Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '06

 
Kategori
Arkeoloji
 

Ölümsüzlüğü arayan kahraman: Gılgamış

Ölümsüzlüğü arayan kahraman: Gılgamış
 

Bilinen en eski edebi eser olan Gılgamış Destanı, Mezopotamya’nın güneyinde Bağdat kenti ve Basra körfezi arasında yer alan Uruk kentinin efsanevi kralı Gılgamış’ın maceralarını anlatır.

Sümer Kral listesinde Tufan’dan sonra Sümer’i yönetmiş ikinci hanedan olan Uruk hanedanının beşinci kralı olarak adı geçen Gılgamış’ın gerçekten yaşamış tarihsel bir kişilik olduğu bilinmektedir. Mezopotamya ve Yakındoğu’nun hemen hemen her köşesinde çeşitli versiyonları bulunmuş ve evrensel bir boyut kazanmış bu büyük destanın kahramanı olan Gılgamış, yazılı kaynaklara göre MÖ 2600 yıllarında Uruk kentinde krallık yapmıştı. Konu olduğu destan sebebiyle en tanınmış Sümer kralı olma payesine sahip olan Gılgamış, aynı zamanda İnsanlık tarihinin öyküsü kaleme alınmış ilk kahramanıdır.

Gılgamış destanı tüm destanlar gibi yaratıldığı toplumun inançları, kültürü, dini, mitolojisi ve hatta siyasi durumu hakkında da bilgi vermektedir. Bundan dolayı sadece bir edebi eser değil aynı zamanda Sümer ve Mezopotamya kültürünü daha iyi tanımak için çok iyi bir araçtır da. Örneğin Gılgamış destanının Sümer versiyonunu oluşturan bölümler den biri olan “Gılgamış ve Agga” isimli pasajda bağımsız kent devletlerinden oluşan Sümer ülkesindeki bu şehirlerin egemenlik mücadelelerinden izler bulabiliriz. Zira metne göre, Uruk’un kuzeyinde yer alan başka bir Sümer kenti Kiş’in kralı Agga, Uruk kentinin kendisine boyun eğmesini ister ancak Gılgamış Agga’nın bu isteğine direndiği için Agga Uruk kentini işgal eder. Sonuçta ilgili pasaj Gılgamış ve Agga’nın uzlaşmaya varmasıyla sonuçlanır.

Gılgamış destanının Akkad versiyonunda yer alan “Gılgamış, Enkidu ve Huvava” isimli bölüm ise destanın daha geç versiyonlarında da karşımıza çıkar. Bu pasajda Gılgamış ve can dostu Enkidu’nun tehlikelerle dolu uzak diyarlarda bulunan Sedir ormanlarına gitmelerinden ve oradaki korkunç dev Huvava’yı öldürerek kellesini kesip Uruk kentine getirmelerinden söz edilir.

İlk okunuşta son derece fantastik gibi görünen bu bölüm aslında yine Sümerlerle ilgili bir gerçeğin tanıklığını yapmaktadır: Kentleşme, yazı, matematik, astronomi, mitoloji gibi kavramların ilk kez ortaya çıktığı Sümer ülkesinin insanları tüm bu gelişmeleri ortaya çıkarmış oldukları için belli ki çok çalışkan ve üretken insanlardı ancak bir talihsizlikleri vardı: Sümerlerin yaşadığı Güney Mezopotamya toprakları yer altı zenginlikleri, taş ve ağaç yönünden son derece fakirdi, hatta bunlardan tamamen yoksundu da diyebiliriz.

Oysa güzel kentler ve binalar inşa etmek için taş ve kereste kesinlikle gerekliydi. İşte bundan dolayı Sümerler en eski dönemlerden beri bu kaynakları elde edebilmek için değişik yerlere seferlere çıkmış ve buralardaki halklarla mücadele içine girmiş olmalılar. Gılgamış destanının Gılgamış ve can dostu Enkidu’nun sedir ormanlarına yaptıkları tehlikeli yolculuğun ve orayı koruyan dev Huvava ile mücadelesinin anlatımında da kesinlikle bu tarihsel gerçeğin izleri yatıyor olmalı.

Gılgamış destanının en önemli bölümlerinden biri ise Gılgamış’ın ölümsüzlüğü aramak için çıktığı güç ve tehlikeli yolcuğun anlatıldığı bölümdür. En yakın arkadaşı Enkidu’nun ölümüyle yıkılan Gılgamış, duyduğu acının ve dostundan ayrılmak istememenin etkisiyle Enkidu’nun cansız vücudunu bırakmaz ve hayatta en çok sevdiği kişinin bedeninin çürümesine tanıklık eder. Yaşadığı bu sarsıcı olayın etkisiyle ölüme karşı büyük bir nefret ve korku duyan Gılgamış, ölümsüzlüğü arayıp bulmaya karar verir. Bunun için daha önce kendisine Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilmiş olan Utnapiştim’e ulaşması gerekmektedir.

Tufan’dan kurtulan eski Kral Utnapiştim’in (Sümer versiyonunda adı Ziusudra, Utnapiştim ise Akkadca adı) Tevrat ve Kuran-ı Kerim’de söz edilen Nuh Peygamber ile aynı özelliklere sahip olduğunu ve Gılgamış destanına göre tufandan kurtulduktan sonra kendisine ölümsüzlük verilmiş olan eski bir Sümer kralı olduğunu belirtmeliyim. Gılgamış çok tehlikeli yolculuklardan sonra Utnapiştim’i bulur ancak uğruna dünyanın öbür ucuna kadar geldiği ölümsüzlüğü elde edemeden geri döner. Sonuçta ne kadar güçlü ve ün sahibi olursa olsun hiçbir insanın ölümü yenmesinin mümkün olmadığı gerçeği Gılgamış’ın macerası yoluyla ölümsüzleşmiş ve insanlığın zihnine kazınmış olur böylece.

İnsanlık tarihinin ilk yazılı destanı olan Gılgamış destanı, edebi bir eser olmanın yanı sıra Sümer ve Mezopotamya toplumlarının inançlarını, hayata bakışlarını, kültürlerini ve tarihlerini yansıtan çok önemli bir tarihsel belgedir de. Gılgamış’ın öyküsü insanlığı o kadar çok etkilemiştir ki aslı Sümerce olan bu destanın Akkadca, Babilce, Assurca, Hurrice ve hatta Hititçe versiyonları yazılmış ve Gılgamış’ın öyküsü binlerce yıl boyunca insanlığın düşünce sistemini etkilemeye devam etmiştir.

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..