Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '07

 
Kategori
Sağlık
 

Nasıl Bir Sağlık Sistemi? (4) İngiltere

Nasıl Bir Sağlık Sistemi? (4) İngiltere
 

Bu yazımıza “nerde kalmıştık” diye başlamak daha doğru olur galiba.

İngiltere de kalmıştık. Daha doğrusu sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinin finansmanını “Genel Vergiler ve Genel Bütçeden” karşılayan ülkelerden birisi olan İngiltere’de.

Milletvekili olarak 1941’de "İngiltere Sosyal Güvenlik Sistemi"nin kurulması için rapor hazırlamakla görevlendirilen W. Beveridge’in hazırladığı rapor, İngiltere’nin sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerine temel teşkil eder. Bu nedenle bu sisteme “Beveridge sistemi” de denir.

Sağlık hizmetlerinin finansmanını bu şekilde karşılayan ülkeler arasında, İrlanda, İzlanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Portekiz, Yeni Zelanda’yı da, sayabiliriz.

Beveridge, çalışmasında üç amaçlı bir sosyal devlet politikası önerir; Tüm İngiltere vatandaşlarının sosyal güvelik kapsamına alınması, Ulusal Sağlık Hizmeti ağının oluşturulması ve tam istihdamın sağlanması.

Sovyet finansman sistemini örnek aldığı için, bu sistemin sadece vergilerle finanse edilmesi, ek olarak prim toplanmaması önerileri arasında yer alır.

Böylece İngiltere, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kapitalist ülkeler arasında en ileri sağlık hizmetini veren model ülke olur.

İngiltere de, 1946 Yılındaki bir yönetmelikle, 1948 yılında National Health Services (Ulusal Sağlık Hizmetleri) teşkilatı kurulmuştur.

NHS tüm İngiliz vatandaşlarına, İngiltere’de oturma hakkına sahip yabancılara ve İngiltere’ye yeni yerleşmiş olanlara kısaca İngiltere'de yaşayacak olan herkese ücretsiz sağlık hizmeti sunmaktadır.

Bize göre de çağdaş sosyal güvenliğin finansmanı, kamu maliyesinin ilgi alanında ve kamu bütçesinin bir parçası olmalıdır. Bu düşüncemizi de buraya sıkıştırmakta fayda görüyorum.

Bu modele göre İngiltere'de sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinin finansmanı;

% 66,5’u devlet tarafından

% 11,5’u yerel yönetimlerin topladığı vasıtalı vergilerden

% 15’i işveren, işçi ve esnafın ulusal sigortaya katkısından

% 7’si halkın gözlük, tıbbi cihaz vb araçların alınmasında ödedikleri küçük miktarlardan karşılanmaktadır.

1980 ve 1990’lı yıllarda İngiltere’de sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinde Beveridge ilkelerinden yavaş yavaş uzaklaşıldığı görülür. Bu modelden ve sosyal devlet uygulamalarından vazgeçme yönünde ilk adımları atan, “Demir leydi” başbakan Thatcher’dir. Thatcher sosyal güvenlik harcamalarını kısmaya yönelir.

Bunun sonucu olarak da NSH’de köklü reformlara girişir. Özel sağlık sigortacılığı yaygınlaşır, özel hastanelerin sayısı hızla artar. Finansman sıkıntısı nedeniyle kamu hastanelerinin birçoğu kapanır, yatak kapasiteleri geriler. Bu nedenle birçok hasta ameliyat ve tedavi için sıra beklemek zorunda kalır. İlaç katkıları artırılır. Reçete başına düşen ilaç sayısında düşme görülür. Koruyucu hizmetler karşısında tedavi edici hizmetlerin ağırlığı da artar.

Yani kapitalizmin sıcak yüzü, küreselleşmenin de etkisiyle zengin- fakir, gelişmiş- az gelişmiş demeden ve sektör ayırımı yapmadan ülke vatandaşlarını önce ısıtıp sonra da yakmaya başlamıştır.

Fakat İngiltere zengin bir ülkedir ve ülke vatandaşları şimdilik sağlıkta kendilerine çıkan bu faturayı ödeyebilmektedirler. Ama galiba önemli olan devleti yönetenlerin, vatandaşların temel hak niteliğindeki ihtiyaçları konusundaki tercihleridir.

Genel olarak sağlık ve gelir göstergelerine baktığımızda;

Nüfus : 59.647.790

GSMH : 1.36 Trilyon Dolar

Kişi başına düşen milli gelir : 22,800 Dolar

Ortalama Ömür : 77.82 yıl

Bebek Ölüm oranı : Binde 5.54

Kişi başı sağlık harcaması (ortalama): 1400 Dolar

Sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı (2003 yıl sonu itibarıyla) : 7.7

İngiltere’nin sağlık örgütlenmesi ise şöyledir;

Temel örgütlenme birimi 25 bin kişilik bölgelere hizmet veren kamu sağlığı merkezleridir. Bunların yanı sıra aile hekimliği uygulaması da bir başka ayağını oluşturur. Bölge örgütlenmesinde bulunan kamu sağlığı merkezleri hastalıkların önlenmesine, halk sağlığının korunmasına yönelik koruyucu sağlık hizmetleri verir. (Türkiye’deki sağlık ocakları gibi) Kamu sağlığı merkezlerinde hizmetleri genel pratisyen hekimler, hemşireler ve diğer sağlık personeli verir.

Aile hekimleri ise bağımsız çalışan, kendi muayenehanelerinde ya da sağlık merkezlerinde kendilerine tahsis edilen yerlerde hizmet veren, 2500 kişiye bakmakla yükümlü kimselerdir.

Kişiler, acil durumlar dışında kayıtlı oldukları aile hekimlerinden sevk olmadıkları sürece ikinci ve/veya üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına başvuramamaktadırlar.

Bunun dışında (sayıları azalmaya başlasa da) devlet hastaneleri, vakıf ve özel hastaneler ve üniversite hastaneleri, 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerini yürütmektedirler.

Bugün ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan ve yaşatılan, bunun yanı sıra gelişmiş dediğimiz veya az gelişmiş birçok ülkede, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri, insancıl bir amaç değil onu ekonomik bir araç olarak gören; paylaşmayı değil, bir grubun zenginleşmesini hedefleyen yaklaşımların ürünüdür. İngiltere de özellikle 1990 yıllardan itibaren bu anlayışın etkisinde reform çalışmaları yapmaktadır.

Bizler vatandaş olarak seçimimizi yapmak zorundayız. Bu seçimlerimiz yaparken de bilgi ve bilinç donanımına sahip vatandaşlar olarak, ya doğru olduğuna inandığımız sosyal düşlerimiz için uğraş vereceğiz ya da piyasa mekanizmasının bize sunduğu gelecek tablosuna razı olacağız.

Değişik ülkelerin sağlık finansman sistemlerini ve sosyal politikalara bakışlarını da bilmek tercihlerimizde ve bakışımızda bize yön gösterebilir ümidiyle çok kısa olsa da bu bilgileri paylaşmayı uygun buldum.

İngiltere ile ilgili aşağıdaki bloğu okumanızı öneririm.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=75088

Tijen Taşlı- İzmir

 

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..