Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yeni Foça'da kül rengiydi akşam

Yeni Foça'da kül rengiydi akşam
 

Sobalı bir evde büyümedim. Kendimi bildim bileli kaloriferli evlerde ikamet ettim. Ama her iki dedemin evi de soba ile ısıtılıyor, çıtır çıtır yanan sobaların üzerinde fışır fışır çay suları kaynıyor, üzerine koca bir kapak kapatılmış patatesler pamuk gibi pişiyor, bazen tütüyor baca çıkışından bazen de bir çocuk dokunup elini yakıyordu sobalara.


Eskiden ateş kürekleri vardı. Yanmış, bitmiş ve küle dönmüş kömürler; sobaların alt taraflarındaki haznelerinden işte bu ateş kürekleri ile alınır ve çöpe dökülürlerdi. Yeni közden küle dönen kömür artıklarının rengini hatırlar mısınız? Ben hiç unutamam. Gri, kahve, bordo ve kırmızının enfes bir karşımıydı, o kül rengi dolmuş ateş kürekleri.


Dün akşam da gün geceye dönerken usul usul Yeni Foça’da; Tanrı, elindeki ateş küreğinde ne var ne yoksa Yeni Foça’nın eşsiz grubuna döküvermişti cömertçe. Birkaç hafta önce Datça Yarımadası’ndaki antik kent Knidos’u görme fırsatım oldu. Kime sorsak, neyi okusak herkes, Knidos’ta mutlaka güneşin batışını izleyin diyordu. Ayrıca anlatacağım Knidos’u. Ancak bu yazımda şu tespiti yapmazsam Yeni Foça’ya haksızlık etmiş olacağım:


Yeni Foça’nın dün yaşadığım kül rengi akşamı ve sayamadığım kadar farklı rengiyle batan güneşi, günü; Knidos da dahil olmak üzere gördüğüm ve yaşadığım hiçbir bölgenin gün batımına benzemiyordu. Yeni Foça’da kül rengiydi akşam, dün.


Ufuk çizgisine beş mızrak boyu yaklaşmıştı ki güneş, attım kendimi serin sularına denizimin. Ürperdim, bir ara karıncalandı vücudum, kulaçlar attım yosun ve iyot kokan sinesine ve gömüldüm kaldım tuzlu saçlarına.


Gruba iyiden iyiye yaklaşmıştı ki zaman, yerimi çoktan almıştım, bol konforlu portatif şezlongumda, ayaklarımı uzatmış ve kısarken gözlerimi vakit tamam. Sarıdan koyu bir bordoya resmi geçit yaptı renkler, sayamadığım kadar ara ton vererek gönül iklimimize. Arada yeşiller ve fümeler görür gibi oldum an be an.


Güneş batıp girdikten sonra denize işte asıl harmonik senfonisi başladı renklerin. Yeni Foça ufku koskocaman bir ateş küreğine döndü. İçinde kızıl alev korları da vardı ama grimsi bordolarla, morumsu yeşiller başladılar oynaşmaya, cilveleşmeye. Zaman bizim, an bizim diyorlardı sanki gönüllerince.


Uzunca bir süre devam etti renklerin şöleni. Havai fişekleri, lazerli ses ve ışık gösterileri yoktu. Akşam çok güzel batmakta, itidalli dalgaların müzikal sesleri müthiş bir fon oluşturmakta ve çok büyük bir el, devasa küreğinden, milyarlarca kez küller saçmaktaydı Yeni Foça akşamına.


Denize ve şenliğe döndüğüm sarhoş yüzümü bir ara arkama çevirdiğimde, en muhteşem ve en mümbit haliyle dolunayı, Foça mehtabını gördüm yukarda ve başladım yakamozlarını beklemeye en şımarık doyumsuzluğumla.


Gece uzun olacaktı...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..