Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '17

 
Kategori
Blog
 

Blogçu mu, lopçu mu...

Blogçu mu, lopçu mu...
 

Fırsat verilirse her birisi saraya kürkünü serer… Ama fırsat verilirse. Bize ne zaman sıra gelir bilmem.
 
Oysa Milliyet Blog’da elin kalem tutuyor mu; buna inanıyor musun.. Hadi bakalım birisi önüne düştü mü… Ondan sonra bir alışkanlık başlıyor arkadaş. Sen söyle ben yazayım. Veya ben yazayım, sen dinle…
 
Millette hikaye mi dersin… Çok… Çok da ; gerçekten dinlenecek hikayesi olan az. Ondan sonra fazla bir şey bulamadın mı, işte çerden çöpten bir şeyler denklersin ve milletin ensesinde boza pişirirsin.
 
Niyetim kimseye ok atmak değil. Ama Milliyet bahçesinde gezinirken gördüklerimi söylemek şimdi yeni ekoller doğuyor. Bu genç arkadaşlar, eskileri alıp, bir güzel çiziktiriyorlar. Ondan sonra bir “Padişah Tuğrası” gibi yazım; sonra bakıyorsun adın dillerde, artık o padişah tuğrasıyla dönüp dolaşıyorsun. Ellerine sağlık. Dünyada marifetli insanlar az değil. Yapana da teşekkürler, yaptırana da…
 
Bu “Atelye” , yapan işleyen Atelye… Toplanıyorlar… Nerede? Nasıl… Kimler? Henüz açık seçik net değil… Onlar kendilerini biliyorlar ve anladığım kadarıyla Milliyet Blog’a kendilerince yeniden bir design , tasarım vermeye çalışıyorlar. Gizli bir niyetlerinin olduğunu sanmıyorum. Her şey ayan beyan ve iyi niyet dolu… Ne güzel. 
 
Artık Milliyet Blog, şöyle olmalı, böyle olmalı… Feryatlarından kurtulduk sanırım. Çünkü kervan bir kez kurulmuş, gidiyor. Sen istediğin kadar : “Kervan şöyle olmalı, kervan böyle olmalı..” diye tarizlerde bulun; yakınmalar yap; hariçten gazel oku… Onu bunu bilmem , kervan yolda kurulur arkadaş. Zaman içinde, sahipleri gerek gördükçe, şurasını burasını değiştirirler de… Senin benim, bu işleri karıştırmamıza izin vermezler…
 
Niye versinler ki? Han onların, bahçe onların.. İstedikleri kadar at oynatırlar.. Ve isterlerse oynattıkları atları ara sıra tımar ederler. “Olmadı arkadaş, yeniden yaz…” diyebilirler. Kapı dışında da bırakabilirler … Ne yapçen? Kapıyı omuzlayıp giremezsin. Öyle yapanları gördük. Küsenleri, gidenleri. Kapıyı hızla çarpanları…
 
Elbette giden gider… Kimisi de burada o kadar zamandır bulunuyor ki; burasını baba evi sanabilir. Onun için ipotek ettirmek için insanların üzerine varabilir. Yok öyle yağma… Yumurtanın kaçı, kaç kuruşa… İzin verirler mi adama.
 
Yolundan şaşanlar ara sıra Milliyet Blog’un başta verdiği yönergeleri bir kez daha okumalıdır. Yazın çizin iyi de, birbirinizin yüzünü tırmalamayın; nazik olun, kibar olun…
 
Zaten öyleyiz, diyeceksiniz… Ama inkar etmeyelim. O kadar zamandır buradayız ki, bazen de burasını babamızın çiftliği sandığımız oluyor. Onun için istiyoruz ki, istediğimiz gibi at oynatalım… Ama birileri sessizce, çaktırmadan gemi çekiveriyorlar.
 
Güzel yani… Okudukça kültürümüz artıyor. Birbirimizden az da olsak haberdar oluyoruz. Bazen iron ile karışık sözler düşse de kutularımıza, aldırış etmeden yola devam etmenin yollarını arıyoruz.
 
Tabii dikkatli olmak lazım. Kimsenin ayağına basmamak lazım. Şu üç buçuk günlük dünyada, insanlar evet de deseler, hayır da deseler bizim insanımız. Aslında bu yanıtların pek de önemi yok. Bugün için… Yarın zaten ak kuş, kara kuş geçit başında belli olacaktır.
 
Onun için kimin kimseye laf sokuşturup, canını sıkmasının alemi yoktur… Çünkü belli ki bazı şeyler “kendin pişir, kendin ye..” masasında oluşuyor. Siz istediğiniz kadar, yahu biraz da biz pişirelim, deseniz, kabul etmezler. Gerçi kabul eder gibi görünürler de… Patron onlar. Ne diyebilirsiniz ki…
 
İşte şu Milliyet Blog’ üç beş, seni beni bileni bir araya toplanmışız bir destan yazmaya… Ya yazarız, yada bu diyardan gideriz. 
 
Bir pencereden bakmaya geldik. Manzara vasi ama dikkat edelim yanlış şeyler görmeyelim. 
 
Kalın sağlıcakla.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..