Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

İnönü'de son gün

İnönü'de son gün
 

Devam ediyoruz.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=73097

Sabah erken den kalktım. Yan yatakta yatmakta olan İlyas ağabey de uyanmış. Birbirimize günaydın diyoruz. Doğru ya bu gece saatleri bir saat geriye aldığımız için olsa gerek erken gibi oldu. Saatler 8 olacağına şimdi 7’ye geliyor.

İlyas ağabey şortu çabuk giymiş “Ben havuza gidiyorum” dedi. Arkasından ben de gidip onları görüntüleyecektim ki bir an da vazgeçtim.

Kahvaltı için saat 8:30 olarak anlaşmıştık, İlyas Bey Havuza girer girmez motele döndü. Giyindik. Diğer oda da yatan Emre Tekin ve babası Şener Beylerde kalmışlardı. Hep beraber kantine vardık. Bu ara İlyas Bey çok faal biri. Bir CD ayarlamış ki 84 tane görüntülü çoğunluğu TSM’nden oluşan bazı parçaları Bir araya getirmiş, Bence de çok hoş olmuş, daha sonra dinledikten sonra karar verebiliyorum. Ve bu CD’leri tek tek her birimize dağıtıyor. Yetecek kadar olduğunu ve hepimize vereceğini söylüyor. Bunları nasıl yapmış nasıl dizayn etmiş, pes doğrusu. Teşekkürler.

Oradan da yemekhaneye ve bizim birbirimize saat 8.30’da söz verdiğimiz kahvaltı için tekrar bir arya geliyoruz. Bu ara Talip Bey alıyor mikrofonu ve misafirlere sesleniyor. “Kahvaltıdan sonra dünden uçamayan varsa bugün uçacaklar v ardından da İnönü’nün İnönü kasabasında Kurtuluş Savaşımızın bir parçası olan İnönü muharebesini komut eden İsmet Paşanın kaldığı ve buradan komanda ettiği karargaha ziyaret edilecek ve imkan olursa da şehitlikler ziyaret edilecekti. Sonra herkes yolu yoluna, evine dönmek üzere birbirimizden ayrılacaktık. Şimdiden Talip Bey’e teşekkürlerimizi iletiriz.

Bu ara Sabiş abladan bir hareket. İstanbul Eyüp’ten getirdiği tespihlerin dağıtımını gerçekleştiriyor. Diğer yandan da çerezli, hummalı zeytinlerle dolu 3 tabak masamıza bırakıyor.

Uçmayanlar için de tekrar piste geliyoruz. Son uçuşlar gerçekleştiriliyor. Hepimiz oradayız. Sabiş abla’nın Çingene abla mı derseniz yoksa esas adı Sabiha Rana Hanım efendinin bir diyeceği var. Daha doğrusu bir önerisi olacak ve herkesin bir arada olduğu bir anda kafasında ki öneriyi bize de söylemek için mikrofonu eline alıyor.

“Arkadaşlar benim bir önerim olacak. Şırnak’ta, Hakkari’de şehit düşen askerlerimizin anaları adına bütün dünya da bulunan bu Sivil Toplum Örgütü mü olur yoksa başka bir şey mi? Oralara gidip sesimizi bütün dünyaya duyurmak istiyorum. Allah izin verirse tabi...”

Araya giren İzmirli Alev Hanım da “Neden olmasın. Hatta Brüksel’de sesini duyuracak böyle Sivil Örgütler var” diyor.

Ben de araya giriyor. “Bu işi yaparken Türkiye’den sponsorluk bulup destek almasını ve yolunun açık olmasını hatta ben bile bisikletimle ondan önce varıp orada bulunan, bizimle ilgilenecek olan birimlerle temasa geçerek sesimiz duyurabileceğimizi iletiyorum.”

Bugünler de bize yapılan haince saldırılar karşısında esasında Aydın Sevinç’in yaptığı eylemi “1000 imza toplama” gibi bizim esasında birlik ve beraberliğimizi yani ses getirmemizi sağlıyor. Sabiha Rana Hanım efendinin de bahsettiği konu küçümsenmeyecek bir konudur. Türkiye’nin teröre karşı duruşu olacak bir yerde. Dünya bu konu da ne kadar terörü lanetlediğimizi ve de kararımızdan ne kadar taviz vermediğimizi göstermiş oluruz.

Bu kararlılığınızdan dolayı teşekkürler Sabiha Rana.

Artık dönme zamanı. Motele giderek yanımızda ki eşyaları alıyor araçlara binip Talip Bey’in bahsettiği yere, İnönü karargahına doğru yola çıkıyoruz. Burası tarihi bir yer. İsmet Paşanın İnönü Savaşlarının kazandığı yerdeyiz. Yunan ordusu ile vatanımızı koruma adına özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı kazanma uğruna askerlerimizin subaylarımızın şehit düştüğü savaşın Türk cephesinde komutan edildiği karardayız şimdi. Burası İsmet Paşanıza tahsis edilmiş bir yerdir. İsmet Paşa da burayı karargah olarak kullanmış.

Size kısa da olsa İnönü savaşlarının kısa tarihçesini vereyim isterseniz. Buralara kadat gelmişken tarihimizi şöyle bir hatırlatmak istedim.

15 Mayıs 1919'da İzmi’i işgal eden Yunanlılar ileri hareketa devamla Mine Hattı olarak ifade edilen Ayvalık- Soma-Akhisar-Aydın hattına ulaştılar. 22 Haziran 1920'de iki koldan tekrar ileri harekata geçen Yunanlılar, Kuzey Grubu ile 30 Haziran 1920'de Balıkesir; 8 Temmuz 1920'de Bursa'yı işgal ettiler. Salihli- Afyon istikametinde ilerleyen Güney Grubu ise, 29 Ağustos 1920'da Uşak bölgesini ele geçirdi.

6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlılar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Etem Kuvvetlerinin Tenkili harekatı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eşkisehir istikametinde taarruza başladılar.

Yunanlıların iki tümen kadar kuvvetle Bursa-İnönü istikametinde başlattıkları taarruzları, Aksu-Dimboz hattından itibaren takviyeli 24 ncü Tümen tarafından karşılandı.

6-10 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muharebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekatı şeklinde cereyan etti. 10 Ocak 1921'de İnönü mevzileri bölgesinde icra edilen muharebeleri kaybeden Yunan birlikleri tekrar ilk çıkış arazisi olan Bursa bölgesine geri çekildiler.

Birinci İnönü Muharebesinin en önemli sonucu Ankara Hükümetinin 21 Ocak 1921'de toplanan Londra Konferansına davet edilmesidir.

Bu zaferle türk halkının milli mücadeleye ve TBMM'ye olan güveni arttı. Artık kurtuluş savaşının kazanabilieceği düşüncesi halk arasında ağırlık kazandı.

Birinci İnönü Muharebesinden mağlup olarak Bursa bölgesine çekilen 3ncü ve Uşak bölgesinde bulunan 1nci Yunan Kolorduları, Türk Kuvvetlerinin kuvvetlenmesine imkan vermeden imhasını sağlamak; Eskişehir ve Afyon stratejik bölgesini ele geçirmek, Sevr Antlaşması hükümlerini zorla Milli Hükümete kabul ettirmek maksadıyla 23 Mart 1921 günü ileri harekata geçen Yunanlılar, Londra konferansına gitmek için hazırlanan Türk temsilcileri daha yoldayken, tüm barış kapılarını kapayıp, biri Afyonkarahisar diğeri Eskişehir istikametinde iki koldan saldırıyı başlattılar.

Yunan ordusu bütün cephelerde 23 Mart 1921 tarihinde toplam 40.000 tüfek, 370 ağır makineli tüfek 114 top ve 1.200 suvariden oluşan ordusuyla tarruza geçmişti.Türk ordusunun silahlı kuvvetleri ise 24.000 tüfek, 214 ağır makineli tüfek, 4.900 süvari ve 144 toptan oluşmuştu.

Batı Cephesi komutanı Albay İsmet komutasındaki Türk kuvvetleri, karargahı Eskişehir'de olmak üzere, güneyden kuzeye 11, 24, 61nci Piyade Tümenleri birinci hatta; 3ncü Piyade Tümeni ve 1nci Süvari Tugayı örtme görevini müteakip ihtiyatta olacak şekilde, İnönü mevzilerinde savunma için tertiplendi.

24 Mart'ta Dumlupınar, 27 Mart'ta da Afyon düştü. Eskişehir yönünde gelişen Yunan saldırısı ise Birinci İnönü Muharebesi'nde takip edilen yoldan ilerlemekteydi. İnönü mevkiindeki çatışmalar 27 Mart sabahı başladı. Yunan ordusu etkili taaruzlar yapmışsa da Türk ordusunun beklenmedik başarılı karşı taarruzu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Yunan ordusu bu çekilişi sırasında Türk süvarileri ısrarlı takipleri sonucunda ağır kayıplar vermiştir. Buna karşılık Yunan ordusunun güney cephesinde yaptığı taarruz gelişme göstermiş, Afyonu işgal eden Yunan kuvvetleri Çay-Bolvadin hattına kadar ilerlemişlerdi. Ancak Yunan birlikleri İnönü cephesindeki savaşı kaybedince güneyde Afyon'un batısına kadar çekilmek durumunda kaldılar.

Sonrasında Güney cephesi Türk birliklerinin 8-12 Nisan günlerinde Aslıhanlardaki Yunan kuvvetlerine karşı yaptıkları taarruzlar sonuç vermemiş, Yunanlılar Dumlupınar mevzilerinki konumlarını sağlamlaştırmışlardır.

Karargahın içersini geziyoruz. Ve Savaş hakkında kısa bilgiler alıyoruz. Zaten de iler ki dönemlerde soyadı kanunu çıktıktan sonra İsmet paşaya soyad olarak İnönü adının verilmesi bu savaşların kazanmasından dolayı olmuş.

Zaten bu yıllarca bağımsız ve hür olarak yaşıyorsak bu savaşların neticesinde olmuştur. Tarihimizin önemini bilelim.

Devamı az sonra http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=73571

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..