Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Gel de kıskanma!..

Gel de kıskanma!..
 

Kıskanma duygusunun iki açılımı var:
Birisi sahip olduğunun elinden alınma korkusu, ikincisi sahip olamadıklarına hasetle bakma. Birbiriyle görünüşte hiç ilgisi olmayan bu iki anlam, 'kıskançlık' sözcüğüyle tek nefeste kolayca ifade edilir ve anlaşılır.

Çünkü aslında sahip olduğunu başkasına kaptırma endişesi ve başkalarının sahip olduklarına hasetle bakma aynı kökten gelir, benzer huzursuzlara neden olur:

Her ikisi de eksik özgüvenin sancılarıdır...

Aşkın içinde yaşanan kıskançlık sahip olunanı kaybetme korkusudur. Genellikle sevimlidir. Sağlıklı boyutlarda yaşandığında 'aşkın tadı tuzu' diye bile yorumlanabilir.

Benim değineceğim kıskançlık, diğeri yani başkasının sahip olduklarından kendine hasetlenecek bir şeyler çıkarma ki, işte bu düşman başına!.. Yerine göre ocak bile söndürür!

Bir gerçek var ki yadsınamaz:

Herzaman etrafımızda beli daha ince veya arabası daha hızlı olan, daha iyi şut çeken, daha esprili/karizmatik olan, sevgilisi güzel, kocası zengin olan, hatta kocası olan :)... dolayısıyla huzur kaçıran birileri mutlaka olacaktır. Bunlar konusunda içsel bir karşılaştırmadan yolu geçmeyen kimse yoktur. 'Yok öyle birşey' diyen varsa, külliyen yalandır. O yüzden de, iç ve çevre huzuru için insanın başetmesi gereken en temel duygu budur.

Böyle bir karşılaştırma kafalarda dolanırken:

'Belim kalın ama, gözlerim güzel',
'Arabam yavaş ama iyi şoförüm,'
'Benim de röveşatam iyi,'
esprili/karizmatiğe bir alternatif bulamadım:),
'Benim sevgilim dünya tatlısı,'
'Kocamın elinden hiç bir iş kurtulmaz, azimlidir'
açıklamalarını getirebilmek, ve bunları içtenlikle sevmek en ferah çıkış yoludur.

Tam tersi

'Belimi incelteceğim, ölümüne rejim şart!'
'Borç harç, daha iyisini alacağım, neyim eksik!'
'Şut çekerken gıdıklasam mı? çekemez, havası söner, keh küh,'
'Hanıma bir 'liposuction', bir burun ameliyatı, bir de dudak silikonu, al sana Anjelina Jolie!'
'Bendeki şansa bak, bula bula bu sümsükle mi evlendim!...':).

gibi yaklaşımlar ucu bucağı belli olmayan 'sevimsiz, mutsuz ve umutsuz' çabalardır. İnsanın içi daralır, kafası karışır!:).

Bu konu ne zaman aklıma gelse, Rahmetli annanemin bir öyküsünü anar gülümserim:

Şişman kadınlar yolda yürürken 'malım da vaaaar, mülküm de vaaaaaaar', rehavetiyle yürürmüş, zayıf olanlarsa onun peşinden; 'benimde var, benimde var ,benimde var, benimde var,' telaşıyla koşturur dururmuş.

Ben derim ki, şişmanlayan özgüvenimiz olsun, rehavet nasıl olsa gelir...

 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..