Doktorlar...
Sözünü ettiğiniz o korkudur sizi iyi doktor yapan, aslında onun adı korku değil 'sorumluluk sahibi olmak'tır diye düşünüyorum. Meslekte sizden az daha kıdemli olduğumu varsayarak yazıyorum, bu sorumluluk duygusunu hiç kaybetmemenizi dilerim. Ama elinizin kelepçesi, içinizi karartan bir perde olmasın, daha iyi görmenizi sağlayan gözlüğünüz, daha doğru yapmanızı sağlayan aracınız olsun. Hekim olmak iyidir...Selamlar
10 Kasım 2009 09:43MB halleri ve mola...
Blog kategorsine pek bakmıyorum dolayısıyla size bu yazıyı yazdıran tartışmanın içeriğini de bilmiyorum. Kendi adıma, çok da yorum yapmayan bir okurum. Bir blogu okumaya başlarken de kim yazmış diye bakmadan başlıyorum. Önemli kriter yazının ve konunun ilgimi çekmesi ve düzgün yazılmış olması oluyor. Yorum, okunma sayısı vb. avı yapmadan, fazla beklenti yüklemeden devam eden bir bloggerliğin daha huzurlu olacağı kanısındayım. Selamlar:)
07 Kasım 2009 12:53Teyzem: bir Halit Refiğ filmi
Gerçekten de 'Teyzem' bence de bir çok önemli bir film, zamanın şartlarında toplumsal yapıya, bu yapıdaki sessiz ve kilitlenmiş kadınlara (yen içinde kalan ve bellibelirsiz tanımlanan) göndermeler yapan bu film hala güncelliğini koruyan aile içi sorunlara pamak basıyordu....Halit Refiğ'isaygıyla anıyorum, elinize sağlık
14 Ekim 2009 15:57Obama zenci değil ki
Ertuğrul Özkök'ün yazısını yersiz bir bağlantı diye düşündüm okurken, sanki zorlamış bu bağı kurabilmek için. Obama'nın dünyada ne değiştireceğini merak bile etmiyorum ben de, çünkü sizinle aynı kanıdayım. Selamlar.
06 Kasım 2008 13:43Kendini yalanlayan meslek: Doktorluk!
Ben de bir önceki yorumcuya katılıyorum. Anlatmak istediğiniz şeyi, yani tıp camiasını da sürekli araştırmak ve okumak gibi bir göreve sürükleyen önemli olguya vurgu yapmaktan uzak kalmış diye düşünüyorum. Tıp bilimi mucize yaratmaz, temelinde veriler üzerine kurulmuş öngörüler vardır. Verilerin özellikleri değiştikçe, gündemdeki çareler de değişir. Bu kaçınılmaz ve gereklidir. Tek ömrümüz vardır doğru ama bir gün bir şekilde bitecektir. Tıbbın savatığı şeyin böylesi net bir gerçeklik olduğunu unutmamak gerek diye düşünüyorum. Önemli konu, kaleminize sağlık, sevgilerimle.
17 Mayıs 2008 11:59Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez
Dönüp dönüp soyağacna bakarak okuduğum, karmaşasındaki gizli ahengi keşfettiğim bir kitaptı. Benim aklıma takılan da aylar yanılmıyorsan yıllar süren köyü evlerini için için çürüten yağmurlar ve dünyaya yayılmış tek tohumun eseri çocuklar olmuştur...Gerçekten ben de okumayanlara öneririm. teşekkür ederiz hatırlatmaya, sevgilerimle
03 Mayıs 2008 07:53Blogda türban var!
Afganistanda olsaydık burada işimiz olmazdı zaten:) sizin de benim de...Amerikada olsaydık, bu konu tartışılıyor olmazdı, çünkü orada radikal din unsurları bizim ülkemizdekinin yüzdebiri kadar bile tehlike arz etmiyor...12-13 yaşında zorla başörtüsü ve belli bir yaşam tarzı dayatılan kadınların sonradan bunun savaşını vermeye kalkması bana pek sağlıklı gelmiyor açıkçası. Reşid olduktan sonra buna karar vermiş olanları dışında bırakıyorum tabii...Bu bir rejim sorunudur. Tek bir kişinin kendini öyle hissetmemesi diğerlerinin içine düştüğü tehlikeyi ortadan kaldırmaz... Tekrar sevgilerimle
28 Nisan 2008 11:28Fenerbahçeli olmanın gururu...
Çok duygulu sevecen bir öykü...Ben de fenerliyim ya, pek yakın hissettim öyküye kendimi:)). Sevgilerimle
26 Nisan 2008 11:28Blogda türban var!
Bu konu sadece bireysel bir özgürlükler meselesi değil Bizim toplumumuz için bir rejim meselesi...İslam bireysel bir din değildir. Toplum yaşayışını net kurallarla düzenler. Ekonomisinden tutun hukukuna kadar...Kadına sadece örtün demez, namahreme görünme, sesini duyurma der. İnanç, başörtüsü kadın üçlüsü biraraya geldiğinde kadın 'kendi isteğiyle' yavaş yavaş toplumsal alandan silinecektir....'Haremlik selamlık' yaşayışın şart olduğunu düşünen erkek egemen zihniyetle, böyle düşünmeyenler aynı kamusalı nasıl paylaşabilir?..Bu mümkün müdür? Temel mesele, endişe budur, bu tartışmayı kişisel algılamayacak kadar dolu bir hanımsınız...Ayrıca yazılarınızı okuyorum, düşüncenizi açıklamak konusunda, çok da sessiz sayılmazsınız ..;). Sevgilerimle.
26 Nisan 2008 10:51Martin Eden 'Boşluğa tırmanış'
Bende de benzer bir etki bırakmıştı bu kitap. Boşluğa tırmanış güzel bir tanımlama gerçekten. Teşekkürler paylaşıma.
22 Nisan 2008 09:44