Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '07

 
Kategori
Yılbaşı
 

Bir yeni yıl çağrışımı

Bir yeni yıl çağrışımı
 

O mucizevi bir ayrıcalık olan doğumla başlayan ve o bilinen sona doğru yol alan yaşamlarımızda, sürekliliğin ve belirsizliğin o tanımlanamayan, o biteviye, o yorucu ve hesaplanamayan zihinsel karmaşasına karşı, başı-sonu belirlilik, eski-yeni algılamasının rahatlığı bağlamında hoş, tatlı, kıpır kıpır bir tür duygu kalkanı yaratır aslında yeni yıl. Bu duygu atmosferi bu derin soruların ırağında olsa da hiç şüphesiz çocukluk dönemlerinde daha belirgindir ama içindeki çocuğu yaşatanlar için sanırım hala öyledir.

Gerçekçiliğin o soğuk ikliminde düşünürsek eğer, bu nasıl bir eski-yeni olgusudur ki raf ömrü sadece 365 gün ve altı saat.Tamam kozmik ve basit bir hesaptan kaynaklanıyor olsa da, çocukluk yıllarımda sadece 365 gün önce bir bebek olan yeni yılın bu süre sonunda aniden bir ihtiyara dönüşmesindeki hızı anlayamamışımdır bir türlü. Fakat bu yaşlanmanın hiç sızlanmadan, sürünmeden ve etrafına sıkıntı vermeden gerçekleşmesine de gıpta etmişimdir içten içe. Bu konuda görelilik teorisi, ışık hızı gibi kavramsallaştırmalara başvurulabilir belki.Örneğin, evrenin ortaya çıkışından günümüze değin geçen süreç bir yıl olarak düşünüldüğünde 80 yıllık bir ömrün, bir kibritin yanma süresine denk düştüğü gerçeği var ortada.Bu dramatik süreç kıyaslamasına bir yerde tamam, ama çağdaş tüketim toplumunun "kullan-at" felsefesi sinsice bu alanda da kurnaz bir bir oyun içindeyse eğer, bakın buna sıkı bozulurum işte.En mütevazi görünen yaşamların bile eskiyen o "bir yılı"na tabak-çanak muamelesi yapılması ağrına gider tabii ki hepimizin...

Ulusal, tarihsel, kültürel aidiyetlerimiz açısından biraz farklı ve aykırı gibi dursa da, o uyumlu, o herşeyi kendi benliği içinde eriterek sentezleyen, dönüştüren yapıda bir toplumsal kültürümüz var.Bu yapı kendi içinde o büyüleyici ve uzun tarihinin tünelinde ve bu bereketli coğrafyada bu olguya da özgün bir yer ayırmış ve onu yaşamakta, yaşatmakta.Yılbaşılar eşiğinda, genel bir duygu atmosferi benzeşimi yanısıra, insanlar kendi kişisel gelişimlerine, deneyimlerine, ilgi ve heyecen odaklanmalarına dayalı reflekslere göre, farklı duyumsamalar da yaşarlar hiç kuşkusuz.

Çeyrek asır önce, 1982'de, o "Yılbaşı eşiği" bakınız neler anımsatmış bana;

"Işık hızıyla geçti / Elveda evresinde / Bir yıl daha / Belki önemsiz bir süre / Ama belki de çok önemli / Önemsiz şöyle ki / Ben bir yıl daha yaşlandım / acı, tatlı deneyimlerimle / Oysa ki bir çarpı dört buçuk milyar / Evet / Sen, ben, o / George, Brigitte, Huao / Zeynep, Simon , Outi / Mehmet, İvan , Marry / Kimini tanıdık, çoğunu tanıyamadık / Ama biz, hepimiz / Koskoca evrenle / Zamanın sonsuzluğu içinde / Ardımızdaki binlerce yıllık mirasın / O güçlü / ve o serin gölgesinde / ufkumuzu gözlerken / Dört buçuk milyar yıl daha yaşlandık / İşte belki de bu önemli "

Çeyrek asır ya da 25 yıl öncesinde, hani o kişiden kişiye değişen duyumsamaların tatlı beşiğinde böyle hissetmişim o zamanlar.Şimdi basit bir işlem daha var, bir tür güncelleme işlemi, neydi dünya nüfusu şu an, altı buçuk milyar
mı, çarpalım o zaman "bir" ile.Sonra da isterseniz bunu bir de 80 ile çarpalım ki, kozmik zaman kavramı karşısında elimizde önemli sayılabilecek bir değer haline gelsin.Çarpalım da kırmadan, dökmeden, çok fazla da eğip bükmeden yapalım bu işi, dostça, sevgiyle, vefa ve dayanışma içinde.Sonra da böleriz, bölüşürüz, hep beraber, yıl içinde adilce ve kardeşce.Toplama ve çıkartma mı?

Eeee...onu da sizler yapıverin, sizlere güveniyorum.

İ.Ersin KABAOĞLU

29 / 12 / 2007 Ankara,

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..