Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
Dostluk
 

Sevgi'dir onun adı.

Sevgi'dir onun adı.
 

Sevgi Akçelik haliyle. Sonra evlendi Kavadar soyadını aldı. "O güzel yüzün hiç solmasın!"


Sevgi hanımı tanıdığımda lise çağında 17 yaşlarındaydı. Ticaret Lisesinde okuyor son sınıfta okuduğu içinde staj görmesi gerekiyordu. Önder abisi bizim fabrikada çalışıyor ve abisi ona çalıştığı fabrikasına stajyer olarak bizim bulunduğumuz bölüme (yönetim birimine) aldırtıyordu. Fabrika sahibinin rızası ile haftanın 3 günü fabrikamıza gidip gelmeye başlamıştı.

Genç ve güzeldi.

Ben o zamanlar hatırladığım kadarı ile 1994 Temmuz aylarında daha Selver hanımla yeni nişanlanmış, nişanlanmanın ardından sağ bacağımın bilek kemiğini çatlatmış bundan dolayı da alçıya alınmıştı. Bir ay boyunca işe gidememiştim. Bir ay sonra işe gittiğimde kendisi Çarşamba’dan itibaren her gün fabrikaya gelmekteydi.

Bir yılın ardından da okulunu bitirdiği andan itibaren de çalışkanı ile bizimde sevdiğimiz biri olarak fabrikamızın personellerinden oluyordu.

Onunla beraber ikimiz o günden sonra iki adet personel müdürü eskittik. Biri Erol Karul idi. Beni Dönmez’e alan personel müdürümüzdü. 1996 yılı Eylül ayın da Tabakhaneye müdür olduktan sonra ilerde ikimizin de hoşlanmayacağı bazen despot ve katı biri olan bazen de babalık huyları kabaran ve onu da elini yüzünü bulaştıran, ismi o kadar önem arz etmeyen biri gelmişti. Yanımızda 3 yıl kalmıştı daha doğrusu kalabilmişti. Ben fabrikamızın yüzde sekseni değim sizler yüzde doksanı değin onu sevemedik hiç bir zaman. Kafası attı mı bizlerle birkaç gün konuşmaz odada terör estirtirdi. Çok iyi hatırlıyorum bir gün Sevgi hanımı bir kızdırmıştı, kızcağızı bütün gün ağlamıştı. Ertesi gün özür dilettim de araları düzeldi. Hepimizden borç para alırdı. Bazen de hesabını bilmeyen kişiliğe sahipti.

Dedim ya aramızda 3 yıl buyunca kaldı. Bize güya kendi kafasızca personel müdürlüğü yaptı. Ve 3 yılın sonunda 3.üncü yılını doldurmasına aylar kala fabrika sahibi tarafından kovuldu. Onun yerin sevimli Sevgi hanımla baş başa kaldık. Onun Ticaret Lisesi mezunu olması nedeniyle konuya hakim olduğundan fabrikamızın personel müdür iyesi oldu. Ben de onun yardımcısı konumundaydım.

Artık fabrika kapanıncaya kadar beraberdik. Bir ağabey kardeş gibiydik onunla ve personellerin arasında sevdiğim ve değer verdiğim bir kişiliği vardı. Hepimizden çalışkandı ve düzenliydi.

Milenyum yılı dediğimiz 2000 yılında lise çağlarında tanıdığı ve sonunda kendisi deniz Astsubayı olan Mustafa Kavadar Beyefendi ile evlendi. İler ki dönemlerde bir kızları oldu. İsmini İlayda koydular. Şimdi kim bilir İlayda büyümüş kocaman bir kız olmuştur.

Dostlarım. Hani bir şarkı vardır ya. “Unutulmuş birer birer / Eski dostlar, eski dostlar”. Gerçekten de öyle. Bundan önce ki bloğumda da dediğim gibi. "Hayatım boyunca ne arkadaşlıklar tanıdım, ne dostluklar kurdum kimileri şimdi uzaklarda kimileri de hafızalardan silindi gitti. Onları görsem hatırlayamam ki." Kimileri ile çok kısa bir beraberliğim oldu kimilerinde çok uzun bir dönem geçirdim. Dolayısıyla mermere iz bırakır gibi kalbimde bir iz oluşturdu Sevgi Hanım. Unutmak mümkün mü onu? Birazdan onun yanına gideceğim. Uzun zamandır yanına varacaktım. Hasret gidereceğiz. Mümkün olursa bu bloğumu ona hediye etmek istiyorum. Kızar mı kızmaz mı onu bilemem.

Sevgi Hanım; bana kızdıysanız eğer, lütfen söyleyin sizin affınıza sığınayım.

Ona, Sevgili Eşi Mustafa Bey ve sevimli dünya tatlısı kızları İlayda ile bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.

Ahmet Üstündağ, 27 aralık 2007

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..