Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kendimi, zihniyet çorbasında bir tutam tuz gibi hissediyorum!

Kendimi, zihniyet çorbasında bir tutam tuz gibi hissediyorum!
 

resim:internet


Aslında, bu yazının ana konusu... Arabamıza çarpıp kaçan bir adamın, yakalanması ve suçunun ispat edilmesiyle ilgilidir. Bu konuda, ne kadar zor ve meşakkatli bir yol izlememiz gerektiğinin, tarafımızdan ne kadarı bilinip bilinmemesi ise, ayrı bir konudur. 

Bu yolu izlerken tamamen suçsuz ve mağdur olduğumuzu düşünürüz, medet beklediğimiz mercilerin bize olan yaklaşımları karşısında ise "hani hırsızın hiç mi, suçu yok" diye bağırasımız gelir. 

Adalet aramak için gittiğimiz yerde gördüğümüz muamelelere dayanabilmek için, çelik gibi bir iradeye sahip olmak gerekir. Sanki bütün kanunlar hırsızların, uğursuzların, canilerin, lehine çıktığı kanaatine varırız ve durduk yerde boşu boşuna ashabımız bozulur. 

Aslında, arada yaşadıklarımız, konunun özünde zuhur eden olaydan, çok daha vahimdir! 

Taşların yerine oturması doğrultusunda, yapılan haksızlıklara direnç göstermeyen, "doğru" "dürüst" bir yaşam tarzı seçen insanların, alenen yıpratılmasına seyirci kalan anlayış ve zihniyetin karşısında... Küçük adamların büyük işlere imza atması, her zaman beni yürekten yaralamaya devam ediyor ve edecektir de. 

Yani "hadi canım kim uğraşacak bunlarla" diyen vatandaşlar, bürokrasinin işini kolaylaştıran, "uyumlu" ister istemez vefalı, zihniyetlerdir! 

Oysa uğraşılacak olanlar, devlet mercilerini "güç bende" edasıyla menfi olarak kullanmaya çalışan, dolayısı ile altındakileri ve halkı ezmeye çalışan bürokrasiden başkası değildir. 

Zayıf karaktere sahip olan şahısların ezilmişliklerinin dışa yansıyan kısmını, elimizdeki evraklara toplu iğne ile iliştirir bir hamlede kulağını veya burnunu koparacak hırs ve öfkeyle... 

İYİ GÜNLER! Diyerek, utanma duygusu olmayan bürokrasiye, kısa bir zaman için eyvallah deriz. 

Bürokrasi;

Boş bakışlı soğuk bir bey
önündeki kâğıdı inceliyor
-gri saçlı
-gri elbiseli
-gri tenli bir hanımın tanzim ettiği

Yazık sana küçük adam 

Yargılıyorlar seni!
 

-yaşamın,
-geleceğin,
-tezkeren haline gelen bir kâğıt parçasının ucunda.

Bürokrasi, hiyaraşi , kırtasiye ölçüveriyor, kimliğini bilmeye gerek duymaksızın
konu dışı bir kaç cümlede, değerini;
 

Bense lanetliyorum...
Numaralandırmış bir dosyadan öte görmeyenleri seni."

pascale gisselbrecht

(Fransızca aslından çeviren: Reha Yünlü el

Bürokrasi; 

Kimine göre savaş nedeni, kimine göre ekmek kapısı, kimine göre kâğıt kalem laf salatası, kimine göre ise, adamı yapar kanser hastası! 

Pul parası, sigorta parası, egzoz parası, muayene parası, otopark parası, yanlış yere park ceza parası, çekici parası vs. Büyük bir bölümü vergi olan benzin, mazot parası olunca devlet şemsiyesinin altındasın. Arabana vurup kaçanların plakası elinde, ama sen şemsiyenin dışındasın... Bu ne kadar adil? Bunun mantıklı bir izahı var mı? bilemiyorum. 

 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..