Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '06

 
Kategori
Müzik
 

İnci avcıları

İnci avcıları
 

MÜZİK; " Ruhlarımızı incelten, duygu ve düşüncelerimizi, düzenlenmiş seslerle ifade eden, bir ilim, bir fen, bir san'at ve güzel bir lisan"dır... Niçin ilimdir? Çünkü her ilim gibi araştırmaya tabidir... Niçin fen' dir? .. Çünkü, her yenilik gibi bilimselliğini ortaya koyar. Yeni temalar ortaya çıkarır.. Niçin san'attır?.. Çünkü her san'at eseri gibi ortaya ölmez eserler kor... Taaa, Mozart'lardan beri, nesilden nesile bu günümüze taşınır o yapıtlar... Peki... Niçin bir lisandır? Her lisan gibi her ülkede ortak dil özelliklerini taşır notalar.. Notistleri, bestecileri, aynı lisan etrafında birleşirler... Bu birliktelik, her ülkede tek bir lisan gibi algılanırlar. Müziğin dini, mezhebi yoktur onun için...

İşte... Müziğin tarifi bu! Bu tarifi, bazı bazı konservatuvar'cılara yaptırmak istedim Ne hocası bildi, ne de talebesi. "Müzik, müziktir işte!'' deyip, çıktılar işin içinden!...

Taaa, ortaokul yılları... Bir garip kadın geldi Bartın'a... Müzik öğretmeni imiş... Bir gün bizleri topladı götürdü, piyanolu bir yere... Geçti piyanonun başına. Sözlerini kendisi yazmış... Söyledi... Çaldı... Ağladı... Ağlattı... Sözleri şöyle: "Siz, ey güzel günler... / Ey gençliğin çiçekleri... / Heyhat! çoktan beri / Sizin için kalbim inler... / Evet!... Benim kalbim... / Şimdi bir çöl gibi ıssız... / Çöl gibi boş ve yalnız... / Ne aşkım var, ah, ne ümidim!

Ve bu gün; öğreniyorum ki, Hocamız bize, Georges Bizet'in 1863'de yazdığı "İnci Avcıları" Operasını seslendirmiş piyanoda... Türkçesini hiç duymadım o günden beri... Hocamız yaşlı kadındı. Dertliydi. Havadeğişimi için gelmişti Bartın'a.. Yukarıdaki "Müziğin tarifi de" hocamıza aitti. Hem de hiç bir yerde duymadığımız bir tarif..

Hiç kimse, ''Hikayesini'' anlatmasını istemedi hocamızdan. Şimdiki öğrenciler gibi, horozlu şeker diye tutturup: "İsteriz, isteriz...!" diye tepinmediler. Veya "Anlat, anlat... İyi oluyor!..." diye tempo tutmadılar. Kendiliğinden oldu her şey. O sihirli müzik, ruhlarımızı birleştirmişti sanki... Ve piyanonun kapağına yaslandı .Yüzünde vakur bir ifade vardı :

"Bu şarkıyı öğrenin çocuklar" dedi, devamla: "Eğer... Günlerden bir gün, gurbetteyseniz veya sıla hasreti çekiyorsanız, akşam da kapanıyorsa perde perde.. Ufuktaki güneşin son kızıllıkları tükenmeden bu şarkıyı söyleyin. Göreceksiniz, kızıllıkların tütsüsü, daha tükenmeden ufukta, O'na ulaşırsınız..Ruhunuz yaşam sevinci ile dolacak, göreceksiniz bunu"
Hocamız, burada durdu.. Gözlerindeki birikenleri, usulca sildi, devamla: "O, benim çiçeğimdi, kalbimde solmayan... Şiirimdi, hecelerimde olan... Sevgimdi, özlemlerle anılan... Işığımdı yolumu aydınlatan.. Rüzgarımdı, başımda çılgınlar gibi esen... Tılsımımdı, kalbime şifa veren... Yağmurumdu, içime damla damla damlayan... Kandilimdi, kendiliğinden yanan!.. " Şiir mi, özlem mi?.. Bilemedik bir türlü bu sözlerin ne olduğunu..

Hocamız piyanoya sırtı dönüktü. İyice yaslandı. Göğsü, hızla inip inipkalkıyordu. Ve: "Eğer, dedi, gurbetteyseniz, gurbetler insana acı verir. Eğer, bir seher vakti, süt beyaz nefesiyle sisleniyorsa deniz... Ağaran gün ışığıyla rüzgar, içinde sevdiğinizin tütsüsü olan bir sabah duası getiriyorsa pencerene ve henüz uyanmamışsan, iliklerine geçen bu nefesle uyanabiliyorsan... Eğer bir şarkı çalıyorsa inceden inceden.. Ruhundan bir tel kopuyorsa "Çıt" diye.. Uzaklara dalan gözlerinle, sislere bulanan yüreğinle ağlayabiliyorsan...

Eğer, günlerden bir gün, gökte bir bulut ağlasa... Çiseltileri pencereni yıkasa... Bu gözyaşlarını tanıdığında: "O gelmiş kapıma" deyip, kolların iki yanına düşebiliyorsa... Evet, sevgili çocuklar.. Hiçbirine duyarsız, suskun kalmayacaksınız. Yeter ki içinizdeki ümitlerin hep yeşil kalmasını istiyorsanız, umutsuzluğa kapılmayın. Bu şarkıyı hatırlayın, yeter! O zaman beni ve hayatı daha iyi anlayacaksınız...

Evet.. Ortaokul yıllarında bize "''Bizet'' in İnci Avcılarını öğretti. Şarkısı ondan, sözü kendisinden.. Şimdilerde okullarda "Halimeyi samanlıkta bastılar" öğretiliyor.. Yahut "'Yandan Halimem yandan.."

Bizi büyülemişti hocamız. Sözlerini, tariflerini, sıkı sıkı tuttum aklımda. Hayrunisa Hocamız, evindeki piyanosu başında bu şarkıyı çaldığı sırada öldü!

Yıllar sonra bile olsa, bir sahil kenarındaysam eğer, körfezdeki kızıllıklara dalmam, ondandır..Ufuklardaki son kızıllıklardan gözümü alamam..

''İnci Avcıları'' nı, O'nun sözleriyle mırıldanırım... O'nun gibi piyano ile...

Nedendir?

Ve bunu hep yaparım...

Aşık olsam da, olmasam da, bu böyledir...

NOT: Bu şarkının Video görüntüsü, aşağıdaki link'tedir.İlk defa Türkçe sözlüdür.

http://www.youtube.com/watch?v=OdE62jrqtYs

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..