Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Manik’in olayım yavrum. Depresif’in olayım. Üstü kalsın.

Manik’in olayım yavrum. Depresif’in olayım. Üstü kalsın.
 

Bu kızlar da az değil hani.


Hani hep söz ediyoruz ya bazı yazıların birbirimize ilham verdiğinden. Dün gece tijhal arkadaşımızın aşk-evlilik kategorisinde bulunan bir bloğunu okumamla başladı her şey. Aşkın ve evliliğin, hatta sevginin ayrı kategorilerde değerlendirilmesi gerektiğine değiniyordu tijhal. Aşkın bir melankoli hali olduğunu ve psikiyatri dilinde de bu halin “aşk halinin” “manik, depresif, psikoz” biçimde tanımlandığından, sıralandığından söz etmiş. Doğrudur. Tijhal’a katılıyorum bu konuda. Fakat fazla heyecanı kaldıramam gerekçesi ile tercihini huzurdan yana kullandığını söyleyerek sevgi de karar kılmış.

Bu durumla ilgili kendisine yukarıda blog başlığıma konu olan içerikte bir yorum yaptım ve ardından oturup bu bloğu yazmaya karar verdim.

Ben aşkın manik depresif hallerinde turlamayı yeğliyorum. Psikoz fazla kaçar diyerek. Yani ben oralarda rutin gezintilerimi yapa durayım, huzuru da öbür dünyaya bırakayım istiyorum. Çünkü adrenalini seviyorum. Ben adrenalinsiz yaşayamam. Bu huyum yüzünden masa başı işi bile yapamam. Bu özelliğimle ilgili bir tekerleme bile oluşturmuştum kendi kendime. Yarı Türkçe, yarı ingilazca.:)) “Whre is the hareket. There is the bereket” diye... Benim yaptığım her şeyde hareket olmalı kısaca... “Aşkta işte ve hatta öbür dünyada” cehennemde yani... Zaten bu durumda öbür tarafı ve cehennemi garantilemiş oluyorum galiba:)) Bu tanımlama ise beni direk seksenli yıllara, 18 li yaşlara götürdü. O zamanlar laf atmak pek modaydı bilirsiniz. Nasıl yani, ne alaka diyebilirsiniz ama alakaya çay demlemeyi de pek severim ben.:)

Normalde laf atmaya karşı olduğum halde laf atma olayını iki kategoride değerlendirebiliriz sanıyorum. Birisi diğerine nazaran hoşlanılabilen, gülümseten, insanın gururunu okşayan laf atmalar. Diğeri de cinsel çağrışımlar içeren laf atmalar. Daha doğrusu resmen taciz. Bunu örneklendirmek için tabii ki başımıza gelenler olaylardan örneklemeler vermemiz gerekiyor. Mesela…

Daha 18 yaşlarda Antalya’da Cumhuriyet meydanından işe gidiyorum. Karşıdan kırmızı, siyah renklerle bezeli, futbolcu olduğu anlaşılan formalı bir gurup geliyor. Hepsi de uzun boylu ve yakışıklı. Sonradan öğrendim. “Eskişehir futbol takımı imiş:))” Yanımdan geçerlerken doğal olarak bana baktılar. Ehe ehe ehe:)) Eeee bakmışken bir de laf atalım bari dediler galiba ve hayatımda duyduğum ve on üzerinden on verdiğim en hoş bir lafı attılar. “ben tutmadım o ayrı konu..:)) “ On puanlık laf ise şuydu. "Antalya’ da bir güzel Antalya kadar güzel”

Onların yüzüne karşı gülümsememek için kendimi zor tuttum. Yılışıklık istemiyordum zira. Fakat Antalya’ya benzetilmekten daha güzel ne olabilirdi ki? Her neyse....

Görüş alanlarından çıktıktan sonra kastığım yüz kaslarımı koyverdim be görenler deli demesin diye gülümsemekle yetindim. Bir ikincisi ise gözlerle ilgili bir şeydi. Bu da meşhur Karaoğlan parkına giderken başıma gelen bir hoşluktu. Tabii yine yüz kaslarım kaskatı. “Yılışıklığa mahal verme, yılışıklığa mahal verme komutunu veriyordu sürekli duygularım kaslarıma” Zira hiç aşk meşk işleriyle uğraşacak halim yoktu ve erkek gibi geziyordum o aralar zaten. Patrona da söz vermiş, taahhütte bulunmuştum. Adımın asla öylesi olaylarla adı geçmeyeceğine dair. Yine de eksik olmasınlar ince ruhlu arkadaşlarımız arada gülümsetiyorlardı beni böyle işte. Bir diğeri ise... “Şu kız bir gün de etek giyse de görsek” lafıydı. Ehhh. Bu da fena sayılmazdı. Her gün geçtiğim güzergahta Şarampol caddesinde başıma gelmişti bu olayda.

Gelelim şimdi öbür türlüsüne. Ufff yavrum, yaladığın dondurman olayım anam vs. vs. ki; o yaşlarda anlamıyorduk zaten ne anlam ihtiva ettiğini. Bu cinsel çağrışımlı, ağızdan salyalar akarak yapılan sözlü sataşmalardan ve tacizlerden hiçbir zaman hoşlanmadım tabii. Hiçbir kadının hoşlanacağını da sanmıyorum. Çoğunu eşek sudan gelinceye kadar ıslatmak isterdim ama eşeğin hoşaftan anlamadığını ve gereken dersi almayacaklarını bildiğim için hep es geçmeyi ve muhatap olmamayı tercih ettim. “Canıma tak etmedikçe.”

Bir de laftan anlamayan yapışıklar var ki düşman başına. Bir gün Pazar ve izinliyim. Kız arkadaşla haydi parka doğru yürüyelim, gezip gelelim dedik. Dönüşte peşimize bisikletli bir genç takıldı. O bir şeyler söylüyor, yanımdaki kız cevap veriyor. O bir şeyler söylüyor yanımdaki kız cevap veriyor. Bu takip yaklaşık on dakika falan sürüyor. Kıza sus, muhatap olma, cevap verme diyorum ama kız aldırmıyor. Karşılıklı sataşmalar devam ediyor. Benim de yaylar iyice geriliyor. Öyle mi... ? Öyle!

Biz kaldırımdayız, çocuk da bisikletle kaldırım dibinde ve hemen solumda. Gölgelerin gücü adına... güç bende deyip, derin bir nefes aldıktan sonra ani bir atakla elimi attım, seleyi de yakaladım ama çocuk o can havliyle elimden kurtulup, bisiklete bindiği gibi kaçtı. Ben de planımı gerçekleştirememiş, hıncımı alamamış olarak o sinirle kalakaldım öylece... O sırada hemen arkamdan bir ses geldi. Ben de tam bu da başka bir sapıktır deyip saldırmaya hazırlanıyordum ki; bir baktım yaşlı bir amca. “Aferin kızım, aferin kızım haddini bildirdin” diye alkış tutacak nerdeyse... İçimden, amca az kalsın dayağı yiyecektin ya hadi yine ucuz kurtuldun diye geçiriyorum. Amca ne bilsin içimden geçenleri. Ona bile temkinli yaklaşıyorum ki; o zamanlar küçük kızları kandıran yaşlı amca masalları çok anlatılıyor. Her neyse durum özeti bu. Laf atma var laf atma var. Sanmasın ki erkekler bayanlar bundan çok hoşlanıyor. Aksine özellikle ikinci kategoride olanları bir kaşık suda boğmak istiyor. Erkeklere söylüyorum. Medeni cesaretiniz varsa eğer ve biri ilginizi çekmişse bir kadın en doğru olanı, doğru davranış biçimi, medeni cesaret gösterip bu düşüncenizi, teklifinizi, her neyse karşı tarafa iletmek ve olası ihtimallere de hazırlıklı olmaktır. Ötesi değil.

Bir aşk ve evlilik bloğuma daha burada son verirken, hepinize mutluluklar diler, bir sonraki aşk ve evlilik kategorisinde, “yirmi beş yıllık evliyim, eşime de ilk günkü gibi aşığım” meselesine değinip kendimce bu işin anatomisini, fizyolojisini, matematiğini ne varsa ortaya koymaya çalışacağım. Aşkın bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökeceğim yani:)) O güne kadar Allah hepinizi aşk-ı psikozdan korusun. Yoksa daha ötesi Bakırköy olabilir. Bunun da ne size ne aşkınıza bir faydası olur. Aşk için ölünür belki ama Psikoz’a girmeye değmez inanın. Aklınızı aşka yedirmeyin. Allah sizi ve yakınlarınızı psikoz-u aşktan korusun efendim. Manik depresif yeterlidir aşk için. Ötesi bizi bozar.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..