yıl uluslar arası havacılık madalyası’nın” dünyadaki tek sahibi, savaş kahramanı, havacılık efsanesi, uçak üretim dehası, girişimci, eğitimci, hava akrobatı, yurt sevdalısı, gökyüzü aşığı ve mavi sonsuzluk tutkunu; Tayyareci Vecihi’yi, Vecihi Hürkuş’u anlatacağım.

Hürriyet Gazetesi’nin 15 Nisan Pazar günkü haberini görünce, Milliyet Blog’da yazmaya başladığım günden bu yana yazmayı düşündüğüm “Tayyareci Vecihi”yi yazmaya karar verdim. Haber, “Uçak düşüren ilk Türk Tayyareci, Kahraman pilot Hürkuş film oluyor.” Başlığı ile verilmişti. Habere göre; “Film, Vecihi Hürkuş’un, Rus uçağı düşürmesini, Ruslara tutsak olmasını ve yaşadığı büyük aşkı anlatmayı amaçlıyor. ‘Hürkuş’ adını taşıyan film projesi, Hi Prodeksiyon, Tosi Filmcilik ve Özel Film ortaklığında gerçekleştirilecek.” Filmin yönetmenliğini Avustralya’da sinemacılık eğitimi alan Tarkan - Cem Özel kardeşlerin yapmasının planlandığını, Kültür Bakanlığından destek alınmaya çalışıldığını da haberin devamından öğrendim. Aklıma, yılar önce birlikte çalışırken, Dr.Mustafa Altıoklar’ın “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmi için, Kültür Bakanlığı’nda yaptığı yorucu çalışmalar ve Filmin desteklenme kararının çıkması üzerine yaşadığı sevinç geldi. Filmin çekimi hazırlıkları süresince sık sık İstanbul’a gitmesi gereken Dr.Altıoklar, bu gidişler için izin almaya her geldiğinde, havacılıkla ilgili film projelerinin devam etmesini konuşur, hatta ikinci projenin mutlaka ‘Vecihi Hürkuş’ olması gerektiğinden bahsederdik. İstanbul Kanatlarımın Altında filminde bana, daha sonra Savaş Ay’ın oynadığı “Bekri Mustafa” rolünün çok yakışacağını söylediği esprilerine, ben de “ Eğer sinemaya gireceksem, Vecihi Hürkuş’u oynayarak olmalı” diye takılırdım. Dr.Mustafa Altıoklar film çekilmeye başlanınca görevinden ayrıldı ve İstanbul’a yerleşti. Bir daha karşılaşma olanağımız olmadığından da bu konu üzerinde konuşamadık. “Abdülhamit Düşerken” filminde Abdülhamit rolünü başarı ile oynayan, gazeteci, yazar, yönetmen ve tiyatro oyuncusu sevgili dostum Çetin Öner’in, Türk Hava Kurumu Çankaya Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olduğu 2000- 2002 yıllarında birkaç kez de onunla konuştuk. Hatta Vecihi Hürkuş’un yaşamını senaryo haline getirmeyi de çok istemişti. Olmadı. Dilerim, bu gazete haberine konu olan girişim başarılı olur ve Kutsal Kurtuluş Savaşının Tayyareci Vecihi’si, Vecihi Hürkuş’un yaşamı beyaz perdeye aktarılır ve Yeni kuşaklara ulaştırılır.

6 Ocak 1896’da İstanbul’da doğdu. 1914 yılında Tayyareci Fethi, Sadık ve Nuri Beyler Mısır yolculuğuna başladığında, uçuculuk diye bir meslek olduğunu ilk defa duydu. Pek çok spor dalında etkinlikleri olan bir genç olarak, pilot olmak ona çekici geldi. İlk uçuş deneyimini, Mülazım (Yüzbaşı) Cemal Bey’in kullandığı Belorit tipi uçakla yaptığı kısa bir uçuşla yaşadı.1915 yılı kasım ayında Bağdat’ta Tayyareci Yüzbaşı Mehmet Ali Bey yönetiminde Parazöl Uçağı ile rasıt koltuğunda yaşadığı ikinci uçuş deneyimi bir felaketle sonuçlandı ve kalkıştan çok kısa bir süre sonra düşen uçaktan ağır yaralı olarak kurtuldu.Uzun süre hastanede yattı. Bu kazadan sonra, Pilot Mehmet Ali Bey’in ayağı ve Vecihi’nin bel kemiği kalıcı şekilde sakatlandı. Yaşadığı bu olay onu uçuculuktan soğutmak şöyle dursun, uçma ve başarma duygularını kamçıladı.1916 yılı Mayıs ayının ilk haftasında “Yeşilköy Tayyare Mektebi” inde uçuş eğitimine başladı. Dünyada ve ülkemizde henüz havacılık emekleme devrini yaşarken, ilk motorlu uçağı 1903 yılında uçuran Amerikalı Wright kardeşlerin uçuşundan 13 yıl sonra, ilk yalnız uçuşunu 21 Mayıs 1916 günü gerçekleştirdi. O tarihe kadar Uçuş Öğretmeni Hayrettin Beyle 25 uçuş yapmış ve hiç beklemediği bir anda yalnız uçuşa gönderilmişti. Hava akrobasi pilotluğunu öğrenmesi ve uygulamaya geçmesi için ise, bir buçuk aylık bir çalışma yeterli oldu.

Cephe hizmeti ve rasıt kursu için, Kafkas 7. Tayyare Bölüğüne atandı. Burada müttefikimiz Alman havacılar da bulunuyorlardı. Ancak alman uçucular meteorolojik koşulların uygun olmadığı iddiasında idiler ve bu bölgede uçuş yapılamayacağını savunuyordular. Vecihi Hürkuş bu iddialara katılmıyor, uçuş için her türlü koşulun uygun olduğunu savunuyordu. Bunu kanıtlamak amacı ile Kurmay Yüzbaşı Baki Bey’le çıktıkları bir inceleme uçuşu başarı ile sonuçlanmış ve bu uçuşla oluşan olumlu izlenimler sonucunda önemli bir keşif görevinin yapılmasına karar verilmişti. Uzun süredir yapılmayan bu keşif uçuşu görevine iki uçakla çıkılması kararlaştırıldı. Birinci uçakta Şükrü Bey’le Vecihi Bey Erzincan ve civarında, ikinci uçakta da Alman pilotlar, Kelkit civarında keşif ve hava taarruzu görevlerini yapacaklardı. Sabah erken saatlerde meydanda kalkış hazırlıkları yapılırken, meydana gelen Alman pilotlar, Türk meslektaşlarına selam dahi vermeden telaşla uçaklarına bindiler ve havalandılar. Uçuşla ilgili olarak bir bilgi paylaşımı dahi olmadan, garip bir heyecan içinde uçaklarına binip uzaklaşmaları bir garip geldi, Şükrü ve Vecihi Beylere. Üzerinde durmadılar. Hazırlıklarını tamamlayıp onlarda havalandı. Kalkış henüz tamamlanmıştı ki motor aniden sustu. Pistin; küçük, çevresinin ise engebelerle dolu olması, kayalık ve derin bir vadi ile son bulması, bu arızanın mutlak bir felaketle sonuçlanması için gerekli tüm koşulları hazırlıyordu. Henüz 40 saat uçuş deneyimi olan Vecihi Bey, İnanılması çok güç bir maharetle uçağını meydanın hemen kıyısındaki dar bir alana indirmeyi başardı. Bir hayli sert olan bu inişte sadece uçağın kuyruk mahmuzu kırılmış, başkaca bir hasar olmamıştı. Hangara çekilen uçak incelendiğinde, karbüratöre gelen lastik borunun, filtreden sonraki bölümünün bir Alman dergisinden kopartılmış kağıtlarla dolu olduğunu gördüler. O gün uçuşa çıkan, Alman pilotların yönetimindeki uçağın geriye dönmemiş olduğunu ve cephe yakınlarında kırıldığını öğrendiklerinde ise, sadece ‘ilahi adalet’ diye düşündüler.

Vecihi Bey, 26 Eylül 1917 sabahı rasıtı Şükrü Bey’le Kelkit yönünde yeni bir görev uçuşuna çıkmıştı. Uçuşun 40. dakikasında, denizden 3.000, yerden 1.400 metre yükseklikte, rasıt Şükrü Bey, düşman kuvvetlerini belirlemeye, Pilot Vecihi bey ise; uçağın yönetiminin yanı sıra, olası düşman uçağı saldırısına karşı etrafı kolaçan etmeye çalıştığı bir sırada, düşmanın topçu ateşiyle karşılaştılar. Saat sabahın 05:40’ını gösterdiği bu sırada, Rus topçusunun sabah mahmurluğu içinde yaptıkları top atışlarından kurtulmak hiç de zor olmadı. Rus kolordu karargahı ve bir uçak bölüğünün bulunduğu, Kelkit Kasabasına gelme amaçları; düşman mevzilerinde ki genel değişiklikleri belirlemek ve düşman tayyare bölüğüne saldırıda bulunmaktı. Kelkit üzerine yaklaşırken, Kelkit Kasabası doğusundan birbirini takip eden iki uzun toz bulutunun yükseldiğini gördüler. Bunun kalkma hazırlığında olan iki uçak olduğu çok açıktı. Biran önce bombalar atılmalı ve düşman uçak bölüğüne mümkün olan en çok zarar verilmeliydi. Hızla hedef üzerine geldiler. Düşman uçakları yükselmeye devam ediyordu. Vecihi Bey, düşman uçaklarını da gözden kaçırmamaya özen gösterirken, rasıt Şükrü Bey, bombaların emniyetlerini üzerinden alıyor ve sapma hesabını da yaparak teker teker düşmanın üzerine bırakıyordu. Düşman uçak hangarlarının çoğu yok edilmiş geride kalanlar ise kullanılamaz duruma gelmişti. Düşman savunma hattının 80 Km. içindeydiler. Gerçi düşman uçaklarına hakim bir yükseklikteydiler, ancak aynı anda iki uçakla birden savaşıyor olmak, sahip oldukları avantajı azaltabilirdi. Düşman uçaklarının uçuşlarında görülür bir ayrılık vardı. Vecihi Bey uçağını Türk cephesine doğru yaklaştırmaya çalışırken, Moran avcı uçağı, Vecihi Beyin uçağının doğusunda ve bir hayli uzaktaydı. İkinci uçak Gaudron, çekilmekte olan Vecihi Bey’in uçağının üzerine doğru gelirken, yükselmeye çalışıyordu. Vecihi Bey’in de beklediği buydu. Uçak yeterli yakınlığa gelince, rasıtına ateş emrini verdi. Rasıt Şükrü Bey, tüfeği düşman üzerine çevirdi ve tetiğe bastı. Ancak beklenmeyen bir şey oldu. Çok kısa süren bir sürekli ateş akıntısı birden bire durdu. Makineli tüfeğin mekanizması bozulmuştu. Şimdi tehlikeli durumda kalan onlardı. Vecihi Bey, keskin bir dönüşle Rus uçağının makineli tüfek atışlarını savuşturdu ve yeniden kazandığı yükseklikle hakim duruma geçti. İkinci hucumda Vecihi Bey Düşman üzerine dalışa geçti ve kumanda lövyesi üzerindeki atış düğmesine sürekli basarak kendi makineli tüfeğinden kurşun yağdırmaya başladı. Rus Gaudron uçağının, önce bir yapraklandığını, ardından da Kelkit Çayı’na doğru arkasında ince bir duman izi bırakarak düştüğünü gördüler. İlk görev bitmişti. Sıra ikinci uçaktaydı. Ancak ikinci uçağın pilotu, olanlar karşısında duyduğu korkuya yenilmiş ve Vecihi Beylerin uçağından süratle uzaklaşarak gözden kaybolmuştu. Uçuş saatini dolduran ve ancak Suşehri’nde ki Üsse dönecek kadar yakıtları kalan Vecihi Bey ve Şükrü Bey sevinçle birbirlerini kutladılar ve üsse döndüler. Türk Havacılık tarihinin ilk zaferini kazanan, ilk düşman uçağını düşüren kahramanlar olarak.

DEVAM EDECEK.

 
Toplam blog
: 182
: 2395
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

10 Kasım 1954 tarihinde doğdum. Sosyal Hizmet Uzmanıyım. Pilotum. (ultralight licence no:151)..