Tanrının Elleri.
Sizi yürekten kutluyorum. Samimi olmak gerekirse yazınız beni şaşırtmadı, çünkü böyle usta işi bir anlatımı sizden bekliyordum. Başarılarınızın devamını diliyorum.
06 Mayıs 2010 10:41Sevmek ya da sevmemek
Yazınızı ilk okuyan olarak ilk yorum da benden gelsin istedim. Ben Yaşar Kemal'in İnce Memed'i sevmediğini fikrine katılmıyor ve bu haberin maksatlı yapıldığını düşünüyorum. İnce Memed, Yaşar Kemal adını dünyaya duyuran ve onu evrensel yazar yapan bir başyapıttır. Sizinde yazdığnızı gibi, yazar her yazdığı karekteri sevmek zorunda değildir ama hiçbir yazar bir kitabını diğerlerinden ayırmaz ve de hepsini aynı ölçüde sever. Çünkü yaratan kendisidir ve hepsi onun çocuklarıdır. İnsan beyninin ürünü sevmemezlik yapamaz. Yazmanın ne kadar zor ve zahmetli bir iş olduğunu bilenlerin bu habere inanacaklarını sanmıyorum. Selamlar, saygılar...
13 Nisan 2010 19:19Köy Enstitüleri
Bu güzel yazı için teşekkürler...
23 Şubat 2010 10:11Öğretmenin camızı
Bugün okuduğum güzel ve akıcı yazılardan biriydi. Lütfen yazmayı sürdürün. Selamlar, saygılar...
22 Şubat 2010 10:18Blog yazarlarına çağrı
Bu çabanızdan dolayı sizi yürekten kutluyor, emeklerinizin boşa gitmemesini diliyorum. Ben de kitaba katkı sağlamak için "YÜREĞİME KOR ATEŞLER DÜŞÜRME" adlı MB daki öykümü mesaj olarak size gönderdim. Selamlar, saygılar... Turgut ERBEK
04 Şubat 2010 08:59Ihlamur kokulu kar tanesi
seçkin ve yerli yerinde. Elinize, yüreğinize sağlık. Selamlar, saygılar...
01 Şubat 2010 18:25Narçiçeği
Dün görüştüğümüz, sesi kulağımızda çınlayan, gülüşü gözümüzün önünde canlanan birini kaybetmeği kolay kabullenemiyoruz. Birdenbire yok olmasını aklımız almıyor. Koltukta bıraktığı izine, sandalyedeki görüntüsüne, masadaki boşluğuna takılıp kalıyoruz. Yüreğimizden bir şeyler kopuyor, burnumuzun direği sızlıyor, dudaklarımız titriyor, göz pınarlarımız kaynıyor... Işıklar içinde yatsın...
27 Ocak 2010 18:34Güle güle Narçiçeği
Dün görüştüğümüz, sesi kulağımızda çınlayan, gülüşü gözümüzün önünde canlanan birini kaybetmeği kolay kabullenemiyoruz. Birdenbire yok olmasını aklımız almıyor. Koltukta bıraktığı izine, sandalyedeki görüntüsüne, masadaki boşluğuna takılıp kalıyoruz. Yüreğimizden bir şeyler kopuyor, burnumuzun direği sızlıyor, dudaklarımız titriyor, göz pınarlarımız kaynıyor... Işıklar içinde yatsın...
27 Ocak 2010 18:32Kötü haberle başlayan gün
Dün görüştüğümüz, sesi kulağımızda çınlayan, gülüşü gözümüzün önünde canlanan birini kaybetmeği kolay kabullenemiyoruz. Birdenbire yok olmasını aklımız almıyor. Koltukta bıraktığı izine, sandalyedeki görüntüsüne, masadaki boşluğuna takılıp kalıyoruz. Yüreğimizden bir şeyler kopuyor, burnumuzun direği sızlıyor, dudaklarımız titriyor, göz pınarlarımız kaynıyor... Işıklar içinde yatsın...
27 Ocak 2010 18:31Narçiçeği… Bu dünyadan sen de geçtin…
Dün görüştüğümüz, sesi kulağımızda çınlayan, gülüşü gözümüzün önünde canlanan birini kaybetmeği kolay kabullenemiyoruz. Birdenbire yok olmasını aklımız almıyor. Koltukta bıraktığı izine, sandalyedeki görüntüsüne, masadaki boşluğuna takılıp kalıyoruz. Yüreğimizden bir şeyler kopuyor, burnumuzun direği sızlıyor, dudaklarımız titriyor, göz pınarlarımız kaynıyor... Işıklar içinden yatsın...
27 Ocak 2010 18:29