Kötüler alemi almış gidiyor....
Üstad, bu hikayeyi ''Küçük Ağacın Eğitimi '' adlı kitapta okumuştum.Bence o kitap herkesce okunmalı diyorum.elinize sağlık güzel bir yazı... bir her şey zıttı ile vardır diyen Aristo yaklaşımına iyi bir örnek... saygılarımla
18 Nisan 2007 21:04Eski bir kitabın içinden sahibini kaybetmiş bir mektup
Henüz beşinde ve okumayı öğrendiğimde ilk Fatiha Suresi'ni öğrendim...Hiç olmazsa rüyalarıma girende okuyup ruh'una göndereyim diye... Anneciğime her soruşum da, yaşı benzemesin; aynı sen diyordu... yürek burkan sesi ile ... İnanın yazınızla 32 yıllık özlemimi hatırlattınız...Elinize ve yüreğinize sağlık, bol yazımlı günler...saygılarımla.
18 Nisan 2007 20:43Yıllar sonra Ankara
Ankara, KURULUŞ'un Başkenti; Aşkın gri gökyüzü; Dara düşenin görmek istediği diyar; Uluları kalbinde ağırlayan şehir... Ve sen ne güzel anlatmışsın, geceye çalan sözleri... ellerine sağlık... bol yazımlı günler. Saygılarımla.
17 Nisan 2007 20:22İki yüz bin (200.000) kere okununca...
gözünüz AYDIN yüreğiniz SEVİNÇ ile kalsın. Nice 200 binlere üstad. Yeniden yazıma devam etmenize sevindim. Saygılarımla.
10 Nisan 2007 19:45Bulgur pilavı sever misiniz?
Sn. Talip bey, buram buram Anadolu gerçeğini, Atatürk'ümüzün armağanı olan THK gibi kutlu kuruluşta yaşatmanız gerçekten çok güzel. Hele kurtuluş mücadelemizi tekalif-i milliye emirleriyle kazanan bir milletin nesli olmak, açıklıkla ve yoklukla Çanakkale Geçilmez diyen Atalarımızın aziz hatıralarına sahip çıkmak ayrıca manidar. Yüreğinize sağlık... Bulgur pilavı bir Anadolu gerçeğidir ama ayransız olmaz. Saygılarımla.
08 Nisan 2007 21:56Kelebek etkisi
Bir kaç yıl önce , Sn.Alev Alatlı'nın kitabının okumaya başladığımda karşılaştığım çok güzel bir şiir vardı: Bir mıh kaybettik. Naldan olduk, Bir nal kaybettik, Attan olduk, Bir at kaybettik, Atlıdan olduk, Bir altlı kaybettik, Ordudan olduk, Bir ordu kaybettik, Zaferden olduk, Bir zafer kaybettik, Ülkeden olduk. diyen, ve Kelebek etkisini bir mıh(çivi) yaklaşımı ile açıklayan aslında her şey bir biri ile bağlantılıdır diyen, bu mısralar üzerine başkaca söylenecek bir şey yok... Bol yazımlı günler ... ellerinize sağlık. saygılarımla.
08 Nisan 2007 21:04Bir yaprak gibi kayar...
ben bunları daha önce yaşadım hali... Anı ölümsüzleştirme, beyin objektifinden bakıp onun resimlerini çekip, arşivlemektir. Bir kitapta okumuştum, Amerika'da devasa gökdelenler arasında, aslen kızılderili olan kişinin demir kafesler arasında bir ağustos böceği veya (çekirge'nin) sesini duyup, bu sesin peşinden gitmesi... sonuç mu? arkadaşının itirazına rağmen sesin sahibini bulması... işte anı yaşamak böyle bir şey... geçmiş, üzerinde düşünülmeden yaşanan an'ların bileşkesidir. Bol yazımlı günler. Saygılarımla...
08 Nisan 2007 20:49Akredidasyon ve blog'cular!
Abi, okkalı bir yazı olmuş... Anlayan, anlar diye düşünüyorum. Yorumlama işine gelince, sevmeyebilirler ama saygılı olmak zorunluluğu var diyorum. Bol yazımlı günler...Saygılarımla.
05 Nisan 2007 20:00İş yerinde sadakat
üstad bunun adına profesyonelizm diyorlar her halde... Çukurova'da bir söz vardır.''Fazla yuvarlanan taş yosun tutmaz'' derler. ben bu fikrin savuna geldim şimdiye kadar. bu yüzden amatör kümeye devam... Saygılarımla.
28 Mart 2007 20:37Blog mu? Komik...
bir hikaye var, mealime gelen: Kurbağalar arasında(bu kurbağaların senin alakası yok) zirveye çıkma yarışı düzenlemişler, start verilmiş, ve izleyiciler nasıl olsa başaramayacaklar diye aralarında konuşmaya başlamış, her tırmanılan yokuşta bir grup kurbağa yarışı bırakmış, fakat bir kurbağa inat ile yarışa devam etmiş, ve zirveye tırmanmış,başarılı olmuş. Herkes kurbağanın bunu nasıl başardığını merak etmiş, kurbağaya sormuşlar fakat cevap alamamışlar, kurbağa'nın kulaklarının sağır olduğu ve söylenenleri işitmediği anlaşılmış... bizlerde zirveye giden yolda yapıcı olan eleştirilere kulak açarken; olumsuz olan eleştirilere; Sağır Kurbağa gibi, davranmalıyız... Yazmaktan vazgeçme , Bol yazımlı günler. selamlar.
14 Mart 2007 20:43