Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

05 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Bir "1 Mayıs" Hikâyesi

Bir "1 Mayıs" Hikâyesi
 

Yaşı müsait olanlar iyi bilirler... Bir zamanlar her 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağı ilan edilir ve akşama kadar uygulanırdı ya hani? O günü acile gidecek kadar hasta olmadıkça evde geçirmek zorundaydınız. Amaç sağ-sol kavgalarının önüne geçmekti. Zira özellikle 1 Mayıs günü bu olaylar ayyuka çıkardı.

İşte böyle bir "1 Mayıs" günü bizim mahalle gençliğini sıkıntı basmıştı. Ne yapalım, ne edelim derken ikindi vakti voleybol oynama kararı çıktı. Ağabeyime ait bir voleybol ağımız vardı... Mevkimiz Beykoz, oyun sahamız ortaokul bahçesiydi. Beykoz ortaokulu hemen yanımızda ve bahçesinde de basamak gibi iki ayrı basketbol sahası vardı. Üst sahada genellikle basketbol, altta ise minyatür futbol ve voleybol oynardık.

Yaşları 13 ile 35 arası olan 15 kişilik grup halinde sahaya gittik. Önce alt sahaya ağ gerildi, ardından iki takım yapılıp oyun başladı. Ben yaş grubunda alt limite yakın olduğumdan ve adam eksiğide olmadığından oyunda değilim. Büyüklerimiz oynuyor bizde seyrediyoruz, birde top uzağa kaçarsa koşup getiriyoruz.

Sahanın hemen dışından yol geçiyor... En üst köşede yoldan içerisi görülebiliyor, tabi içeridende yoldan geçenlerin kafaları... Biz seyirciler, bir ara 7-8 kişilik bekçi grubunun geçtiğini görüyoruz. Aşağı yöne, tünele doğru gidiyorlar. Oynayan ekibimizi bu yönde uyarıyoruz ama "mühim değil bekçi onlar" diyorlar. Fakat en sondan yürüyen bekçi duruyor ve diğerlerinide geri çağırıyor. Hepsi birden sahaya geliyorlar... "Merhaba gençler spormu yapıyorsunuz, ne güzel" falan derken bir taraftanda etrafa dağılıyorlar. O zaman arıza çıkacağı belli oluyor ama artık çok geç.

Bekçilerden birkaçı silah çekip "kimse kıpırdamasın" diyorlar... Sadece bir kişi yan duvardan atlıyor hemen... Bekçi havaya ateş etsede bizimki tabanları yağlamış bir kere, uçup gidiyor. Geriye kalan sporcu gençlik, kahraman ve yılmaz bekçilerimiz tarafından terörist muamelesiyle götürülürken, ben ve diğer yaşı küçüklerle, az daha büyük olup minyon olan arkadaşlar paçayı sıyırıp, koşarak mahalleye dönüyoruz. Kötü haberi alan aileler sokağa dökülüyor...

Babam bazı dostlarını arayıp, direkt Selimiye' ye götürüldüklerini öğreniyor. Telefon trafiğiyle uzun süre uğraşan babam, gece yarısı herkese müjdeli haberi veriyor. Bizimkilerin bırakılacağı haberiyle bütün mahalle heyecanla beklemeye başlıyor.

Gece geç vakit bizim gençlik nihayet sokakta görünüyorlar. Yalnız gözümüze biraz değişik görünüyorlar... Bakıyoruz hepsinin saçları önden makaslanmış... Hemde öyle ki üç numara traş bile kurtarmayabilir. Bıyığı olupta bıyığına şekil yapılanlarda olmuş... Sonra koymuşlar askeri aracın arkasına, ver elini Beykoz.

Sonrası malum... Ertesi gün muhitin berberiyle şapkacı bayram ettiler. Bir kişi hariç hepsi saçlarını üç numara kestirdiler ve kep taktılar. O bir kişi ise kafasına koca bir sargı bezi bantlayıp, utandığı kişilere "kafam yarıldı" dedi. Berberden döndüklerinde kabak sürüsüne bayağı gülmüştük ama kafası yarık rolünde Engin daha komikti.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..