Memleketimden insan manzaraları
insanlar bazen temsil noktasında durur, temsil ederler. O zaman biz kişi olarak aslında orda yokuzdur, vitrin olarak ordayızdır. Temsil ettiğimiz kişiliğin aynası oluruz, zira bütün duruş ve sözlerimiz o anda bizim değil, temsil ettiğimiz kişi yada kuruma aittir. Ki karşı taraftan görünen ve muhatap alınanda biz değil aslında, temsil ettiğimiz kişi yada kurumdur. Bzı hal vede vazifeler bu minvalde ele alınmalıdır ki, sonrasındaki farkedişlerde yada farkedenler nezdinde bir görüşe yada görünüşe dair bulanık resim görüntüsü vermeyelim. Neye memur olduğumuzun bilincinde bir duruş, görüş, duyuş, anlatış ve görünüş sergilememiz gereğini bilmemiz dileğiyle. Hakkaten insan manzarası izledik bloğunuzda. tebrikler ve sevgiler
21 Mayıs 2007 10:47Deniz yıldızı, çakıl taşı, yaprak
"Doğum günün kutlu olsun, mutlu ol senelerce. Sana boncuktan kuş yaptım, konacak pencerene"(A.K).........Ömrün keskin, huzur ve başarın daim olsun dileğim, kardeş yakınlığındaki kıymetli dostum sevgiyle kal.
21 Mayıs 2007 09:42Rüzgarda kelimeler...
"Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm, ben senin için yaşamayı göze almışım" ifadesinden hareketle, yaşamak risk almaktır sanırım.En sevgili olana, yaradılışın gerek ve yeter şartlarının işaret ettiğine ihanet söz konusu değilse,affetmek elbette mümkündür. Başak tarlasında o narin bedeniyle yaşamayı göze almış gelinciği bir düşün, ölümü ile yaşamı arasındaki çizgi boyu nedir gelinciğin? Aldığı risk kadardır elbet. Hayata sataşmak akıl karı değildir, Ve dahi hayat asla ardımız sıra gelmez, biz takipçisiyizdir onun. Zira, vermeyi dilemeyen, bize istemeyi vermezdi. Yaşamak; usulünce talep etmektir. Ki "affetmek" meşru kılınsın ve vicdan azatlıkta kalsın. Sevgiyle kal sevgili dostum Fulya, yürek işçiliğiyle imar edilmiş bir yazı, tebrikler.
18 Mayıs 2007 09:58Bir yol hikayesi...
yaşadığın yaşanmış olmakla kalmamış, almışsın, süzmüşsün, başa gelmiş çekmişsin. amma yüz vermeden sıkıntısıya, lehine metanet ve tecrübe olarak çevirip koymuşsun anlaşılan çileyi. Bu iyi bişey. Sevgiyle
17 Mayıs 2007 10:37Blogcular ve emoş'un intikamı:)
eline sağlık ve ufkuna sağlık. çok renkli olmuş. keyifli
17 Mayıs 2007 09:13Ruhumun derinliklerinde bir yerde…
Ne garip; her şeyin varlığını talep noktasında arzda dururken yokluğa galebe çalarak hzuur aramak.yokluğun kendisinin dahi yokluk içinde yok olması yoktur. Ki yokluğpun tanımı, varlık başığının paragraflarında yer alarak varlaştırılmamış mıdır? yokluğu varlıkla tanımlıyorsak, tanımın kadarlığı kadar vardır öyleyse yokluk. Ki durum şu oluyor o zaman, aslında bizim yok dediğimiz yada yoklaştırarark uzaklaştırdıklarımız , o kadar çok varlar ki, bizi uğraşı basamağından ötede dinlenme basamağında karşılama zahmetinde değilller. Yokluk ile varlık arsındaki fark; kısaca bir "şiir anlamı" uzunluğu kadardır. Yani kısa mıdır? uzun mudur? :) kimbilir! Güzel blog! eline sağlık, yzünden bakınca farklı, mealden bakınca aslında farksız bir bakışı olan herkesten bir blog. Sevgiyle
16 Mayıs 2007 09:47Ve hayat...
karanlık bir odada oturmaktasın, karanlık ve boş bir oda, tavandan aşağı doğru bir ip sarkmaktadır. O ipi izlemeye başlarsın karanlık ve boş odada bir köşeden. birazdan o ipi hareket eder vaziyette görürsün, biraz sonra yılana benzemeye başlar o ip, ve sen kıpırdamadan durduğun sürece, senin sinmişliğine inat ip hareket eder gözükecektir. ve sonrasında ejderhaya dönüşmüştür ip. Ve bir hamle yaparsın ardında, sallarsın elini tutarsın ve bakarsınki "ip" tir o. Ve gerçek=yüzleşmekmiş. Svaşçı asla zaferin hesabını yapmaz. savaşır saadece. Ömrünün keskin ve duruşunun dik olması temennisiyle, sevgiyle Fulya
15 Mayıs 2007 09:48Varlığın en büyük hediye: Anne
Çocuk şaşkınlığında yaramazlık yaparız evet. Hatta annemize güvenerek, "gökyüzünü kopartıp koynumuza doldururuz:) " nasıl olsa annemzi arkamızda, onun fedakarlığına hangi güç karşı durabilir ki! :):) sevgiyle
14 Mayıs 2007 16:54Yarından sonra (Final)
Sabahları senin bloğunla güne başlayınca, hiçbirşey canımı sıkamıyor ! Teşekkürler solohan, sevgiyle ve sempatiyle kal
14 Mayıs 2007 09:45Varlığın en büyük hediye: Anne
Bu tür bloglara yorum yazmak ta zor, ne yazabilir ki normal bir insan bu konuya. Tuğba güzel ifadelerle yerinde konumlşandırdığı düşüncesini sağlam bir işekilde koymuş ortaya. Yorumcu ne yapacak şimdi, zira "anne " kelimesinin genişliği ve derinliği noktasında , yorumcu illaki bir kifayetsizlik, bir anlamsız kalış endişesi yaşayacaktır. İfade noktasında, güzel dillendirilmiş bir blog. tebrik ederim hemşerim.
14 Mayıs 2007 09:36