Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '16

 
Kategori
Blog
 

Blog: Günçe

Blog: Günçe
 

slideplayer.biz.tr


Artık herkes fena halde uzmanlaştı. Zaten öyle istenmiyor muydu? Blog dünyasında, öyle her telden çalan adamlar ıh..ıh.. Yavaş yavaş tu kaka.. oluyor.
 
Her şeyi bilirmiş. Kim her şeyi bilebilir ki? İmkanı mı var?
 
En iyisi “Uzmanlaşmak” … Burada Estetisyenler var… Psikologlar var… Sosyologlar var… Yazsınlar da herkes kendi alanında yazsın. 
 
Ne o herkes siyasete bulaşmış; herkes en iyi Siyaset Uzmanı kesilmiş, ondan sonra fetva verip duruyor. Zaten fetva verenlerin sayısı binleri geçti… Millet ne yapacağını şaşırdı, bir de şimdi sıra siyasal fetvalarda. Şöyle olursa, böyle olurmuş… Bu memleket kimden sorulur; AKP’den ve onun en başındaki kişiden… Tamam o zaman.. Size ne diye laf düşüyor ki..!
 
Yani bütün milletin böyle düşünmesini istiyorlar. “Her şeyi biz düşünürüz… Size de ok atmak düşer… Anladınız mı?”
 
Bu kadar…
 
Bizim Günçe’de de bir uzmanlaşma almış başını gidiyor… Belli ki Gazetenin genel anlayışı bu yönde. Ama ondan sonra Doktorlar kendi dükkanlarının, Estetikçiler kendi firmalarının dolaylı olarak bir güzel restorasyonlarını yapıp, daha sonra, bu iş böyle yapılır faslına giriyorlar… Özellikle genç arkadaşlar için bu, anlaşılır bir durumdur. Neyse…
 
Lütfen şu işe bakın : “Selfie = Özçekim” yaptık da, Blog’u = Günçe yapamadık.. Ama diyeceksin ki , kabahat sende arkadaş, çünkü şimdiye kadar “blogname; blogavaz; bloglama; blogyani…” daha nice yakası açılmadık terimler uydurdun; ve bu blog lafını boğazımıza sen soktun… diyeceksiniz. Haklısınız. Bir türlü “Blog”dan vazgeçemediğimizi gördük. Hata bizdedir.. Ama ne dersiniz. Bir kez daha yeniden deneyelim. Belki “Günçe”yi beğenmediniz, siz de aklı başında bir şey uydurun onu benimseyelim, onu söyleyelim…Yani selfie gibi.. Blog gibi… Amerikan gavurunun uydurduğu her şeyi benimsemeye zorunlu muyuz? Yok.. Hayır.. diyorsanız… Hadi “Hodri meydan…”
 
Günçe’de ne anlatılır..? İnsan hayatını anlatır, diyorsanız.. Yetmez. Zaten insan hayatı bir öykü, bir roman… Buraya ancak bazı episodları koyabiliriz. Yeri gelmişken değinelim…
 
“Güz Özlemi”nin yazdığı son öyküyü okudunuz mu? “Sözcüklerin Sahibi” adındaki öykü, hayattaki bir imgeden hareketle, Maupassant tadında, son derece tatlı bir öykünün nasıl yazılacağına ilişkin son derece güzel bir örnektir. İyi bir  Öykü, insanı nasıl değiştiriyor ve bir bakıma edebiyat insanı nasıl insanlığa çağırıyor, güzel bir örnektir… Derim ki, bu öyküyü kaçırmayın.. Aslında “Güz Özlemi” adlı edebiyatçıyı, Deneme’ciyi bir güzel izleyin, tanıyın onu.
 
İşte, Günçe’nin yararı bu.. Birden önünüze yeni bir pencere açılıyor ve siz oradan dalınca yeni ufuklara doğru gittiğinizi görüyorsunuz.
 
Aslında Günçe  iyi bir “Alıştırma” , “Antrenman” yeri… Fakat eksik olan şey… Gerçek “eleştirme” ; dostça eleştirme… Eleştirmenin önemini ve yararını bilmiyoruz. Birisi yazdığımız bir şeye ilişkin bir şey söylediği zaman, onu hemen kişiliğimize yönelmiş bir hakaret gibi algılıyoruz. Oysa birisi bir şiirimizi, bir öykümüzü ele alsa, bir güzel eleştirip bize olumlu veya olumsuz yönlerini söylese… Özellikle, yeni yetme arkadaşlar açısından söylüyorum. Çok yararlı olacaktır.
 
Ama diyeceksiniz, “Öyle eleştirmen nerede?” Siz de haklısınız…
 
Günçenin ve Günçelerin değerlendirilmesi için ciddi bir yazımsal gözden geçirmeye ihtiyaç var ama, bu koşullar altında, çok değerli Editörlerimizden de bu fedakarlığı beklemek çok zor. Onbin tane yazar… Gerçi hepsi her zaman yazmıyor ama, yazanları da değerlendirmek kimbilir kaç gün alır… Buna hiç kimse kalkışamaz.
 
İster Blog, ister Günçe deyiniz… Ama bir arkadaşımızın söylediği gibi akıl sağlığı için “Yazmak” eylemi son derece canlı tutucu eylem. Bazı yaşlı arkadaşlarımız sadece “Bulmaca” çözmekle yetiniyorlar. Oysa yazmak … Hele hele böyle Günçe yazmanın insan için son derece canlandırıcı , beyni çalıştırıcı bir rolü olduğuna inanıyorum.
 
Aynı zamanda Günçe yazmak, insanı doğruyu, yanlışı bulmak için araştırmaya da yöneltiyor. İlk önce İNTERNET’i tarıyoruz. Bulamazsak hadi eski Ansiklopediler, kitaplar karıştırılıyor.
 
Fırsat bu fırsattır, ister uzman olalım yada olmayalım… Düşüncelerimizi açıklamak hepimizin hakkıdır. Bazıları bize katılır; bazıları da fetvacılara. Ne yapalım...!
 
Ama Dünya açık bir alan… 
 
Korkanlar var…
 
Korkutanlar var…
 
Bir de hiç korkmayanlar…
 
Siz hangisindensiniz? 
 
Soralım: Hiç korkmayanlardan kaç kişi kaldı?
 
Gerisi “eşek masalı”  veya “kakara kikiri…”  Öyle vakit geçiriyorlar…
 
Hiçbir şey söylemeden Günçe  yazmak mümkün müdür?
 
Okuyun, bazı Günçeleri, ne demek istediğimi anlarsınız!!
 
Hadi iyi okumalar, yazmalar olsun… Sağlıcakla…
 
(29.5.16)
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..