Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '07

 
Kategori
Siyaset
 

A-ke-pe'nin Kovboyu

A-ke-pe'nin Kovboyu
 

Oldum olası yakıştıramadım. “Bu adam, nasıl oluyor da Bay Başbakan ve ekip arkadaşlarının, herkesçe malum çizgilerini benimseyebiliyor, onlarla beraber hareket ediyor?” diye defalarca düşündüm. Bulamadım...


Abdüllatif Şener, Sivas’lıdır. Yanlış bilmiyorsam, Uzunyayla Çeçenleri’ndendir. Dik, doğru ve biraz da inat bir Kafkas damarı vardır genlerinde. Asıl mesleği akademisyenliktir. Maliye alanında doçentlik titrine sahip bir üniversite hocasıdır. Ve yine yanlış bilmiyorsam siyaset yapmak için çok da gönüllü olmamasına rağmen, bugüne kadar yoğun talepler ve zorlamalar neticesinde politik hayatın içinde bulunmuştur.


Şener, partisinin hükümet olduğu her dönemde bakanlık yapmıştır. Son hükümette de devlet bakanlığının yanında Başbakan Yardımcılığı görevini de ifa etmektedir. Genel Başkanı’nın ve birçok partili bakan ve milletvekilinin tam aksine çok tutarlı, dengeli ve devletin ve toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, tüm yapılarıyla barışık ve diyalog halindeki siyasi duruşuyla; partili-partisiz tüm kamuoyunun haklı sevgi ve saygısını kazanmayı bilmiştir.


Anamuhalefet lideri Deniz Baykal dahi kendisini, Cumhurbaşkanı olarak görmek istediklerini, Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti görüşü olarak, alenen deklare etmişti. Bay Başbakan, Bay Arınç’ın anlamsız siyasal kaprislerine rest çekebilme ve geniş tabanlı bir uzlaşı arama yolunu tercih etme iradesini gösterebilmiş olsaydı, belki de son dönemde yaşanan politik çirkinliklerin hiçbiri tarih kayıtlarına geçmemiş olacaktı.


Peki Abdüllatif Şener, nasıl oldu da bu kadar geniş halk kesimleriyle ve farklı kurum ve kuruluşlarla kucaklaşabilme başarısını gösterebildi? Bu sorunun tabi ki pek çok yönden ele alınabilecek onlarca farklı cevabı var. Ancak ben, şahsi yorumum olarak bir cümle söyleyip, sonra da bu ifademi destekleyen bazı örnekler vereceğim.


Şener; partililerinin ve özellikle de genel başkan ile üst düzey yönetimde beraber çalıştığı kurmayların büyük çoğunluğunun düştüğü zafer sarhoşluğu, tek başına iktidar olmayı siyasal sorumsuzluk olarak görme, denizin bir sonu olduğu fikrini bir türlü kabullenememe, muktedir olmayı hazmedememe ve hepsinden önemlisi de kendilerini, kendilerinden olmayanlardan ayrıcalıklı ve de üstün görme hatalarına düşmemiştir. İtmekten çok kucaklamayı benimsemiştir. Yermekten ve kavga etmekten çok, takdir etmek ve diyalog kurmayı tercih etmiştir. Garip komplekslerin ve bu komplekslerin yansıması olan sürekli islim üstünde durma psikolojisinin kendisine hakim olmasına asla müsaade etmemiştir. Özetle sevgili akepeliler ne yaptı ise Şener tersini yapmıştır.


Şu anda da bir dolu akepeli ikişer milyar başvuru bedelini partiye yatırıp, adaylık başvurusunda bulunmuş, listelere girebilmek için de yapılmadık siyasi manevra ve harcanmadık para bırakmamaktadırlar. Şener, yine partililerinin tersini yapmış ve Sivas birinci sıradaki yerini, banko milletvekilliğini, belki yine bakanlık koltuğunu ve bir dolu dünya nimetini elinin tersiyle itebilme büyüklüğünü göstermiştir.


* * *


Şarap üreticileri derneğinin bir organizasyonuna katıldı. Ve içmemesine rağmen, neredeyse bir önolog gibi, bir şarap uzmanı derecesinde teknik bilgiler sundu. Konuya hakimiyetini gösterdi. Şarabın, tadından başka her şeyini bilirim” diye esprisini yaptı. Tüm komplekslerinden arınmış ve camiasından gelecek tepkilere gülüp geçen edasıyla.


Bir Alevi organizasyonuna katıldı, siyasetçi olarak. Çok yüzeysel bir konuşma yapıp, adet yerini bulsun şeklinde kısa bir süre orada kaldıktan sonra çekip gidebilirdi mekandan, bir Sünni olarak. Kimse de garip karşılamazdı bu durumu. Ama O, oradakilere ve tüm ülke kamuoyuna bir mesaj verdi. Hepimiz aynı kökün dallarıyız derken yine hiçbir şeyden çekinmeden, göğsünü gere gere Evet, ben de aleviyim” diyordu.


Benim, “akepenin kovboyu” diye tabir ettiğim farklı ve sansasyonel çıkışları sununda gerek kendi camiasında gerekse kamuoyunda AKP’nin solcusu” olarak nitelendirilir oldu. Bu yakıştırmayı, kendisine soran gazetecilere, gülerek ve o her zaman ki özgüveni ile bu ifade yetersiz olmuş çocuklar, ben mülkiyeliyim ve her mülkiyeli biraz komünisttir” diyebilmekteydi.


Son dönemde, büyük illerimizde gerçekleştirilen ve yoğun halk katılımlarına sahne olan Cumhuriyet Mitingleri”ni; Genel Başkanı ve üyesi olduğu hükümetin Başbakanı olan şahıs, bindirilmiş kıtalar” şeklinde aşağılarken, Şener tam tersini yapıyor ve hiç kimseden çekinmeden meydanları sesini dinlemeli ve verilen mesajı doğru okumalıyız” diyebiliyordu.


Ve “cumhuriyet çocuğuyuz” vurgusunu her türlü takiyyeden ve riyadan arınmış haliyle ve içtenlikle yapabiliyordu.


Sonuç olarak Abdüllatif Şener dama dedi. Bay Başbakan ve Bay Gül’ün tüm ısrarlarına rağmen sözünden dönmedi. Milletvekili adayı olmayacağını, Hacettepe Üniversitesi’nde hocalık yapacağını bir kere daha kamuoyuna beyan etti.


Bence kendisine yakışanı yaptı. Gerçekten de o resimde Sayın Şener çok ama çok sırıtıyordu. Bu belki de birileri için ders, mesaj, örnek olur kim bilir? Kim bilir belki de genel seçimler sonrasında gerçekleşecek bir Cumhurbaşkanlığı adaylığının altyapısıdır bu yaşananlar? Bekleyip göreceğiz.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..