Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Rüya Fenomeni ?

Rüya Fenomeni ?
 

Rüya denen şey, yüzyıllardır insanı ve bilim adamını meşgul eden ama henüz ne olduğuna dair kesin ve bilimsel bir açıklama yapılmayan bir şeydir. Hepimizin her uyku halinde gördüğü, gördüğünü iddia ettiği, görmek istediği, şey olan rüya gerçekten nedir ?

Rüya için “geçici ölüm hali “ ve uyku halindeyken görülen garip haller deniliyor. Niçin ve ne surette rüya görüyoruz? Bu tam olarak bilinmiyor. Yani tam bir fenomen durum. Ama bazı bilim adamları buna, “günlük veya geçmişte yaşanılan olayların bilinçaltımızda yarattığı tezahürü “şeklinde açıklama getiriyor. Kısmen doğru da olabilir. Peki, insan hiç yaşamadığı olaylara ait kareler görüyorsa, hiç gitmediği yerlere gitmişse, hiç tanımadığı insanlarla diyalog kurmuşsa ve hiç bilmediği nesnelere dokunmuşsa ? İşte bunun açıklaması yok. Dedik ya ! Tam bir fenomen..

Eski çağlardan bu güne kadar filozoflar, bilim adamları çeşitli şekillerde açıklamışlar, düşünmüşler, fakat rüyayı kesin bir şekilde belirleyememişlerdir. Ancak şu kadarını bilmemizde fayda vardır ki rüya, büyük ve soyut bir dünyadır. Aynı zamanda rüya, öldükten sonraki yaşantımız ile de ilişkili bilgiler vermektedir. Bu ilişkiyi yakalamak, temiz duygu ve ruh temizliğiyle ancak mümkün olabildiği de söylenmektedir.

Rüya bildiğimiz gibi, insanın uyku halindeyken gördüğü bir durumdur. Uyku biz insanlar için ne kadar önemliyse, uykuda rüya görmenin de o kadar önemli olduğunu söyleyen bazı bilim insanları da var ki, uyku da rüya durumu da insanın fizyonomisini dengeleyen unsurlar olduğunu söylüyorlar. Aslında bu bir devinimdir ve zorunluluktur. Zira, insanoğlu hayatının hemen hemen üçte birini uykuda geçirir ki, bu da ortalama 60 senelik hayat süresinin 20 senesi demektir. Uyku, günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır.

Uyku ve rüyalar, ruhbilimci Sigmund Freud'un da araştırmalarının büyük bölümünü oluşturmuş ve yaptığı araştırmalarda uyku sırasında, kişinin bilinçaltında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiğini varsaymıştır. İşte bizler bu olguya Rüya adını veriyoruz. Freud’a göre bilincin gizlediği, tamamen sakladığı bu olgular ortaya çıkabilmek için yol aramaktadırlar. Bunlardan bazıları da rüyalar haline girerek kendilerini göstermektedirler. Freud’un bu varsayımından yola çıkılarak, bu gün rüya’ya daha bilimsel açıklamalar getirilmeye çalışılırken, birçok psikolojik, nörolojik ve psiko-somatik rahatsızlıklar, uyku halinde giderilmeye çalışılıyor. Hipnoz tekniği de bunlardan biridir.

Rüyaların yada rüya da görülenlerin açıklanması.. Bazı soyut kavramların açıklamaları bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildiği halde, rüya kavramını bu şekilde açıklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle değil de, dinsel yönden açıklanabildiği de bir başka soyut gerçektir. Bu açıklamaya göre ruh bedenden ayrıldığı zaman, yaşanan olayların tümüne de rüya diyebiliyoruz.

İnsan, uykuya daldığı anda rüya görebilir ama ortalama uyku zamanı esnasında ancak uykuya daldığı esnada gördüklerini ve uyanmaya yakın gördüklerini hatırlayabildiği söyleniyor uzmanlarca. Çünkü rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğümüzü sandığımız garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izlerler. Bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını biz uyandıktan sonra beynimizin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece.

Eski çağlardan beri insanları ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlar da çok önem verilmiştir. Rüyaların, korkulan tanrılar tarafından verilen armağan veya cezalar olabileceğine inanılmıştır. Daha sonra kâhinler rüyaları açıklamaya, yorumlamaya başlamışlardır. İlk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları da belli değildir. Ancak Babil’in kâhinlerinin büyük ün yaptıkları bilinmektedir. Kaldeliler, Astrolojinin yanı sıra rüya yorumlarında da başarı kazanmışlardır. Zamanla belirli rüyaların anlamları da kesinleşmiştir. Eski Mısırlılar, eski Yunanlılar ve Araplar rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlardır.

Rüyalar bazen açıkça bazen üstü kapalı olaylara bürünmüş olarak geleceği haber vermektedir. Bilim tarihinde ve günlük hayatımızda geleceği olduğu gibi gösteren rüyalara sık rastlanmıştır. Bilim tarihine geçen bu tarz ünlü bir rüya Abraham Linkol' ün rüyasıdır. Örneğin, tarihte Büyük İskender’in kâhinlerine sıkça danıştığı rüyalarını yorumlattığı, hatta her savaşa çıkmadan kısa bir süre önce, kahinlerinden kehanette bulunmalarını istediği bilinmektedir. Daha yakın bir tarihte de, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman bey’in gördüğü bir rüyayı, toplumun en yaşlısına yada bilge kişisine anlattığında, onun büyük bir imparatorluk ve devlet kuracağını anlatması ve rüyanın gerçekleşmesi ilişkisi enteresan bir anektottur.

Biyoloji süratle gelişirken rüyaları bilinçaltındaki beyin olaylarına bağladı. Ne var ki, rüyaların zamanı aşan farklılıkları kimsenin gözünden kaçmış değildir. Ünlü bir bilim adamı "Fizik ve Biyolojide istisna olmaz. Tek bir olayın bile açıklanması gerekir." hükmü ile metafizik olaylara bilimsel bir kapı ayarladı. Rüyalar metafizik bir olaydır. İç dünyamızdan doğar.

Zaman ötesi nitelikleri ile birlikte bilinçaltına yansıyarak bize ulaşır. Bu arada bilincin ve şuur altının şekillenme ve
fotoğraflarına bürünür. Zaten eski psikiyatrislerin rüyaları bilinçaltı diye nitelendirmesi onların bu özelliklerinden gelir. Hatta iç dünyadan gelen rüya olayının bilinçaltında doğmaz. İçimizdeki ben’den bize gelen mesajlardır. Bunun önemli delilleri vardır.

Kendi benliğinizin saflığında, hayırlı ve güzel rüyalar görmeniz dileklerimle..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..