Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Yeraltında gezer misin

Yeraltında gezer misin
 

Anadolu! herşey dolu, boşyer yok ki. Bu konular aslında bloglara sığacak gibi değil. Ancak bir bildiğimizi, bir gördüğümüzü tanıştıklarımızla, özelliklede bilmeyenlerle konuşup anlatmak da zorunlu gibi. Rahat vermez bu esintiler içimizde kalırsa. Gelin lütfederseniz paylaşalım.

Öyle bilimsel yönüne eğilmemize gerek yok. Zaten bu konuları yazmaya anlatmaya taliplide çok. Biz naif şekilde duygu ve algılarımızla değerlendirmemizi kendimiz yapalım.

Buralar anadolunun tam ortası. Medeniyetler de hep bu topraklarda kesişmiş. Onun için yorgun şu tepeler. Onun için aşınmış sivrilikleri, bitkileri kaybolmuş, bozkırlaşmış, çoraklaşmış. İnsanlarmı sömürmüş, insanlarınımı sömürmüşler, ne taraftan baksan anadolu hikayeleri önümüze çıkar.

Bu yerlerde insanlar, bulunduğu yerden gariptir. Dünya buralara gelse, her taraf çağdaş dünyanın esintisini yaşa sa, burada insanlar mütevazidir. Bakıyorum şu bozkırın düzünde, susuz kalmış üzüm bağları ve arasındaki kabak ocakları güneşe ve geçmişe boyun bükmüş seyrediyor, üstüne basıp geçen turistleri. Turistler derken sanma misafirler, bizim gezenler. Çevre hep böyledir, çok çalışır az kazanır.

Şu patikadan yürüyelim. Bugün havada çok sıcak, yurdumun her tarafı yanıyor. Bazan ormanlar da ve hatta sıcağın etkisiyle köyler bile sahiden yanıyor. Belkide yakıyorlar. Geçmiş kültürümüzü, milli pirensiplerimizi, varlığımızı borçlu olduğumuz, huzurumuzu bizi bu günlere getiren değerlerimizi yakmak istedikleri gibi. Bizde bu güneşin altında yanmayalım.

Bu topraklar beyazdır, geçmişi gibi. Bak yerde bir karış toz var. Dikkat edelim, çevreye ve halkın geçim mahsulüne zarar vermeden, öyle yürüyelim. Her yan, plato düzlüğünde ova gibi görünür. Ama fark etmezsin, bir bakarsın derin bir vadi. Belki vaha sanırsın bu bozkırın ortasında.

Dur bir dakika, gel işte bir kuyu ağzı. Neresi mi diyorsun, hiç belli olmuyor değilmi. Bak şimdi bu gireceğimiz yer, yeraltı şehri. Bu kapadokyada böyle yeraltı kentlerindan sayısız denecek kadar çok. Birbirlerini kıskanmasınlar isimlerini hiç hatırlamayalım. Burayıda kimseye söylemeyelim. Zaten kapadokya ya gelipde buraları görmeden gidenler. Kapadokyayı gezip gördüğünü hiç söylemesin. Belki yanından geçmişsinizdir. Ama göremeye bilirsiniz. Zaten tevekkeli değil, Birçok yeraltı şehri gibi, yer üstündeki tabiat harikalarıda çok yerde vadilerde saklıdır. Onun için "Göreme" diye ün salmış sanırım.

Bu tür yeraltı kentlerinden keşfedilmeyen kaç tane vardır, kimse bilmez. Gel mavi okları takip edelim. Şimdi aydınlatılmış. Bu yerlerin günlük yaşam alanları olarak kullanıldığı zamanlar, aydınlatma işi nasıl çözülürdü? Çünkü aşağıya doğru indikçe yanma olayıda zorlaşır zannederim. Biz bu dehlizlerde bu aydınlatma ile yolumuzu zor buluyoruz. Serin ve hafif nemli, tabii soğuk hava deposu. Ama bu gibi değişik konuları zamanımız oldukça gezer görürüz.

Eğil biraz, başını çarpmadan yürümeye çalışalım. Aslında yürüyemiyoruz, emekliyoruz. Burası bir mahalle olmalı. Çevrede görüyormusun? ne tarafa gideceğini şaşırıyorsun. Şu oda işte, ana kayadan oyulmuş zahire depo çukurları. Şarap küplerinin koyulma yerleri hepsi aynen, olduğu gibi. Eğil eğil off, geç şimdi bu taraf daha gizemli. Bak işte burası normal oda standardında. Çevresinde üç oda, bir kaç tane de iç odalara geçiliyor.

Şu koridordan devam edelim. Oyulmaya müsait bu tüf kaya oluşumu, bu tip yerleşim için çok mükemmel imkan yaratmış. Genelde sorulunca Erciyes dağının püskürtüsünden yağan küllerden oluştuğu söylensede, Hasandağı da belki daha yakın buraya. Hasandağı da yanardağ. Yine bu böigede sayılamayacak kadar küçük krater konisi var.Acıgöl tarafından Aksaray'a gidersen görürsün, eteklerindeki kayalaşmış lav akıntılarını. Taş merakın varsa bu bölgede araya bilirsin, güzel taş çeşitleri bulabilirsin. Gülşehir'e giderken tarlalar obsidyen dolu. Neyse işte burasıda Kilise. İşin aslı bu şapelden başlıyor. Buraların yapılma nedeni hiristiyan inancının henüz egemen devletler tarafın dan yasak olması.

Şöyle gelirsen bu galerinin geçit yerindeki kapı taşını görürsün. Koca bir değirmen taşı sanki. Bu taş alt taraftan açılır. Ancak üsten veya dışarıdan girmek isteyenlerce açılamaz. Şimdi bu kaya kapı kapansa içerideki turistlerin hepsi mahsur kalır. Elbette biz kalmayacak değiliz. Bu husus aklıma geldiği zaman tuhaf oluyorum.

Kaç kat inebildik acaba! on kat olmuştur herhalde. Ooo burası tam harika, sütun bile koymuşlar, dört tane sütun.Büyük bir salon burası, eğil bak şu oyuktan, yukarı doğru bir havalandırma bacası. Bir yıldız gibi gün ışığı sonsuzluk bacasında. Şimdi benim aklıma takılan, düğün salonu yok. Bunlar evlenme törenleri yapmıyormuydu diye düşünürken, cevabı kendim buldum. Nikah merasimleri gördüğümüz şapellerde yapılıyordu dini ayinlerle. Zaten dindar insanlarmış. Bu yer altı yerleşimlerinin sebebi bu olduğunu belirtmiştim. Bak şu odaların tabanları çukur, bu çukularda genelde ibadet yerlerinin tabanı mezar yerleri. bazı yerlerde de duvar önlerinde lahit oyukları var.

Anadolu halkı batı dünyasından önce hiristiyanliği kabul etmiş. Buranın hiristiyanları her ne kadar tescirle batıya gitselerde, aslında rum değiller. Dini benzerlikten öyle sosyal neticeler oluşmuş.

Bu inmenin birde çıkması var. Burada zamanın farkında da değiliz. Saat olmazsa bilemezsin, bir çıkarsınki kapılar kapanmış. İşte işi garantiye alalım turist gurupiarının peşini bırakmayalım.

Kendini bir kaptırırsan hayale, bu atmosfer içinde kaç binyıl geride yaşayıp, zaman tünelinde geri gitmiş olursun. Bu indiğimiz kaçıncı kat bilmem ama söylendiğine göre dikey ve yatay olarak tam alanı keşfedememişler. Birçok bölüm ya kapalı yada tehlike nedeniyle yasak.Büyük bölümünde de kazı ve temizleme çalışması yapılmamış.

Bu gün zamanımız fazla geçti, daha sonra diğer taraflar için yeniden geliriz. Bu ve benzeri yeraltı şehirleri plan bakımından da bir birlerine fazla benzemezler. Belki bikaç tane daha gezebiliriz.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..