Her akşam orda olmasan
Celal enfesti... İnan bana ürpererek okudum. Kalemine sağlık...
09 Nisan 2008 16:51Ecel Şarabı !
Şu cümle yer edecek defterimde: "Ölüm dediğin ne ki, hiç değişmeyen iki hece, rüzgar habire yüzümüze şamar ede." Ve ihanetten gayrı kimseden tiksinmeyen dostum dilerim hiç bir hain uğramasın hayatına. Sevgimle saygımla ve dostluğumla sana her zaman...
08 Nisan 2008 22:30Başlık Yok! (Aklıma Bişey Gelmedi)
"El alem ne der?"derdinde olup da susan ve onaylayan için hayat ne kadar kolay düşünsene. Kimse ile papaz olmaz. Kendi vicdanımı boşver onu çoktan içinin derininde bir yerde unutmuştur zaten. Amaaa "El alem ne der?" umursamayan çok önemli bir şeyi göze almak zorunda: yalnızlığı. Ve o kendi doğrularına sırtını dayamayı, kendi doğruları ile kolkola olmayı göze alacak kadar cesur olmalı. Ve bilmeli ki; kendi doğrularından ödün vererek herkesce kabul edilmekten bin kez yeğdir kendi doğrularınla yapayalnız yürümek. Kalemine sağlık benim sevgili dostum. Sevgimle sana her zaman...
08 Nisan 2008 22:23Has'siye haller "Ben ünlü olamam"
Senin şiiri rap söyler gibi okudum. Şu anda Top Listimin 1 numarasısın :) Arada bir blogunu açıp söylerim artık ben bu Rap şarkıyı. Yarın da R&B olarak deneyeceğim :) Nasıl ama :))) Çok yaşa sen Seyran. Her zamanki gibi büyük zevkti seni okumak. Bu arada bizim yazıları da yakalayan var mı diyorsun ya bunca yazı bereketi arasından. Bundan emin ol. Hiç kaçmaz. Sevgimle çok çok...
08 Nisan 2008 16:28Günde iki litre, fasa fisoymuş!
Bence su kaynakları kısıtlı ya az su içelim diye yapıyorlar :) Mesela patates fazlası olsa o patates stoklarını eritmek için patatesin zayıflattığını, yağları erittiğini yazcaklar :))) Valla şaka bir yana bence insan neyi severek yiyor içiyorsa o yararlıdır. Boşver sen onlar iç misler gibi suyunu. Yarasın :) Sevgimle...
07 Nisan 2008 20:32Erkeğin kokoşu, Kar yağarken parmak arası terliklerle bakkala gidermiş!
Ekşi sözlükte biri demiş ki; "Kokoş boşnakçada tavuk anlamına gelir." Doğru mu bilmiyorum. Eğer doğruysa senin şu meşhur tavuk foton nefis giderdi yazıya :)))
07 Nisan 2008 15:52Tarihteki bilinmeyen aşk hikayelerinden ...
Mimar neden kanatlanıp cennete gidiyor? Çok değişik hoş bir hikaye ama ben buna takıldım :) Sevgilerimle...
07 Nisan 2008 15:34Hayatımı yazsam roman olurdu!
Bu söze inanıyorum: "Yazarsam kendim olacağım" sözüne yani. İnsan kendi içinde bin tane yabancı taşıyor sanki. Yazdıkça o yabancılarla tanışıyor. Yazmak bir ölçüde kendini yeniden keşfetmek gibi. Ya da belki kendini bulmak... O yüzden yayınlansın ya da ya da yayınlanmasın insanlar kendi hayatlarını yazmalı diye düşünürüm. Dünyada ne büyük bir kütüphane olurdu böyle olsa, düşünsene?
06 Nisan 2008 13:38Ben doldurur, ben içerim
Sen Robinson Crusoe ve Robin Hood karışımı bir adam olmuşsun bu yazıyla :) Şu kalabalıklar içinde bir ağaç gölgesinde Müzeyyan Senar dinleyen yalnız Robinson'sun ve bıraktığın şişelerle ekmek alan adam için de Robin Hood:) Balıkları eğitmene ne demeli? O konuda teksin galiba... Balıkları eğiten, onlara "aklınızı başınıza toplayında yakalanmayın" diyen bir örnek hatırlamıyorum ben :) Çok keyifli bir yazıydı ama neden ben birazcık hüzün hissettim acaba alttan alta... İyi pazarlar...
06 Nisan 2008 11:55Yazmak Azınlık Olmaktır
Bir yerde şöyle bir şey okumuştum: "Yazmak, yaşanmamış hayattan alınmış en büyük intikamdır." büyük ihtimalle Orhan Pamuk'un cümlesiydi, emin değilim. Ben bu cümleyi "yazmak ve okumak yaşanmamış hayattan alınmış en büyük intikamdır." diye düşünür ve söylerim. Öyle ya tek bir hayatımız ve tek bir hikayemiz var.İyi ama bununla yetinmek niye? Yazabiliyorsak yeni hikayeler yazmalı yazamıyorsak ya anlatmalı ya dinlemeli ama en çok da okumalı. Hayat sıkıcı diyorlar. Dünyada bu kadar çok öykü varken hayat nasıl sıkıcı olabilir ki? Sizin kaleminizin burada büyük bir şans olduğunu düşünüyorum Değerli Mehmet Bey. Ben sizden çok şey öğrendim ve yazdıklarınızı büyük bir keyifle okudum. Ve bu yazı için tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Emeğinizin kaleminizin önünde saygıyla eğiliyorum. İyi ki yazıyorsunuz.
05 Nisan 2008 17:36