Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Biz ne öneriyoruz (BNÖ) Salih Erdağı’nın sorularına yönelik düşüncelerim

Biz ne öneriyoruz (BNÖ) Salih Erdağı’nın sorularına yönelik düşüncelerim
 

ESTETİK SANAT


• -Soru
• -Laik devlette, imamlar, devlet memuru olur mu?
• -Soru
• -Diyanet işleri başkanlığı gibi bir kurum olur mu, olursa, ne işlevi olur?

• * * * * *

• Yukarıdaki paragrafta geçen soruları, sevgili Salih Erdağı sormuş ve bu sorularla ilgili bir tartışma süreci başlatarak, kimi konularda, BİZ NE ÖNERYORUZ (BNÖ) başlığı altında önerilerin sunulmasını istemiş. Salih Erdağ arkadaşımızın bu yöndeki çabasını ve önerisini destekliyorum.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=94678

• Yukarıdaki sorulara yönelik, bir çok defa, çeşitli tarihlerde yazılar yazdım. Ve tekrar başa dönerek, ilgili soruları baştan ele almak sureti ile düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

• * * * * *

• Türkiye’de laiklik sorununun kendine has bir boyutu vardır. Ve sermaye gücünün iki kesimi arasında süre gelen güç ve iktidar savaşının, en popüler başlığıdır laiklik.
• Bir tarafta sivil asker bürokrasi dediğimiz statükocu kanat ve hemen karşısında bir güç odağı olarak bulunan ve yine sermayenin gücünü temsil eden, siyasal İslamcılar.
• Bilindiği gibi Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar, sermayenin statükocu kanadı olarak tanımladığımız sivil-asker bürokrasinin, geleneksel hegemonyacı pozisyonunu korumak adına, bir çok konuda olduğu gibi, ana başlık olan laiklik konusunu da, kendi hegemonyacı pozisyonuna uydurabilmek adına, şekillendirmiş olduğu bir pratiği vardır.
• Kendisini devletin sahibi gören bu kanat, laikliğin evrensel normlarına yönelik tanımını yaparken, uygulamada evrensel normları bir kenara iterek, kendi koşullarına yönelik bir uygulamayı dayattığı, açık bir gerçektir. Ve buradan hareketle, siyasal islamın da Anadolu topraklarında son 20 yıldır ciddi bir yükseliş ivmesi kazandığı ve bu ivme ile birlikte iktidara ortak olduğu ve hatta ve hatta tümü ile tek başına iktidar hevesi içerisinde olduğu kuşkusuz.
• Burada hemen şu soru ilk akla gelendir.
• Siyasal islamın, son 20 yılda ivme kazanarak yükselmesinin kökeninde yatan sebepler nelerdir?
• Bu sebepleri, bir çok ana başlık altında sıralaya biliriz. Ama biz konumuz olan laiklik ekseninde siyasal islamın yükselişini irdeleyelim.

• Bilindiği gibi siyasal islamın yükselişinde, örgütlenmesine yönelik en önemli dayanak noktası, laikliğin evrensel normlarda uygulanması yönündeki çıkışları oldu.
• Çünkü Türkiye’de laiklik evrensel düzeyde tanımlanırken, uygulamada evrensel normlarla bire bir çelişen bir çok uygulama ortada durmaktaydı. Dolayısı ile bu çelişkileri yakalayan siyasal İslamcılar, bu gün Türkiye’de uygulana gelen laikliği, evire, çevire eleştirmeye başladı ve bu eleştirileri yaparken, peşlerine liberalleri de taktılar.
• İşte bu noktadan sonra Türkiye’deki laik sistemin, ideolojik zayıflığı ortaya çıkmaya başladı. Bir çok çelişkiyi içinde barındıran laiklik uygulaması, evrensel normlarla ters düştükçe, siyasal İslamcıların eline koz olarak geçti. Ve örgütlenmelerinin ve eleştirilerinin mihenk taşı oldu. Şimdi Salih Erdağ arkadaşımız yukarıdaki soruları sormuş. Laik devlette imamlar devlet memuru olur mu? Tabi ki olmaz. Olursa laikliğin evrensel tanımına uygun hareket edilmez ve laikliğin ideolojik dayanak noktası zayıflar. Peki laik devlette diyanet işleri gibi bir kurum olur mu, olursa işlevi ne olur? Laik devlet anlayışında diyanet işler başkanlığı da olmaz. Belki kimi Batı Avrupa ülkelerinde bizdeki diyanetin işlevini gören kurumlar olabilir. Veya İskandinavlarda diyanetin işlevini gören kurumlar vardır. Orasını bilemiyorum. Ama laikliğin tanımına denk düşmez ve laikliğin evrensel normları ile bağdaşmaz.

• Bu gün Türkiye’de bir çok farklı din olmasına rağmen ve buna bağlı olarak, bir çok farklı mezhep varken, devlet yapılanmasının tümü ile Sünni İslam üzerine şekillenmiş olması da, var olan laikliğin, Türkiye’deki pratiğinde, ciddi bir ideolojik zayıflık yaratmakta.

• Peki laiklik derken ne anlamalıyız?
• Ve ne tür bir öneri getirmeliyiz?

• Devletin, din inanç anlayışlarını, insanların kişisel sorunu olarak görmesi gerekir.

• Peki bu cümle ile neyi ifade ediyoruz?
• Herkesin, istediği dine, inanmak ya da inanmamakta serbest olmasıdır. Dinsel inanç veya inançsızlığından dolayı kimse, baskı altına alınmamalı ve herhangi bir aşağılanmaya maruz kalmamalıdır. Ve tümü ile devletin, din üzerindeki her türlü yasaklamasının kalkması gerekir. Başkalarının haklarını gasp etmediği sürece, kimse inançlarının veya inançsızlığının gereğini yerine getirmekten alı konmamalıdır. Aynı şekilde hiç kimse, bir dine ya da mezhebine inanmaya ve o inançların gereklerini yerine getirmeye de zorlanamaz.

• Bu açıklamalar sonrasında, tutarlı ve ideolojik dayanağı güçlü olan bir laiklik anlayışı karşımıza çıkar. Ve bunun anlamı da, gayet açık ve nettir. Devletin din işleri ile hiçbir ilişkisi olmaması ve aynı şekilde dini ögelerin, yani din eğitimi, din kuralları, dinsel törenler ve dinsel simgelerin devlet işlerinde, yeri olmaması demektir.
• Devlet tüm din ve mezheplere, böylelikle eşit mesafede durur. Resmi belgelerden, inancı simgeleyen tüm tanımlar, çıkarılmalıdır. Yani bahsetmeye çalıştığımız, bu gün Türkiye’de uygulanan laiklik anlayışının, gerçek bir laiklik olmadığı ve gerçek laiklikten ve laik toplum düzeninden bahsediyorsak ve laik düzene ulaşmak istiyorsak, laik devlet anlayışının en temel ilkesi olan, resmi ya da yarı resmi dinsel kurumunun olamayacağıdır.

• Peki bu gün Türkiye’de var olan nedir?

• Diyanet işleri başkanlığı, İl müftülükleri gibi devlet kurumları aracılığı ile resmi bir din yaratılmakta ve din, devletin denetimi altına sokulmaktadır.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..