Milliyet Blog için helva kardım
Sevgili arkadaşım, (ben de dedim.:)) Şimdi yatacak vakit olur mu bu? Ben de bu kokular nereden geliyor diyordum. Bir de baktım kapımda helva!... Allah iyiliğini versin. Gitti yine diyet. :)) Çok güzel omuş, ellerine sağlık. Afiyet olsun. Sevgilerimle.
09 Aralık 2007 00:55Erkek hemşirem ve ben...
Sıkıntılarını, acılarını böyle mizahi bir dille anlatan bir insan, mutluluğu yakalamış olsa gerek. sıkıntısının içinde bile güzellikleri farkeden size çok geçmiş olsun diyorum. Böreğinizdeki kaçaklardan en kısa zamanda kurtulmanız dileğiyle. (Yanılmıyorsam erkek hemşirelere hemşir deniyor.)
08 Aralık 2007 23:59Nikujaga
Çok sağlıklı ve lezzetli bir görüntüsü var. ip yumağı gibi olan deniz ürününe benziyor. Rengi de beyaz kalamar gibi. Afiyet olsun size. Sevgilerimle.
08 Aralık 2007 23:44Bir el emegi örnegi
Nursen hanım, öncelikle başsağlığı diliyorum. Gençlerden uzak olsun, Allah zamansız ölüm vermesin. Kırk yamanız çok güzel imrendim. Çok seviyorum ama hiç yapmayı denemedim. Ben bunalınca açık havada yürürüm, iyi geliyor. Sevgilerimle.
08 Aralık 2007 23:18İlk göz ağrım...
Evlatlar 50 yaşına da gelseler, analarının yavrusudur. Hep başarı ve mutluluğunu paylaşacağınız; yaşanılası günlerle dolu çok yıllara diyorum. Sağlık, sevgi ve mutlulukla.
08 Aralık 2007 19:15Şifre "Seni seviyorum"
Sevgili Halide hanım, (aslında sevgili arkadaşım demek geliyor içimden.) Ne güzel yüreğin var senin. Sevgiyi gösterebilkmek, yaşamak ve yaşatmak. Mutlu bir yaşamın temel taşı olsa gerek. Dilerim, en güzel sevgiler seni bulsun. Sağlık sevgi ve mutlulukla kal.
07 Aralık 2007 12:17Önlüğü takarım, fırında levrek yaparım...
Benim itirazım var. Deniz çocuğu ol, balığı denizi sev. Denizi, gölü hatta deresi bile olmayan bir yerde yaşa. Akşam vakti karnın acıkmış, evde yemeğin yok, buzlukta kendi tuttuğun balığın yok. Ve Ali Gülcü'nün yazısı... Nerden bulcam şimdi ben bu saatte levreği? (Nefesi kuvvetli hocayı buldunuz galiba; baksanıza kendi tuttuğunuz balıkları almıyormuş dolap) :)) Ellerinize ve yüreğinize sağlık Sayın Ali Gülcü. Yazılarınız, paylaşımlarınız çok güzel. Sağlıcakla kalın.
05 Aralık 2007 17:04Ceset torbalarından gelen telefon sesleri
Üstelik uyardığınız zaman, "Siz de kimsiniz, bana neden karışıyorsunuz?" der gibi bakıyorlar. Aynı durum otobüsler için de geçerli. Geçen hafta Gaziantep - Ankara otobüsünde, "Cep telefonlarınızı kapatın" uyarısı yapılmasına karşın, heralde benden başka herkesinki açıktı. Sesleri duyduğumda "Açık cep telefonu var galiba" diye muavini uyardığımda, pek garip baktı yüzüme. Aradan zaman geçince gördüm ki kendi telefonu da açık. Maalesef insanlarımız kurallara uymayarak cesur olduklarını sanıyorlar. Yine eğitim sorunu galiba...
02 Aralık 2007 10:00Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Bu türküyü ben hiç dinleyemem. Beni çok ağlatır. Dinlemeye başlarsam, susamam. Benim evim ailem, Yirmi saatlik yolda. İnebolu'da; yetmezmiş gibi şimdi de kızım Onsekiz saatlik yolda İzmir'de. Ben mi?... Ben 34 yıldır Gaziantep'teyim... Ama sonuna geldik İnşaallah, İzmir'e kızımın yakınına taşınıyoruz. :) Kimse özlem çekmesin. Sevgilerimle
01 Aralık 2007 23:25Kasımpatı gibi olmak...
Ben bir Kasımpatıyım zaten. Ya da Kasımpatılar ben. Bir de kaldırım taşları arasından fışkıran küçük mavi çiçekleri olan otlar. Her şeye karşın yaşama sıkı sıkıya bağlı olan. Koparıldıkça çoğalan; çoğaldıkça seven, daha çok severek yaşama tutunan. Ellerinize sağlık ne güzel anlatmışsınız sonbaharı ve onun Kasımpatılarını. Yağmur sularından ağırlaşan çiçeklerini havada tutamazlar da nasıl birbirlerine yaslanırlar ve ne güzel kokarlar. Sağolun iyi ki varsınız.
28 Kasım 2007 23:52