Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Otele gidince domuz gibi yeriz abi

Otele gidince domuz gibi yeriz abi
 

Yıllardan beri, ne zaman Afyon’da yemek molası verecek olsam kendimi Özdilek’e atar ve istisnasız her seferinde de bir şeylerden rahatsız olarak çıkardım tesisten. Bu sefer hemen karşısında bulunan bir diğer meşhur ve köklü işletme konumundaki İkbal Tesisleri’ne girdim.


Eşim ve oğlumla birlikte, sucuk deyince akla ilk gelen markalardan biri olan ve bu güveni de fazlasıyla hak ederek bugünlere getirmiş bulunan, İkbal sucuklarından yapılan sucuk döner yemekti niyetimiz. Öyle de yaptık. Aldık yiyecek ve içeceklerimizi ve salonda boş bulunan masalardan birine oturduk.


Büyük yemek salonunun soğutma tertibatında ya bir problem vardı ya da yeterli gelmiyor olacak ki ortam oldukça sıcaktı. Acılı sucuk döneri de yedikten sonra, şöyle serin serin yemeğini yemekten son derece hazzeden benim gibi sıcak düşmanları için, pek de tercih edilebilir bir ortam olamadı İkbal Tesisleri.


Yiyecek çeşitleri Özdilek ile kıyas götürmeyecek derecede azdı. Buzdolaplarında, soğuk içecek bulmakta zorlandık. Ama sucuk dönerleri oldukça başarılıydı.


* * *


Yemeğimiz yemiş ve tam kalkmak üzereydik ki hemen yanımızdaki masaya dört kişilik bir grup oturdu. Yirmi beş - otuz yaşlarında iki çiftten oluşan grubun konuşmalarından Ankara’lı olduklarını anladım. Bir çift yeni evliydi, diğerleri ise flört ediyor ya da onlar da yeni evlenmişlerdi. Üniversite mezunu oldukları kesin, hatta tahminim bir üniversitede çalışmaktaydılar. En azından bir ikisi.


Ankara’dan güneye inmenin, denizle, güneşle, tatille buluşacak olmanın heyecanı ve dinamizmi tüm hareketlerine yansımıştı. Telaşla, tepsilerinde bulunan dört tane küçük tost ve çay bardağını masalarına koydular ve hem konuşup hem de hızla yemeye başladılar ellerindekini.


Ve kayıtlarıma geçen o muhteşem sözünü patlattı masanın orta yerine erkeklerden biri:


“Boş verin, idare edin abi. Otele gidince domuz gibi yeriz nasıl olsa.”


Gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Türk turizminin son yıllarına damgasını vuran her şey dahil sisteminin, bazı görüşlere göre sektörün can simidinin, bazı yorumculara göre de en büyük baltalayıcısının ne güzel bir özetiydi karşımdaki.


Bir yıldan fazla bir zaman oldu galiba, bu sayfalarda yazmış ve herşey dahil otellerden, beş yıldızlı, ultra modern, bilmemne tatil köylerinden, beach clublardan ve hatta otobanlardan nasıl da kaçtığımı paylaşmıştım yazımda. Otomatik vitesli araçlara bile dokundurmuştum hafiften.


İnsanı mekanikleştiren, sıradanlaştıran, -yine daha önce yazdığım- “homocopiens”leşmesine sebep olan, küçük ayrıntı ve yaşanmışlıklardan mutlu olma fırsatlarını elinden koparıp alıveren ne varsa uzak durmak gerektiğine inanırım.


Bu satırları yazarken bile; o sözümona son derece zengin açık büfeler, her biri yek diğerine benzeyen yemek ve mezeler, ucube tatlılar, bakiyesi diğer güne ve diğer güne devreden farklı lezzetler(?) ve bunları tepeleme tabaklarına doldurup, doymayıp bir kere daha doldurup sonra da mide fesadına uğrayan otel müşterileri, İkbal’de gördüğüm genç çiftler geldi gözümün önüne.


Otelde domuz gibi yemeyi planlayarak, tost ve çaya talim eden güngörmüşlerimiz ya da bir başka deyişle.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..