Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '07

 
Kategori
Anılar
 

İnönü'de mangal partisi

İnönü'de mangal partisi
 

(Devam) http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=72849

Biri fink de bize verilen bilgilerle THK’nun ne olduğunu öğrendik. Bir de oturduğumuz her sıraya konulan dosya da kitaplar dergiler ve üzerinde THK’nun amblemi bulunan şapka da mevcut. Onlar bize takdim edilmiş. Bu ara Tayip Bey’de “Bu ara şapkanızı giyebilirsiniz efendim” deyip Şapkanın bize hediye olduğunu söylüyordu.

Akşam olmuş hava kararmıştı. Hadi bize dediler ki buyurun havuz başına. Mangal partisine. Hava soğuk, buz gibi.. İyi ki de kazak almışım. Herkes sıkı giyinmiş. Ve havuzun başına gidiyoruz. Ne o U şekline almış masalar sıralanmış tabak ve kaşıklar konulmuş eğlenmenin tam sırası. İlk önce ateş yakılıyor mangalda. Herkes üşümesin diye. Ve masaların tam ortasına o yakılan ateşi getiriyoruz. Üşüyen o ateşin basına geçiyor. Menü de kızartmalar var. Ne arasan. Köfteler mi desem, pirzola mı desem, tavuk mu desem tek tek bizim tayfalardan Mehmet Eren kardeşimiz birer birer tabağımıza getiriyor.

Talip Bey bir açıklamada bulunuyor. “Arkadaşlar yemek için daha hazırda personelimizi çağırmadık. Onun yerine pilotlarımız personelimizin yapacağı görevi sizler için etleri kızartıyorlar. Sizlere iyi eğlenceler diliyorum” diyor. Bir an da babamın sınıf arkadaşları ile yaptıkları eğlenceler aklıma geliyor.

İçecek mi? Rakı’dan tutunda ne arasan var. Kola, Fanta ve şarap menünün içinde… İsteyen istediğini alıyor. Ben tabi 2 duble rakı ile geçiştiriyorum her zaman ki gibi. Ama yiyecekler enfesti. Kızartmalar filan. Karşımda Asi-yazar Necati Bey, İlyas Bey, Mehmet Eren var yanımda Pirmete sağ tarafımda otururken sol tarafımda adaşım Ahmet Aydın var. Muhabbet öyle koyu ki hiç sormayın. Bu ara masamıza Neşe Hanım katılıyor. Masamıza neşe veriyor. Ama konu öyle mevzulara giriliyor ki bir ara iler ki masada yalnız oturan Sabiş ablamı fark ediyorum. Epey sıkılmış olmalı ki karşısına geçip izin istiyorum. Oturabilir miyim diye. Fotoğraf makinesinden gösterdiğim kızlarımın resimlerini gösteriyorum.

Bu ara İlyas Bey hazırladığı bir demet Türk Sanat müziğinden şarkılar söyleme teklifinde bulunuyor. Ve başlıyoruz şarkı söylemeye dilimiz döndüğünce. Ben de bu ara elimde fotoğraf makinemle beraber birkaç poz alıyorum.

Biraz sonra Asi-yazar Necati Bey alıyor sahneyi. Öyle bir komik ki, tam fıkra anlatacak araya girenlerin sayesinde bir şey anlayamıyoruz. Bir daha baştan alıyor yine araya girenler yine başa alıyor fıkrayı. Sanki film o noktaya geldiğinde filmi başa sarıyor baştan başlıyor. Bir yandan Neşe, diğer yandan başkaları araya girnce Necati Bey’de "Yeter artık dinleyin beni" diye gırtlağı yırtarcasına bağırıyordu. Çok komikti. Biraz da içkiyi fazla kaçırmış gibiydi.

Neşe Hanımın önderliğinde bir eğlence mekanına gitmek isteyen bir grup daha iyi eğlenebilmek için yerinden kalkıyorlar. Bizler Ben. İlyas Bey, Süleyman Ekim, Ahmet Yılmaz, Mehmet Eren, Ahmet Aydın, Tijen, Tjen’in arkadaşı Sibel Hanım, Nezom ve oğlu Efe ortaya ateşi almış başlıyoruz Türk Sanat Müziğinden seçmeler. Ta ki o ateş sönünceye kadar. Kendi çabamızla belki sesimiz o kadar güzel değil ama İlyas beyin önderliğinde Türk Sanat Müziği Korosu huzurlarınızda.

Ben ateşin sönmesini beklemeden üşümemden dolayı motele doğru ilerliyorum. Biraz sonra da İlyas Bey de içeriye giriyor. Yatıyoruz.

Devamı az sonra. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=73446

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..